3 Kasım 2014 16:34

Kapının anahtarı artık elimizde

Kartal’da son bir yılda kadınların taşlarını teker teker sırtında taşıdığı ama taşın altına hep beraber ellerini koydukları için ağırlığının altında ezilmediği bir yapı yükselmeye başlıyor. Öyle ki bu yapı artık birkaç kadının sığındığı bir dört duvar olmaktan çıkarak kadın mücadelesini dert edinen başkalarını da buyur eden bir çatı olma yolunda.

Kapının anahtarı artık elimizde

Özge KURU

Çiçeği burnunda Ekmek ve Gül okurları, Kartal’da kahvaltıda bir araya geldi. Kadın eli değen her şeye sirayet eden güzellik, kahvaltı mekanına girer girmez önce hazırlanan masadan anlaşılıyordu. Memleketten gelen tandır ekmeklerinden, lor peynirlerinden; paylaşımın heyecanı, ortaklaşmanın sevinciyle hazırlanmış hamur işlerine kadar çeşit çeşit yiyecek gözleri, masadaki samimiyet gönülleri doyurdu. Kartal ilçesinin çeşitli mahallelerinde Kadıköy Yoğurtçu parkındaki Ekmek ve Gül şenliğinden bu yana oluşturulan üçerli beşerli Ekmek ve Gül okur grupları önümüzdeki süreci planlamak üzere hem mahalledeki komşularıyla hem de daha ilk kez gördükleri yüz yüze geldikleri dostlarıyla hem tartıştı, hem çaldı, hem söyledi, hem oynadı.  
Ekmek ve Gül ekibinden Gülşah İmrek’in ve Barış İçin Kadın Girişimi’nden Feride Eralp’in Suruç izlenimlerini dinleyen kadınlar, Suruç ve Kobane’deki gelişmeler hakkında ilk elden detaylı bilgi sahibi oldu. Savaşa karşı barış mücadelesini ilçelerine ne tür etkinliklerle taşıyacaklarını tartıştılar. Kobanê’yi Kartal’a taşımak için barış nöbeti tutma, şiddetin her kadını hedef aldığını göstermek için empati çadırı kurma, yöresel kıyafetlerle kadına yönelik şiddetin bölge tanımadığını gösterme gibi kendilerine has önerilerini samimi kahvaltı masasına yatıran kadınlar ilk hedef olarak 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde salon ve sokak etkinliği kararı aldılar. En çok vurgulanan, bu kıpırdanmanın belirli bir grupla sınırlı kalmayıp Kartal’daki her kadını davet eder olmasının önemi oldu. 15 günde bir yapılacak Ekmek ve Gül okuma ve tartışma etkinliğine ve diğer eylemlere çevrelerinde cesaretlenmeye ihtiyaç duyan kadın arkadaşlarını nasıl dahil edebileceklerine dair fikirleri paylaştılar. Halayların horonla birleştiği, Kürtçe, Türkçe, Lazca seslerin ardı ardına duyulduğu kahvaltının sonunda karınlar doymuş, kararlar alınmış, birlikte olmanın tadı ise damaklarda kalmıştı.

KADINLAR BİRLİKTEN UMUT DOĞURUYOR

Sibel Kızıltaş-İstanbul Üniversitesi: Bugün katıldığım toplantıda aslında savaştan ne kadar habersiz olduğumu gördüm. Başta bize savaşı normal bir olay gibi bir pandanın ölümü kadar değersiz bir olayı gösterir gibi bize aktarmakta. Aslında anlatılmak yerine acının en ufak ayrıntılarıyla insan acizliği hissettirilmeli. Kadının farkındalığı sağlanmak istenmesi çok güzel. Savaşın acısını fark ettirmeleri, samimiyeti ve iyi niyetlerini göstermek istemeleri insana umut vermekte. “Bugün hiçbir şeyin farkında olmamak hiçbir şeyin farkına varılamayacağı anlamına gelmez” diyor bu kadınlar. Birlikten umut doğurmaya çalışan kadınlar gördüm bugün ve umarım bugün burada yapılanlar diğer kadınlar açısından merak ve çaba uyandırır.
Gizemnur Karataş- Kartal Süleyman Demirel Lisesi: Bu kadın toplantısı her yaştan kadının bir araya gelmesi için çok güzel bir fırsat. Farklı yaş gruplarına dahil kadınların farklı sorunları var elbette ama burada biz bu konuda bilinçleniyoruz. Bu tür toplantılar biz kadınlarda farkındalık yaratıyor. Hem kadınlara hem de tüm topluma “Ben bir kadınım ve benim haklarım var” demek için bir araya geliyoruz.
Biz kadınlar savaştan barışa tüm süreçlerin içindeyiz ve bu süreçlerin en çok ezilen, en çok baskı gören ve kesimiyiz. Kadınların bir araya gelmesi ve örgütlenmesi kadınlarda bu bilincin oluşturulması sürecin en güçlü savaşçısı yapacaktır kadını.
Sokakta mahallede okulda örgütlü bir mücadelenin parçası olmak bizi toplumun en sağlam parçası ve vazgeçilmez bir gücü yapacaktır. Ve göreceğiz ki kadınlar mücadelenin ve barışın önderi olacaktır.

Çığlık olmamızı isteyen kadınlar için HAREKET ZAMANI GELDİ

Zeynep ERGÜL- Eğitim Emekçisi: İnsanlar birbirleriyle türlü biçimlerde tanışırlar okulda, işte, sokakta farklı binlerce mekanda… Ya biriyle grevde tanışırsanız? İşte o ilişki öyle kısa sürede öyle uzun cümlelere gerek kalmadan sıcacık yolunu bulur. Telefonlar alınır ayak üstü ve bir sonraki buluşmanın adresini kestirmek zor olmaz. İşte Ekmek ve Gül okuru, aktivisti Özge’yle böyle başlıyor arkadaşlığımız. Hemen anlıyoruz yolumuz kadın olmaya dair her sözde, eylemde kesişecek. Ve  Özge arıyor “Ekmek ve Gül okurları olarak pazar sabahı kahvaltı yapacağız” diyor “Gelir misin” diye soruyor. Ben heyecanla “Gelmez miyim?” diyorum. Kadınlar olarak toplanacağız yani bize dair, yaşama dair konuşacağız nasıl gelmem ki diyorum. Birkaç gün sonra imece usulüyle hazırlanmış çeşit çeşit yiyeceklerle donatılmış güzel bir sofrada güzel insanlarla buluşuyorum. Herkes birbirine ikramlarda bulunuyor keyifle hazırladıklarını sunuyor. Az buçuk karnımız doyunca başlıyoruz konuşmaya.  Konuşmada ilk durağımız tüm sıcaklığıyla savaş oluyor. Savaşa Karşı Kadın İnisiyatifi’nin girişimiyle barış için kadın zinciri oluşturmak adına bayramı Suruç’ ta geçirmiş Gülşah ve Feride. Onlar konuştukça lokmalar boğazımızda düğümleniyor. Savaş çocuklarının çıplak ayakları gelip soframızın baş köşesine oturuyor. Usulca ağlayan bir kadının gözyaşlarına tanıklık ediyorum. En genç liseli arkadaşımız heyecanla söz alıyor “İnsanlık neden bir şey yapmıyor” diyor. Sorusunu yanıtlamak oldukça güç bizler için.
Kadın, diyoruz ardından, savaşta neler yaşar? O kadınlardan biri oluyoruz bir anda ve nefesimiz kesiliyor. Onlar için ne yapabiliriz sorusuna yanıt bulmaya çalışıyoruz. Suruç’tan gelenlere soruyoruz bize ulaştırmanızı istedikleri sözlerini savaş mağduru kadınların. Çığlık olsunlar demişler her yerde bu savaşı durdurmak için, çığlık olsunlar. Şiddetin bin bir çeşidinden biri aslında savaş, sonra her gün erkek egemen sistemin koca, baba, sevgili ayağıyla öldürülen üç kadın geliyor aklımıza. Bugün hangi üç kadın ölecek diye düşünüyorum içimden. Yapabileceklerimizi sıralarken zihnimdeki sisli bulutlar dağılıyor birer birer. Yarın üç kadının daha öldürülmemesi için harekete geçme zamanıdır!

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yağma iklimi

Yağma iklimi

Enerji şirketlerinin patronlarının bizzat yönetimine girdiği Saray iktidarı, “iklim değişikliğiyle mücadele” adı altında sermayeye yeni kaynak aktarma hazırlığında. İktidarın Meclise getirdiği tasarıya göre karbon emisyonu ticareti sistemi kurulacak, “atmosferi kirletme hakkı” alınıp satılan bir mala dönüşecek. Sistem karbon ticareti zenginleri yaratırken, halka zehir kalacak.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Erdoğan: Dünya bir imtihan yeridir, ekonomik zorluklar gelip geçer.

Evrensel'i Takip Et