Ezber bozan seyirlik kukla oyunları
Yılmaz ve Tandoğan kukla eğitimlerini Prag’ta Miroslav Trejtnar, Marek Becka gibi Çek kukla ustalarından aldılar. Burada, dev kuklalarla gösteri yapan Divadlo Continuo adlı bir Çek tiyatrosuyla çalıştılar. Prag’taki eğitimlerini tamamladıktan sonra Almanya’da Tadashi Endo ile butoh dansı, Ichiro Nakayama ile de Suzuki tiyatrosu üzerine çalışma yürüttüler. Bunun yanı sıra Devlet Tiyatrolarında konuk sanatçı olarak çeşitli oyunların kukla tasarımlarını gerçekleştirdiler.
Kuklayı sadece çocuklara değil, alışılagelmiş olanın dışına çıkarak yetişkinlere de izletebilme gibi bir derdi olan Ahşap Çerçeve Kukla Tiyatrosunun Kurucuları Çağrı Yılmaz ve Emre Tandoğan, kendi yazdıkları oyunların yanı sıra Notre Dame’ın Kamburu ve Rome&Juliet gibi klasik eserleri sahneye taşıdı.
Bu yıl yeni oyunları William Shakespeare’in ölümsüz eseri Hamlet ile izleyici karşısına çıkan Ahşap Çerçeve Kukla Tiyatrosu, hem acı çeken, hem çektiren ve bunu bildiği halde önüne geçemeyen Danimarka Prensi Hamlet’e, ipli kuklalardan gölge oyununa, sopalı kukladan el kuklasına pek çok farklı tekniği kullanarak grotesk bir yorum getirdi.
Annesi Gertrude ve Hamlet arasındaki gerilimli ilişkinin temel alındığı yorumda izleyici iyi ile kötü arasındaki sınırın nerede olduğunu sorgulamaya çağrılıyor.
Çağrı Yılmaz, Emre Tandoğan ve Ergin Karataban Hamlet’te hem oyuncu hem de oynatıcı. Kukla tasarımını Çağrı Yılmaz’ın, ışık tasarımını Enrico Zeber’in yaptığı Hamlet’in yolu geçen günlerde Ankara’ya düşünce Oyunun Yönetmeni Emre Tandoğan ile Hamlet ve kukla üzerine söyleştik…
Neden kukla tiyatrosu?
Tiyatroda başka bir gösterge biçimi aramaktan ötürü denilebilir. Kukla, sahnede rol yapan kişinin yerine kendi gerçekliği ile var olmayı başarabilen bir obje… Kukla ile daha sınırsız ve boyutsuz düşünebiliyorum. Tiyatro sahnelerinde alışılagelenin dışında görsel bir plastik değer katıyor kukla ve başka bir anlatı biçimi geliştirebiliyor.
Klasik eserlere kukla ile bir yorum getiriyorsunuz. Neden klasik eserler? Cesaret işi değil mi?
Şimdiye kadar sahnelediğimiz oyunlarda kendi kurgularımız haricinde klasik eserleri de tercih ettik. Çünkü klişe olanı bir diğer ihtimali ile algılamak ve yargılamak ya da yorumlamak size “şey”leri yeniden anlamlandırma fırsatı sunabilir. Yeni oyunumuz Hamlet, buna verebileceğim iyi örneklerden birisi aslında… Hamlet’i sahnelemek için yola çıkarken amaç sadece Hamlet’i kukla yapmak değildi. Son derece klişe olan ve klasik de olsa çağdaş da olsa onların bakış açılarından yapılamazları kırmaktı amaç. Aslında yaptığımız sadece bir kukla tiyatrosu olmanın dışında klasik metinlerle uğraşarak belki de metin ile bir çatışma değil, seyredenin değil yapanın tiyatro zekası ile çatışmaktır. Klasik metinlerse bunu gerçekleştirebileceğiniz en iyi araç.
Hamlet’e getirdiğiniz yorumdan bahseder misin biraz da?
Tiyatroda hangi metni seçerseniz seçin ya da sahnede ne yapıyor olursanız olun izlenir bir görsel değer yaratmanız gerekir. Ben bazı tiyatro metinlerinin sadece okunduğu zaman yeterli olduğunu, onların sahnede var olmasına gerek olmadığını düşünüyorum. Mesela benim için Çehov bunlardan biridir. Bu nedenle Shakespeare oyunları ile bir yönetmen olarak kendi adıma daha iyi bir kontak yakalayabiliyorum. Hamlet’e gelince; en önemli tiyatro kültlerinden biriyle uğraşmak isteği sonra var olan ve özellikle Türk Tiyatrosundaki Shakespeare anlayışında bir yapıbozum isteği ve hep kahramanlaştırılmış Hamlet’i bir antikahraman olarak var ederken klasik yorumlarda amca ile olan çatışmasını hiçleştirerek bunu annesi ile olan bir çatışmaya taşıma isteği… Ve elbette teknik olarak da; hep kalabalıklarca sahneleme biçimine sahip olan bu tiyatro anlayışını, her şeyin izleyenin gözü önünde olup bittiği, sahnedeki herkesin herkes olabildiği, sadece 3 oyuncu ve kuklalar ile bunun yapılabilirliğini denemek.
Kukla ‘sanmak’ mıdır peki?
Kukla sanmanın aksine gerçek olandır. Sanmak kavramı bence oyuncu ile karşımıza çıkar. Seyredenin kendisini o sahne kişisi olduğuna sandırmaya çalışır. Oysa kukla sahnede var olduğunda o kişiden başka kişi olma ihtimali yoktur çünkü sahneden inip kutuya girdiğinde de hâlâ olduğu sahne kişisidir.
Kukla bir varlık yokluk sorgusu mudur?
Bu açıdan düşünmedim çünkü genelde kuklanın oynatıcı ile olan ilişkisi için söylenen en hoşlanmadığım şey kukla ve oynatan arasındaki ilişkinin tanrı ile diğerleri arasındaki ilişkiye benzetilmesidir. Benim oyunları sahneye koyarken ya da kukla ile sahnede var olurken bu ikilem aklımın hiçbir yerinde karşılık bulmuyor. Dolayısıyla benim için varlık ve yokluk sorunu sadece işlediğiniz ve anlatmak istediğiniz bir konu olabilir sadece.
Hangisi gerçek peki? Kuklalar mı, kuklacı mı?
Gerçek bir yanılsamadan ibarettir. Gerçeği belirleyen şey de hangi biçimde olursa olsun illizyonun içinde bulunup bulunmama tercihimizdir. Bundan ötürü sorduğun ikilem arasında bende bir gerçek bulup bulmama kaygısı yok. Dolayısı ile buna net bir cevap veremem. Bir “şey”i sahnede var etmenin dışında izlerken de aklıma gelen ilk şey haz kavramı olmuştur. Gerçek olabilecek şey sanırım benim için haz kavramında karşılığını bulabilir.
Daha çok yetişkinlere dönük oyunlar hazırlıyorsunuz. Bu alışılmışın dışında... İlgi nasıl peki? Yetişkinler çocuklar kadar alışık mı kuklaya?
Yetişkinlerin kukla ile ilişkisi çocuklardan farklı. Çünkü hemen tekniği sorgulayan bir yapıları var. Ama çocuk teknikten ziyade izlediğinin ona göre olup olmadığı ile ilgilenir. Her iki durumda da izlediğine inanıp inanmama yönünde bir sorgu ile uğraşmaz beğenip beğenmeme sorusuna cevap verir. Yetişkinlerin kukla tiyatrosu izlemesi bir alışkanlık meselesi. Alışkanlık, izlenecek olan istikrarlı bir biçimde var olabilmeye devam ettikçe oluşacaktır diye düşünüyorum. Çünkü çeşitli kültürlerde bu alışkanlık yerleşmiş durumda dolayısıyla tiyatrolara da çeşitli denemeler sunma fırsatı tanıyor. Bizim açımızdan bakacak olursak; bir yandan dünyanın birçok yerinde gösteri yapmak içimizde farklı denemeler arzusunu tetiklerken bir yandan yaşadığınız şehirde hâlâ klasik ve geleneksel kukla tiyatrosu bilgisi üzerinden doğan sorulara cevap vermek zorunda kalıyoruz. (Ankara/EVRENSEL)
Evrensel'i Takip Et