Herkes Evrim Ağacı’ndan bir dal koparsın diye...
Bakırcı, kitabın amacını, “Kitabımda, size birçok Evrim Mekanizmasından bahsederek evrimsel sürecin nasıl işlediğini ve esasında ‘evrim’ olarak isimlendirdiğimiz gerçeğin, ne kadar basit doğa olaylarına bağlı olarak meydana geldiğini anlatmaya çalıştım” sözleriyle ifade ediyor.
Mehmet ÖZER
Bir kimyacı yeni bir element keşfettiğinde ya da bir matematikçi yeni bir asal sayı bulduğunda, bu bilimsel gelişme, bilim dergileri ve gazetelerde haber olur. Ancak her iki gelişmeden de, hemen hemen hiç bir zaman, felsefi ya da dinsel bir tartışma çıkmaz. Kimsenin aklına, “O element ya da asal sayının bilinçli bir yaratıcı tarafından yaratılmadığını ispatlayın” ya da “O element ya da asal sayılarla öncekiler arasındaki ara formlar nerede?” diye sormak gelmez. Bu alanlarda yazılan kitaplar da benzer soruları gündeme taşımaz.
Ancak, bir biyolog, yeni bir canlı türü ya da fosil keşfettiğinde, ortalık hemen ısınıverir. “Evrim teorisini çökerten buluş”, “Evrimcileri zora sokan keşif” gibi başlıklarla kayıtlı Word dosyaları yeniden açılır ve içindeki metin güncellenerek servis edilir. Aynı olay, evrime dair yayınlanan kitaplar için de geçerlidir kuşkusuz. Hele bir de yayınlanan evrim kitabı, sadece bu alanla ilgili bilimcileri değil de geniş halk kesimlerini hedef alıyorsa, durum daha da tehlikelidir o zaman.
Ne var ki, kimya ve matematik alanındaki icatlara karşı tepki göstermemek, okurların ya da editörlerin bu alandaki bilgisizliğinden kaynaklanmadığı gibi, evrimsel buluşlara ya da eserlere yönelik itirazlar da çoğunlukla, konunun uzmanlarından gelmemektedir.
EVRİMİN ÖZÜNÜ ANLATABİLMEK
Hal böyle olunca da, evrim hakkında yazmak daha da zor bir hal alıyor. Hem yazdıklarınızın konuyu “eksiksiz” anlatması hem de geniş kitlelere ulaşabilmesi için anlaşılır olması gerekiyor. Bu ikilem, evrime dair hazırlanan eserlerin kimi zaman, anlaşılmaz karmaşıklıkta kimi zaman da yalınlık adına genel geçer doğrularla yetinip, detaylarda çokça hataya neden olabilmektedir.
Bu uzun girizgahın nedenine gelince... Yukarıda sıraladığım güçlükleri yenebilen, en azından büyük oranda üstesinden gelebilen eserler yok değil. Bunlardan biri de Çağrı Mert Bakırcı’nın kaleme aldığı ve Evrensel Basım Yayın tarafından basılan “Evrim Kuramı ve Mekanizmaları”. “Evrimin temelleri ve nasıl işlediği üzerine” alt başlığıyla yayınlanan kitap kısa sürede 2. baskısını yaptı. İkinci baskı, “yalınlık, detaya inme ve eksik nokta bırakmama” gibi zorluklara dair karmaşık hesaplamalar sonucunda 100 sayfalık bir “genişleme” ile yayınlandı. Toplamda 300 sayfayı bulmasına rağmen kitabın kolay okunur ve çok temel düzeyde biyoloji bilgisi olan biri tarafından rahatlıkla anlaşılabilir olduğunu söyleyebilirim.
EVRİM AĞACININ BİR PARÇASI OLMAK
Kitabın yazarı Çağrı Mert Bakırcı, ODTÜ Biyoloji ve Genetik Topluluğu (ODTÜ BİYOGEN) tarafından, Türkiye’de evrim bilgisini ve farkındalığını arttırmayı hedefleyen bilinçlenme ve bilinçlendirme hareketi olarak doğan “Evrim Ağacı” projesinin kurucularından. Bakırcı’nın kitabının temel amacı da “evrim ağacının” nasıl kök verip filizlendiğini, dallara ayrılıp meyve verdiği ya da çürüyüp yok olduğu noktaları anlatabilmek.
Bakırcı, kitabın amacını, “Kitabımda, size birçok Evrim Mekanizmasından bahsederek evrimsel sürecin nasıl işlediğini ve esasında ‘evrim’ olarak isimlendirdiğimiz gerçeğin, ne kadar basit doğa olaylarına bağlı olarak meydana geldiğini anlatmaya çalıştım” sözleriyle ifade ediyor. Evrim karşıtları açısından belki de en büyük handikap bu ifadede gizli: “Evrimin basit doğa olaylarına bağlı olarak meydana geliyor olması...”
EVRİMİN ÖYKÜSÜ...
Bakırcı, bu yalın gerçeği, her bölümün başında yer alan günlük hayattan öyküler aracılığıyla sunuyor okura. Bu fikir, iki noktada işe yarıyor bence. Birincisi, kalınlığı ve içeriği açısından korkutucu olabilecek kitaba başlayan okur, bu hikayeler sayesinde kendini bir an için, biyoloji kitabı değil de kısa öykü okuyor gibi hissedip olayın içine dahil oluyor. İkinci nokta ise, Bakırcı, okurun bilinçaltında, evrimin tıpkı günlük hayatta yaşadığımız deneyimler kadar gerçek ve anlaşılabilir olduğunu gösteriyor. Yeter ki biz bu gerçekleri kavramaya açık olalım ve bunun için doğru soruları sorabilelim...