08 Kasım 2014 03:30

Elmalı turta ve üç garip komşu

Böğürtlenlerle elmalı turta yapma tarifini Fransız şairlerden alan bu üç garip şair (Orhan Veli, Melih Cevdet Anday, Oktay Rifat), o zamana kadar ev içinde papyonla, frakla, atlas libasla dolaşan şiire kasket giydirir ve sokağa çıkarır, çarşı pazar dolaştırır.

Paylaş

Mustafa KÖZ
 
Eskiye ait her şeyin, her şeyden evvel de şairaneliğin aleyhinde bulunmak lazım.
                                                                                                                 Orhan Veli
 
Üç garip komşunuz olsaydı ne yapardınız? Gecenin bir zamanı, elmalı pasta yapmak için sizden böğürtlen isteyen komşular… Böğürtlenle elmalı turta yapılamayacağını bilen, ancak nesnenin ve yaşamın ezberini bozmak için olmadık işler yapan üç garip komşu…
Türkiye şiiri 1940’lara gelene değin -Nâzım Hikmet’in dışında- ezberlediklerini söyleyen, yalnızca altın kafeslerde şakıyan süslü bir bülbül olmuştur. Bu yıllarda Ankara’da üç lise öğrencisinin okul gazetelerine yazdıkları “çocuksu şiirler”le başlayan serüvenleri ise şiirde yepyeni bir yol açar. Amansız bir yaşama sevinciyle, şiirin ölü toprağını atarlar. Sokaktaki insanla yine onun diliyle dertleşirler. Cemal Süreya’nın deyişiyle, Türk şiirine kasket giydirirler.
Bu garip şiir, yüzyılların şiir ırmağının yatağını değiştiriverir. Şiir, hayalden hayata akmaya başlar. Bu hayatsa daha çok kent emekçisinin gündelik ilişkileridir. Yahya Kemal’in “bir tepeden baktığı aziz İstanbul”, bu genç şairlerde sokaklarını hüznüyle, evlerin ekmek parasıyla, çalışanları alın teriyle soluk alır.
Ahmet Hâşim, “akşam göllerde bir dem kamış olmak” isterken onlar, “rakı şişesinde balık olmak” isterler. Yaşayan bir şeydir çünkü şiir onlar için. Damarlarımıza atılan ağlar gibi, açılıp kapanan istiridyeler gibi, durmadan uzayan tırnaklar gibi…  İlk şiirlerinde Cahit Sıtkı Tarancı’nın, Ahmet Muhip Dıranas’ın, Ziya Osman Saba’nın duyarlığını taşısalar da sonraları Varlık dergisindeki şiirleriyle “eski şiirin rüzgârı”nı dağıtırlar.
Böğürtlenlerle elmalı turta yapma tarifini Fransız şairlerden alan -özellikle de Jack Prevert’den- bu üç garip şair (Orhan Veli, Melih Cevdet Anday, Oktay Rifat), o zamana kadar ev içinde papyonla, frakla, atlas libasla dolaşan şiire kasket giydirir ve sokağa çıkarır, çarşı pazar dolaştırır. Nâzım Hikmet’in “Resimli Ay dergisi”ndeki “Putları Yıkıyoruz” bildirgesini, yazdıkları “Garip Önsözü”yle sürdürürler.

HALKLA BULUŞAN ŞİİR

Belki de şu anı, “Garipler”in şiir devrimini daha iyi özetleyecektir: Tanınmış bir genç şair olarak askere giden Melih Cevdet’i çalgılı türkülü bir asker eğlencesinde komutanı çağırır ve şaire sorar: “Sizlerin şiirde önemli yenilikler yaptığınız söyleniyor. Anlat bakalım, neler yaptınız da sizden bu kadar söz ediliyor.” Anday, şiir sever bir askerle karşılaşmanın sevinciyle soluksuz anlatmaya koyulur: “Şiirden belagati, süslü ağdalı söyleyişi attık. Şairaneliği kaldırdık. Heceyi, uyağı, kalıbı, imgeyi, simgeyi attık.” Coşmuş giderken komutan, sözünü keser ve “İyi etmişsiniz şiirde ne var ne yok atmakla. Ben şiir denen mereti oldum olası sevmemiştim zaten.” der.
Komutan, sevilemeyenin eski şiir olduğunun ayırtındadır belki de. “Yeni şiir”e ise yeni yeni yaklaşılmaktadır. Daha sonraları yaşamın her alanına sinen bu şiir, halkı şiirle yeniden buluşturur. Böğürtlenden yapılan bu elmalı turtanın tadı, İkinci Yeni şairlerinin yaptığı başka bir Doğu-Batı tatlısına kadar okurun damağında kalır.
Bilinir ki ne kadar şiir varsa o kadar da şiir tanımı vardır. Her şair, yazdığı şiirle kendi yaşamını da söyler. Öyleyse hiçbir şiir, durağan değildir. Değişimin kıvılcımı, hem eskiye bakarak hem de onu yıkarak yeni ateşlere dönüştürülür. Şairlerse, kendilerine yakın şiir görüşü içinde bulurlar yerlerini ya da zaman yerleştirir onları bir yerlere.
Kısaca her yeni, eskinin üstüne oturur. Ulusal şiirciler, Cumhuriyetçiler, 40 kuşağı toplumcuları, Birinci Yeniciler, İkinci Yeniciler, Maviciler, 60-70 kuşağı toplumcuları, 80 kuşağı, Yenibütüncüler, Sanat Hareketi, Deneyselciler, Görselciler, Neo epikçiler, Madde şiirciler, Soyutçular, Somutçular…
O üç genç şair de eski, yeknesak şiire karşı değişim isteğiyle çıkmıştı yola. Bugün Çağdaş Türkiye şiirinin kurucularından sayılıyorlar.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Yüz yaşındaki yedinci sanat için üç kitap

SONRAKİ HABER

Kürt edebiyatının dil deryasındaki seyahati

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa