Kerbela’dan Kobane’ye süren matem
Bir tarafta evini, yurdunu, yaşam alanlarını, ailesin, kadınlarını, çocuklarını korumak için ölümü göze alan, hatta bir savaş aracı olarak kendi vücutlarını kullanan kahraman Kobane halkı ile diğer tarafta bu halkın yerini yurdunu işgal edip malına, canına, kadınına, kızına göz diken Yezit IŞİD sürüsü bulunmaktadır.

Ali KENANOĞLU
Alevi tarihinin sembol olayları, sembol isimleri vardır; Madımak, Maraş, Çorum, Pir Sultan, Hızır Paşa, Şah Hatayi, Kalender Çelebi, II.Mahmut, Kuyucu Murat, Yavuz Selim, Hamdullah Çelebi, Şeyh Bedrettin, Yezit, Kerbela vb. gibi. Bunların en eskisi ve en etkini Kerbela ola gelmiştir. Kerbela’da 10 Muharrem’de şehit edilen Hz. Hüseyin ve yanındaki 70 kişinin yaşadığı direnç ve teslim olmadan, öleceklerini bile bile canlarını ortaya koymaları ve Yezit’e biat etmemeleri bu nedenle de vahşice öldürülmeleri onlar için günümüzde dahi göz yaşı dökülmesinin ve matem tutulmasının nedenidir.
Kerbela vahşeti Miladi 10 Ekim 680, Hicri olarak da 10 Muharrem 61 yılında meydana gelmiştir. Bu tarihten günümüze 1334 yıl geçtiği halde hala güncelliğini koruyan bir acı olarak insanlara gözyaşı döktürmekte ve matem tutturmaktadır.
Muharrem Orucu yas orucudur, tabi ki bu orucun bir kuralı vardır ancak esas olan kişinin 12 gün boyunca her türlü zevk ve eğlenceden uzak durarak yas halini hissetmesidir. Muharrem matem orucunun sahuru, iftarı olmaz. Genellikle gece yenilerek yatılır ve gece tekrar kalkılmaz, (nadiren gece kalkanlar, karanlığın aydınlığa döneceği zamana kadar yerler) Muharrem boyunca oruç tutsun tutmasın 12 gün boyunca su içilmez (oruç açıldıktan sonra, ayran, hoşaf, meyve suyu vb içilir), et yenilmez, gökyüzünde ilk yıldız gözükünce oruç açılır. Bu vakte kadar dayanamayacak rahatsızlığı olanlar ve çocuklar daha erken açarlar (amaç yas tutmaktır). Muharremin 10. günü Hz. Hüseyin’in şehit edildiği gündür. O gün matem yoğun yaşanır. 12. gün oruç öğlene kadar tutulur. Öğlenleyin pişirilen aşure ile oruç açılır.
Kerbela’yı Kerbela yapan Hz. Hüseyin’dir. Hz.Hüseyin’i Hz.Hüseyin yapan ise onun zalimin zulmüne biat etmemesidir. Canını davası uğruna ortaya koymasıdır. Bu nedenle Kerbela Alevilerce hep güncelliğini korumuştur. Çünkü Aleviler için ne Kerbela bitmiş, ne Yezit bitmiş ne de onun zalimliğine direnen Hz.Hüseyin ruhu bitmiştir. Tarihte bunlar hep başka isimlerle karşımıza çıkmıştır. Yezit; Yavuz olmuş, Hızır Paşa olmuş, Kuyucu Murat olmuş, II.Mahmut olmuş; Dersim’de, Maraş’ta, Çorum’da, Madımak’ta Türkiye Cumhuriyeti Devletini yönetenler olmuştur. O yüzden Kerbela hep güncel olmuştur. Aleviler bu nedenle matem orucunu bu acıların ortak tarihi olarak kabul edip hepsinin acısına ve anısına bu yası tutmaktadır.
Kerbela’nın, Maraş’ın, Çorum’un, Sivas’ın Hz. Hüseyin’in, Pir Sultan’ın, Kalender Çelebi’nin yasını tutmak, onların davasına sahip çıkmakla olacaktır. Sadece göz yaşı dökmek ve oruç tutmak onların mücadelesine katkı değildir. Bugün Aleviler, günümüzün Yezitlerini ve onlara karşı ölümü göze alarak direnenleri görmemezlikten gelmemelidir. Yezit, sadece Aleviliğin değil insanlığın düşmanıdır, çünkü dava insanlık davasıdır. Aleviler bu insanlık davasına sessiz kalmamalı ve duyarlılıklarını ortaya koymalıdırlar. Kerbela için göz yaşı döküp, oruç tutup açlık grevlerinde davası uğruna bedenini ölüme yatıranları görmemezlikten gelenler tuttukları orucu neden tuttuklarını ve Kerbela zulmünü iyi irdelemelidirler.
Dava insanlık davası olduğuna göre insanlığa yönelik zulüm ve gözyaşı kan, kin ve katliamlar bizim nezdimizde birer Kerbela’dır, Yezittir, Hz. Hüseyinlerdir.
Kerbela vahşeti günümüzde Irak ve Suriye Coğrafyasında yaşanmaktadır. Bugün Şengal’de masum Êzidi halkına yapılan zulüm Dersim dağlarında yapılan zulümden ve Kerbela zulmünden farklı değildir.
Günümüzde Şengal’de çocukların açlık ve susuzluktan yaşamlarını yitirdiklerine tanık oluyoruz, tıpkı Kerbela’da Ali Ekber’in yaşamını yitirmesi gibi.
Aynı şekilde Lazkiye’de Hama’da Alevi canlar aynı zulüm ve aynı vahşetle katledilmektedir. Yanı başımızda Kobane’de benzer bir şekilde katliam tehdidi ile karşı karşıya kalan Kürt halkı bir taraftan evini barkını terk ederek yollara düşerken diğer taraftan da tıpkı Kerbela’da Hz. Hüseyin ve onun yoldaşları gibi IŞİD yezitlerine karşı kahramanca direnmektedir.
Kobane’de yaşanan destansı direniş Yezitlere karşı verilen mücadelenin günümüzdeki sembolüdür. Bir tarafta evini, yurdunu, yaşam alanlarını, ailesin, kadınlarını, çocuklarını korumak için ölümü göze alan, hatta bir savaş aracı olarak kendi vücutlarını kullanan kahraman Kobane halkı ile diğer tarafta bu halkın yerini yurdunu işgal edip malına, canına, kadınına, kızına göz diken Yezit IŞİD sürüsü bulunmaktadır.
Bu anlamıyla bugün Kerbela matemi tutan Alevi ve Şii halkın buradaki vahşete göz yumması veya görmemezlikten gelmesi mümkün değildir. Dahası tutukları orucun amacına uygun değildir.
Bu gerçeği bilen Alevi toplumu elinden geldiği ölçüde Kobane halkıyla dayanışma içerisindedir. Bu yıl Kerbela matemi Kobane halkıyla gösterilen dayanışmalarla anılmıştır.
Aleviler bir taraftan Kobane halkıyla dayanışma eylemlerine destek verirken diğer taraftan ise bu yılki Aşurelerini Suruç’ta Kobane halkı için pişirip onlarla birlikte lokma etmişlerdir.
Gerek yurt içinden gerekse yurt dışından bir çok Alevi kurumu Şengal ve Kobane halkına dayanışma amaçlı yardım kampanyaları başlatmış ve bunları bölgeye iletmişlerdir.
Kerbela matemi öyle Cumhurbaşkanlığı Saraylarında yapılan oruç açım yemekleriyle anılacak ve karşılanacak bir matem değildir.
Bir tarafta Cumhurbaşkanlığı Sarayında muharrem matem oruç açım yemeğine katılanlar diğer tarafta ise Suruç’ta kurulan çadırlarda Kobane halkıyla dayanışmak için Aşure dağıtanlar, Alevi toplumunun bu iki resmi iyi değerlendirmesi gerekmektedir.
Aleviler her türlü asimilasyona ve manipülasyona karşı uyanık olup Kerbela’yı görkemli saraylarda karşılayanları da bir tarafa yazmalıdırlar, tıpkı 1334 yıldır Yezit’i bir tarafa yazıp her yıl lanetledikleri gibi.
Evrensel'i Takip Et