Sivas'ı anlamak
Köpek dövüşlerinin yapıldığını filmi izledikten sonra öğrenen kamuoyu, köpeklerin çenelerinin uyuşturulup kanlarının boya ile yapıldığına bir türlü kanaat getiremedi. Üstelik filmin veteriner eşliğinde çıkan videosu da tatmin edici bulunmadı

Yunus BOZTEPE
Antalya
Aslında birçoğumuz Sivas filmini ve neyi anlattığını 71. Venedik Film Festivali’nde kazandığı ödülle duymuştuk. İlk filminde bu ödüle ulaşan tek Türkiyeli yönetmen olan Kaan Müjdeci harika bir sanat eseri yaratmıştı. Üstelik sadece jüri özel ödülü ile dönmedi film. 11 yaşındaki Doğan İzci’nin en iyi erkek oyuncu ödülünü aldığı festivalden sonra hemen herkes sabırsızla Sivas’ı beklemekteydi.
“11 yaşındaki Aslan ve Sivas isimli köpeğin hikayesini anlatan film” diye başlayan köşe yazılarını okuyup, “Köpek dövüşlerini anlatan bir film” olduğuna dair yapılan yorumları dinlerken, Sivas’a olan merakımız Altın Portakal’da yarışması ile bir kat daha artmıştı. Durum böyle güzel devam ederken festivalde ‘Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek’ bir sansüre uğramış, festivalin prestiji sarsılmış, sansürcü bir zihniyet festivalde ortaya çıkmıştı. Belgesel filmleri ve jüriler yarışmadan çekilmiş, çoğu sinema yazarı ve aydın festivale katılmama kararı almıştı. Kaan Müjdeci’nin de aralarında bulunduğu yönetmenler sansüre karşı ortak bildiriyi imzaladılar.
BAHÇESİZ EVDE KÖPEĞİ OLAN HAYVANSEVERLER
Festivale katılımın düşük olduğu ilk günlerden sonra, Sivas’ın festival kapsamında çok yoğun katılımlı Türkiye galası yapılmıştı. Ve bazı çevrelerde o günden sonra filmin içeriğiyle ilgili olmayan bir tartışma süreci başladı. Bu tartışma öyle bir şekillendi ki; film, bahçesiz küçük bir evde kocaman köpeği olan hayvan severler tarafından yoğun bir eleştiri odağı haline geldi. Köpek dövüşlerinin yapıldığını filmi izledikten sonra öğrenen kamuoyu, köpeklerin çenelerinin uyuşturulup kanlarının boya ile yapıldığına bir türlü kanaat getiremedi.
Üstelik filmin veteriner eşliğinde çıkan videosu da tatmin edici bulunmadı!
Bu konu hakkında seyircimiz Kaan Müjdeci’yi köşeye sıkıştırdığını zannetsin, biz de Polat Alemdar’ın Irak’tan 3 günde çıkıp Filistin’de verdiği molayı çok inandırıcı bulmadık. Uçan arabalar daha yapılmadı, ışınlanma henüz mümkün değil. Recep İvedik’in şişe olayının fizik kurallarına aykırı olduğunu savunduğumuzda, bütün bunları sinema olarak değerlendiren seyircimiz Sivas’ı film olarak görmüyor sanırım.
YILLARCA BEKLENİLMİŞ BİR FİLM
Ayrıca film küfürlü ve aileyle izlenmeyecek film olarak değerlendirildi.
Yörenin küfürlü konuşmasını garipseyen seyirci, yönetmenin ağzının bozuk olduğunu söyleyip, ailecek Recep İvedik izliyordur sanırım. Bununla ilgili yönetmense; “Hakkari’yi asimile edememişler, o dağa çıkıyor. Yozgat’ı etmişler, o küfrediyor.” demişti.
Sivas yıllarca beklenilmiş bir filmdi. “Köpeğin benden hiçbir farkı yok.”, “Türkiye’de kalsaydım bir şeylere eşit bakmak için 10 sene boyunca Gezi’yi beklemem gerekirdi.” diyen yönetmenin filmiydi. Köpeğin diğer hayvanlardan daha üstün tutulduğu, şiddet meyilli bir halkın kusursuzca anlatıldığı bir filmdi. Türkiye’de erkekliğin, erkek olmaya çalışmanın, erkekliğin gerekliliğinin neleri getirdiğini anlatan filmdi. Erilliğe düşman bir erkeğin köpek dövüşlerine düşman gerçek bir hayvan severin
filmiydi.
KUZU'LARIN SESSİZLİĞİ
Altın Portakal’da en iyi film olamadı. En iyi film ödülünü sansüre karsı ortak bildiriyi imzalamayan ‘Kuzu’ filmi aldı. Ödül alınca sansür hakkında konuşmasın diye sanırım. Öyle de oldu, Kuzu’nun yönetmeni sadece teşekkür etti. Bu da festivalin sansürcü zihniyetinin aynı zamanda taraflı bir yapıda olduğunu gösterdi. Üstelik Sivas’ı anlayamamak bununla da sınırlı kalmadı. 31 Ekim’de sinemalara giren film, en kötü filmin bile 200 salonda gösterildiği Türkiye’de sadece 40 salonda gösterime girdi. Bunun nedeni ise piyasada kaliteli filmler olunca kalitesiz filmler bir daha izlenmez korkusuydu. Salon sahipleri Sivas’ı göstermek istemedi.
Evrensel'i Takip Et