19 yaşındayım 12 yıldır çalışıyorum
Birileri namusuyla, alın teriyle kazanacak, birileri namussuzca işçileri sömürerek. Namuslu insanlar evini geçindirebilmek için çocuk yaşta başlayacak işe, diğeri çocuk yaşta spor arabalara binecek

Ahmet AKARSU
Kayseri
“Yaşamak şakaya gelmez,
Büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın…”
Evet, yaşamak Nazım’ın da dediği gibi şakaya gelmeyecek kadar ciddiyet gerektiren bir mesele. Bir o kadar da acımasız ve yorucu...
Niye mi böyle bir şey karalıyorum? Düşünün, birileri villalarda oturacak birileri gecekondularda. Birileri namusuyla, alın teriyle kazanacak, birileri namussuzca işçileri sömürerek. Namuslu insanlar evini geçindirebilmek için çocuk yaşta başlayacak işe, diğeri çocuk yaşta spor arabalara binecek.
İşte mesele bu… Ben bu ayrımı Kayseri Organize Sanayi Bölgesi’nde, CEHA’da sendikalaştıkları için işten atılan işçilerin direniş çadırında otururken, direniş çadırının önünden geçen patronun çocuğunun bilmem kaç bin liralık arabayla attığı havasında gördüm. Orada direnişteki Cuma abinin tepkisi; “Biz çocuğumuza bisiklet bile alamazken, sen bilmem kaç bin liralık arabayla geziyorsun.” olmuştu.
İŞ NEREDEYSE BİZ ORADAYIZ
Gelelim esas mevzumuza. Sizlere, 19 yaşında olan genç bir işçiden bahsedeceğim, Deniz Balcı’dan. Onun yaşantısı bizlere, çevremize, komşumuza, kendimize, memleketin durumuna uzak değil. Yaşam mücadelesine çok erken atılmış Deniz, 7 yaşındayken çalışmaya başlamış. Nasıl mı olur? 7 yaşında ne iş mi yapar?
7 yaşında köyünde çobanlık yapmış. Dağda, bayırda, ovada koyun, kuzu, inek otlatmış. 10 yaşına gelince lokantalarda çalışmış, kahvehanelerde çay dağıtmış. Şimdi ise inşaatlarda çalışıyor. 5 yıldır inşaatlara gidip geliyor.
Deniz Ağrılı, bir Kürt genci. Sadece 4 ay okula gidebilmiş. Erken hatta çok erken atılmış hayata. Neden geldin Kayseri’ye diye soruyorum. “Batıya daha çok yatırım yapıyorlar. İş olur diye geliyoruz. Gerçi iş neredeyse biz orada oluyoruz ya.” cevabını veriyor.
Çalışma koşullarına değiniyoruz. İnşaatlarda iş güvenliğinin olmamasından yakınıyor. Önlem alınması lazım, neredeyse her gün inşaatlarda ölümler oluyor diyor kendi tanıklığıyla.
İŞVEREN ÇIKAR SAĞLIYOR
Çocuk işçilik bölgede daha yaygın. Deniz’in ailesi kalabalık, 7 kız, 4 de erkek kardeşi var. Deniz hem Kürt hem de işçi olduğu için sorulacak soruların ardı arkası kesilmiyor elbet. Kobanê diyorum. “Tabi ki abi, herkesin sahiplenmesi lazım, kardeşiz biz.” Fabrikalarda, inşaatlarda birçok Suriyeli işçinin çalıştığını Deniz de biliyor. Suriyeli işçiler gelince yevmiyeler neredeyse yarı yarıya düşmüş. Suriyeli işçilerin bu ücretlere rağmen çalışmak zorunda olduklarının farkında. Ücretlerin düşmesinin ne Suriyeli işçinin ne de diğer çalışanların çıkarına olmadığının, sadece işverenin çıkarına olduğunun farkında.
Son 5 yıldır ailesinden uzak yaşıyor Deniz. Birikim yapabildin mi diye soruyoruz. Ailede 5 kişi çalışıyormuş. Bir ev alalım demişler 40-50 bin liralık borca girmişler. Hayat zor, şimdi bu borcu nasıl kapatacaklarını düşünüyorlar.
Son olarak hakları için mücadele eden, sendikalarını değiştirdikleri için işten atılan ve direnişte olan Danone, Ülker işçilerini soruyoruz. “Hakkını aramak kötü olamaz. Destekliyorum.” diyerek bitiriyor sözlerini.
AK SARAY KAÇ YAŞAM ODASI EDER?
Ha, bir de Ak-Saray’ımız var. Çok gerekliydi ya, olmazsa olmazımızdı. Memleketin onca derdi-tasası bitti bir o kaldı ya. Hem de Ermenek’te 18 işçi göçük altındayken TV ekranlarında o meşhur Ak-Saray’ımızın tanıtımı yapılıyordu. Ona harcanan 1 milyar 370 milyon lira-cık. Neler yapılırdı değil mi oraya harcanan paraya? Önlem alınmadığı, yaşam odası olmadığı için ölüme terk edilen maden işçilerine yaşam odaları yapılabilirdi. Bilmem kaç tane okul, hastane, güvenceli koşulların sağlanacağı
iş imkanı...
Evrensel'i Takip Et