Çelişkin yeterince derin mi?*
Tek bir celişki? Sınıf çelişkisi... İşçiler ve patronlar... Burjuvazi ve proleterya... Kapitalizm ve sosyalizm...
Kocaeli Üniversitesi'nden bir öğrenci
“Bir toprak parçasının etrafını çitle çevirip, ‘Bu, bana aittir’ diyebilen, buna inanacak kadar saf insanlar bulabilen ilk insan, uygar toplumun gerçek kurucusu oldu.”
Jean-Jacques Rousseau
“Filozoflar dünyayı yalnızca çeşitli biçimlerde yorumlamışlardır; oysa sorun onu değiştirmektir.”
Karl Marx
Bir varmış bir yokmuş. İsviçre’nin Cenevre kentinde Jean-Jacques diye bir çocuk dünyaya gelmiş. 9 gün sonra annesini kaybetmiş, 10 yıl sonra da babası bırakıp gitmiş ya da bırakmak zorunda kalmış. O andan sonra hayatta yalnız kalmış kücük Jean-Jacques. Evvel zaman içinde de küçük Jean-Jacques de büyümüş Cenevre’yi terk etmiş. İtalya, Fransa dolaşmış, bu arada bir şeyler karalamaya başlamış. Ama karaladıkları pek beğenilmemiş olsa gerek ki;
Fransa’da yazıları yasaklanmış İngiltere’ye kaçmış.
Hayatı boyunca gezip dolaşmak zorunda kalmış.
Bu gezilerinin birinde, bir dost ziyaretinde bilim ve sanat konulu eserlerin değerlendirileceği bir yarışmaya katılmış ve bilime, sanata, aydınlanmacılığa büyük önem verilen bir dönemde, dünyadaki bütün kötülüklerin sebebi olarak bilimi ve sanatı hedef göstermiş. O andan sonra dönemin yazan çizenleri arasında dikkatle takip edilmeye baslamış.
ÇELİŞKİ Mİ DEDİNİZ
Herkesin tanıyacağı bir insan haline gelen Jean-Jacques Rousseau´nun, belki masallardaki gibi olağandışılıklarla örülü bir olaylar dizisinden oluşmamış yaşamı. Ancak masallarla gerçek dünya arasındaki çelişkiler kadar yer yer teorileri ve pratiği arasında, coğu zaman da teorileri ve teorileri arasında çelişkilerden oluşmuş yazıları ancak onun da dediği gibi eğer kendini düşünmeyeceksen çelişkiden uzak duramazsın ve her ne söylersen söyle çelişkiye düşmeyi, önyargıya düşmeye tercih etmelidir insan. Belki de çelişkinin düşüncede bir kaldıraç olduğunu, zıtların birliğinin esasını ve diyalektiği sürekli kendimize hatırlatmak gerek. Ancak bu, hayatta çelişkiye düşülemeyecek kadar kesinliğe sahip hususların varlığını da ortadan kaldırmıyor. İnsanları birbirlerini sömürmeye götüren bir sosyal sistemin empoze edildiği gibi...
Rousseau`dan bir dönem sonra Marx ve Engels Komünist Manifesto’yu ortaya koydular. O tarihten bir dönem sonra 1917`de köylü bir asker şunu diyordu: “Burjuvalar ve proleterya, eğer birinden değilsen öbüründensindir, bildiğim tek şey bu.” Çelişkiye düşmüyordu ve elindeki bu tek bilgi ile canını ortaya koyuyordu. Sınıfsız, sömürüsüz, eşit bir dünya için hedefinde bilim ve sanat değil direk üretim araçlarını özel mülkü haline getiren burjuvazi ve onun siyasal sosyal sistemi vardı.
GERİYE TEK BİR ŞEY KALIYOR...
O tarihten bir süre sonra 2014`ün Türkiye`sinde, 5 kuruşluk işçi sağlığı önlemleri alınmadığı için kaç insan ölüyor. 5 mi, 50 mi, 500 mü, 5555 mi? Kaç tanesi kayıt altına alınıyor? Kaç anne, kaç çocuk, kaç baba, kaç erkek, kaç kadın; evladını, eşini, annesini, babasını kaybediyor? Aksaray’ın bir odasına kaç çift kara lastik sığar, bir ölümün yürekte açtığı derin yarayı kaç saray doldurur. Kaç kez kader demek unutturur. Aksaray’ın maliyetine kaç yaşam odasında kaç işçi kurtulur?
Acaba o saray yıkılmadan önce kaç cumhurbaskanı görür? Kapitalizmin bütün bu acıların sorumlusu olduğunu bilmek için kaç çelişki gerekir.
Tek bir celişki? Sınıf çelişkisi... İşçiler ve patronlar... Burjuvazi ve proleterya... Kapitalizm ve sosyalizm... Evet bir şeylere başlamak için binlerce çelişkinin çemberinden geçilmeyebilir. Bu bulanık su ne yazik ki binlerce insanın kanıyla daha da berraklaşıyor ve bilim, sanat, eşitsizliğin nedenleri ve dünya üzerine yorumlar berraklaşınca geriye bir tek şey kalıyor; onu değiştirmek.
Peki Rousseau bugün yaşasaydı. Aksaray ile ilgili ne mi düsünürdü? Büyük ihtimalle hepimizin içinden geldiği gibi, ilk uçakla Türkiye’ye gelip emeği ile geçinen binlerce insanın cesetlerinin tuğlalara harç olduğu o yapının temeline tükürürdü.
* Puzzle’ın Tamamlayıcıları yazı dizisinin son yazısıdır...