Yeni bir dünya için...
Marx ve Engels'in Komünist Manifesto'su ortaya çıkmadan önce de kuşkusuz insanların eşit ve özgür bir şekilde yaşamasını isteyen düşünürler vardı. Ancak düşünürlerin savları iyi niyet dileklerinin ötesine geçemiyordu. Bu özgür ve sömürüsüz dünyayı kimin, nasıl kuracağının cevabı yoktu
Büyük proleter kitlelerini milliyet, dil, din, ırk, cins ayrımı gözetmeden bir araya getiren bir düşünürün tek başına başarısı değildir. Bu sömürüsüz ve özgür bir dünya kurmak isteyen işçi sınıfının doğuştan beri içinde olan bir özlemdir.
Sınır tanımayan emek sömürüsü üzerinden yükselen kapitalizm karşısına, işçi sınıfı da sınır tanımayan bir mücadele örgütü ile çıkmak zorundaydı.
Marx ve Engels’in Komünist Manifesto’su ortaya çıkmadan önce de kuşkusuz insanların eşit ve özgür bir şekilde yaşamasını isteyen düşünürler vardı. Ancak düşünürlerin savları iyi niyet dileklerinin ötesine geçemiyordu. Bu özgür ve sömürüsüz dünyayı kimin, nasıl kuracağının cevabı yoktu. Sınıflara bölünmüş dünyada ‘Bütün İnsanlar Kardeştir’i şiar edinmişlerdi.
Marx ve Engels Komünist Manifesto’da, düşlenen dünyanın yaratıcılarının kimler olacağını ve bu yaratıcıların yaratıcılıklarını nasıl edindiğini yazıyordu. Şiar artık ‘Bütün Ülkelerin İşçileri Birleşin’di.
Henüz yalnızca Batı Avrupa ve ABD’de işçi sınıfının varlığından bahsedebileceğimiz 1864 yılında 1. Enternasyonal ilan edildi. Proleterya; uluslararası bir sınıf olduğunu, hareketinin uluslararası bir hareket olduğunu ve devriminin de uluslararası bir devrim olduğunu haykırıyordu.
Marx ve Engels, 1. Enternasyonal’de yalnızca işçi sınıfının ve onun örgütlerinin burjuvaziye karşı birlik olması için mücadele vermedi. Aynı zamanda ‘geçen neslin devrimcileri’ dedikleri akımlara karşı da mücadele verdi. Bu ideolojik mücadele, o andan bu yana ne güncelliğini ne önemini ne de zorunluluğunu yitirdi.
Proleteryanın ilk iktidar deneyimini Enternasyonal, doğrudan örgütleyeni olmasa da coşkuyla karşıladı. Sınıfın 72 günlük iktidarı, arkasında unutulmayacak deneyimler bıraktı. 1. Enternasyonal’in gerilemesinin başlangıcı olan bu yenilgi sınıf dışı unsurların sınıf üzerindeki olumsuz etkilerini gösteriyordu. Bundan sonraki devrim çok daha ‘büyük’ olacaktı.
‘Uluslararası işçi sınıfını proleterya devrimine hazırlama’ görevini yerine getirmek üzerine sınıf hareketinin yeniden yükselişe geçtiği yıllarda, 1889’da kuruldu 2. Enternasyonal. Birincisine göre daha fazla ülkeden daha güçlü sınıf partilerinin katılımıyla oluşmuştu. 1 Mayıs’ın ve 8 Mart’ın dünya çapında ortak eylem günleri haline gelmesi bu dönemde gerçekleşti. Kapitalizm de başladığı yerde değildi elbet. O da yeni enternasyonalin kuruluşunda başladığı en yüksek aşamasına geçme durumunu, 2. Enternasyonal’in sonlarına doğru tamamlıyordu.
1. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nda Enternasyonal içinde bulunan partilerin büyük kısmının, savaşta kendi burjuvalarını destekleme kararı almaları Enternasyonal’in sonu demek oluyordu.
Dünya çapında ve ne pahasına olursa olsun devrimci bir uluslararası parti kurmak için yeniden kollar sıvandı. İşçi sınıfının iktidarında kurulan Sovyetler Birliği, daha önceki enternasyonallerin sahip olmadığı bir şeye sahip olmasını sağlamıştı 3. Enternasyonal’in (Komintern).Komintern emperyalizm çağının enternasyonaliydi. Emperyalizm ve sömürgecilik tarafından ezilen halklar ile emperyalist ülkeler arasındaki çelişkiler derinleşmişti. Ulusal komünist partiler tereddütsüz ezilen halkların yanında olmalıydı. ‘Bütün Ülkelerin İşçileri Birleşin’ şiarı, ‘Bütün Ülkelerin İşçileri ve Ezilen Halklar Birleşin’ olarak güncellenmişti. Yükselen devrim dalgasının içinde doğan ve dünya devrimine önderlik etme amacıyla kurulan Komünist Enternasyonal, dünya üzerindeki köklü değişiklikler nedeniyle işlevini tamamladı.
2. Emperyalist Paylaşım Savaşı, faşizmin dünya çapında yenilgisinin yanı sıra birçok ülkede demokratik halk iktidarının kurulmasına da yol açtı. Bununla birlikte; bir yanda ulusal kurtuluş mücadeleleri yükselir, tüm dünyada halk hareketleri kapitalizme karşı ciddi bir öfke biriktirirken diğer yanda Sovyetler Birliği’nde kapitalizmin restorasyonuna girişildi.
Karşı devrimci dalga, Marksizm Leninizm’in tahribi için elinden geleni yapıyordu. 1960’lardan bu yana, halk hareketleri ve sınıf mücadeleleri içinden yükselen Marksist Leninist partiler bu tahribat içinde yeni bir birliktelik için arayışlara başladılar. İdeolojik mücadelenin ertelenemez olduğu dönemlerde, sınıf dışı tüm akımlarla kendilerinden önceki Marksist Leninistlerin yaptığı gibi amansız bir mücadeleye girdiler.
Enver Hoca’nın modern revizyonizme yönelik eleştirilerini kendine rehber edinen komünistler, o günden bu yana her geçen gün daha da güçlenerek ilerliyorlar. 20. yıl önce ilan olunan CIPOML, Marksist Leninist partilerin tek parti altında toplanmasını hedefliyor. Enternasyonal yolunda ilerleyişini sürdürüyor.
İşçi sınıfının kurtuluşunun maddi önkoşulları tarihte hiç olmadığı kadar olgunlaşmıştır. Proleterya daha önceki dönemlerle karşılaştırılamayacak derecede ülkelerde niceliksel varlığını arttırmış ve dünya üzerinde yaygınlaşmıştır. Son dönemde yaşanan halk hareketleri ve isyanlar yaklaşan fırtınayı muştuluyor. Hava işçiden yana esiyor. Emperyalist saldırganlık ve kapitalist barbarlığa karşı işçi sınıfı kazanacak. Proleterya enternasyonalizmi kazanacak.