Şairler ne zaman ölür? İşçi sınıfı şair olduğu zaman!*
“Foxconn’da üretim yapan ‘dünyaca ünlü firma’ların ürünlerini satın almayın” da demeyeceğiz, hayır (ve ama almayalım da!) söyleyeceğimiz yegane şeyi yine Xu Linzi’nin dizeleriyle söyleyeceğiz.

Ömer Furkan ÖZDEMİR
“Bu endüstriyel lağım pisliğini,
işsizlik istatistiklerini çiğneyip yuttum
Makinelerde kamburu çıkmış gençlik
vaktinden önce ölüyor”
Xu Linzi, başta Apple olmak üzere dünyanın en büyük elektronik şirketlerine üretim yapan Çin’deki Foxconn firmasında çalışan yüzbinlerce işçiden birisiydi. Foxconn isminin telaffuzu bile Çin’deki “işçi cehennemi”ni bir kez daha anlamamıza vesile oluyordur muhtemelen: Çünkü okurun da bildiği gibi “işçi intiharları” ile ünlü bir sömürü cehennemi, Foxconn… Hatta işçi intiharlarını önleyebilmek için fabrikanın etrafına “ağ” gererek “önlem” alacak kadar fütursuzlaşabilen bir ölüm yatağı…
“İtişip kakışmayı
ve mahrumiyeti çiğneyip yuttum
Yaya köprülerini,
pasla kaplanmış hayatı çiğneyip yuttum”
Xu Linzi, Foxconn’da 3 yıl çalıştı, çalıştığı süre boyunca da bir işçi olarak yaşadıklarını ve hissettiklerini şiire döktü: alıntıladığımız satırlar, Foxconn’dan ayrıldıktan sonra işsizlik ve iş bulduğunda ise yeniden cehennem koşullarında çalışmak arasında sıkışıp kalan ve nihayetinde intiharı seçen bir işçinin, Xu Linzi’nin şiirlerinden derlenmiş bir kaç satır… Sanata ve edebiyata ilgili bir işçi olarak bir yandan emek sömürüsünün en ağır en vahşi biçimiyle yüzyüze olarak “çalışırken”, bu çalışmanın bir işçideki karşılığını ise bir birey olarak şiirlerine döken Xu, Çin’den, “yeni üretim coğrafyası”ndan, ardında bıraktığı şiirleriyle haykırmaya devam ediyor:
“montaj hattında, on binlerce işçi
kağıttaki sözcükler gibi dizilmiş
‘daha hızlı, acele edin’ diye
havladığını duyuyorum denetçinin”
Türkiye’de dahil dünyanın dört bir yanında dönmeye devam eden kapitalist sömürü çarklarının arasında sıkışmışken “hepimiz”, Çin’den Türkiye’ye veyahut dünyanın herhangi bir yerine uzanan kapitalist sömürü zincirinin her hangi bir halkasında köleleştiren milyonlar olarak bir yandan kendi birikim rejiminin her gün yeniden ve yeniden üretilmesi için “sağılırken” diğer yandan aynı döngünün nihai ikinci dalgası için de “tüketiciler” olarak konumlanıyoruz ve bu döngü temelinden darmadağın edilmediği sürece de “yaşamlarımız bizim değil”** kapitalizmin! “şimdi ve gelecekte” de bizim olmayacak…
Çünkü “üretimin genişlemesi ya da daralması, karşılığı ödenmeyen emeğe elkonulması ve bu karşılığı ödenmeyen emeğin genel olarak maddeleşen emeğe oranı ile veya kapitalistlerin diliyle kâr ve bu kârın kullanılan sermayeye oranı ile, dolayısıyla üretimde toplumsal gereksinmeler yani toplumsal olarak gelişmiş insanlığın gereksinmeleri arasındaki bağıntıdan çok belirli bir kâr oranı ile belirlenmektedir”***
Şimdi elbette burada “İşçilerin kanı bulaşmıştır, ellerimizdeki telefonlara!” türünden bir şey demeyeceğiz çünkü o kan telefonların dokunmatik ekranlarına bulaşalı epey bir zaman oldu ve sinsice akıp gitmekte halen…
“Foxconn’da üretim yapan ‘dünyaca ünlü firma’ların ürünlerini satın almayın” da demeyeceğiz, hayır (ve ama almayalım da!) söyleyeceğimiz yegane şeyi yine Xu Linzi’nin dizeleriyle söyleyeceğiz:
“bu endüstriyel lağım pisliğini” bu “işsizlik istatistiklerini” “çiğneyip yutmamak” gerektiğini, bir kez daha ve bu kez de bu satırlardan dert edinelim diyeceğiz…
Son olarak diye başlarsak da, devamını yine Xu Linzi’den getirelim diyeceğiz… “montaj hattında”ki “onbinlerce işçi”nin ve milyonlarcası ve milyonlarcasının “kağıttaki sözcükler gibi dizilmiş” olmaktan çıkıp “daha hızlı acele edin” diye “havlayan denetçi”lere karşı ve aslında “hav hav hak tü”**** diyen bütün bir burjuvaziye karşı, bir şiirin, ama en sonuncu ve ama gerçekte en güzel şiirin dizeleri gibi dizileceği ve en güzel mısraları, bu kahrolası sömürü düzenini darmadağın ettikçe yazacağı bir yolu işaret ediyor, Xu linzi’nin dizeleri: bir birey olarak içerisinden çıkamadığı bir paradoksun kırılma noktasını bulmayı bize bırakarak…
Şiir, bir sınıf olarak yazıldığında, işte o zaman şiir olacak!
Şairler ne zaman ölecek? Bütün işçiler şair olduğu zaman!
*Şairler ne zaman ölür? Herkes şair olduğu zaman!
**David Mitchell, Cloud Atlas.
*** Karl Marx, Kapital.
****Nazım Hikmet.
Evrensel'i Takip Et