15 Temmuz 2011 11:58

Akan kan durmalı, silahlar susmalı

Diyarbakır’da çıkan çatışmada bir kez daha anaların yüreği yandı, evlerine, ocaklarına ateş düştü. Ölenler Türk ve Kürt gençleri. Öncelikle çatışmada hayatını kaybeden gençlerin ailelerinin acılarını buradan paylaşıyoruz. Akan kanın durmasını ve savaşın son bulmasını istiyoruz. Biz istiyoruz am

Akan kan durmalı, silahlar susmalı
Paylaş
Seyit Aslan

Egemen medya ölen Türk gençlerin haberlerinde çocuklarının gözyaşlarını verecekler, dramatize edecekler. Çatışmada hayatını kaybeden gençlerin annelerinin feryatlarını defalarca gözlerimizin içine sokarak gösterecekler. Yetkili ve etkili kişiler tarafından, yine bildik vatan millet edebiyatı bolca yapılacak. Ölen Kürt gençleri bir kez daha terörist sayılacak, ta ki yeni ölüm haberleri gelene kadar propaganda devam edecek.  

Kürt halkının eşitlik ve kardeşlik talebini görmezden gelen egemen güçler ise, her kanlı çatışmanın ardından bir kez daha savaş çığlıkları atarak milliyetçi ve şoven duyguları kışkırtmaktan geri durmayacaklar. Bu kanlı savaşın ve çatışmanın sorumlusu Kürt halkı ve çocukları ilan edilecek. Cumhurbaşkanı, Başbakan, Meclis Başkanı, Genel Kurmay ve bir cümle burjuva partileri egemen anlayışı savunacaklar ve ülkeyi bir avuç kendini bilmeze bırakmayız diyecekler. Otuz yıldır aynı terane, başka ne diyebilirler. Hiç birisi kendi vicdanlarıyla baş başa kaldığında içlerinde biraz olsun insanlık duygusu taşıyorlar mı bilemiyorum. Ama taşımadıkları bugüne kadar ortaya koydukları savaş politikalarından belli oluyor.

Başbakan için artık Kürt sorunu yok, Kürt vatandaşların sorunu var. Bu kadar basit, hazretleri böyle buyurmuş: “Kürt sorunu yoktur!” Biz buradan soralım Kürt sorunu yoksa 30 yıllık savaşta neden 40 bin insan yaşamını yitirdi? Öyleyse neden binlerce köy boşaltıldı, milyonlarca Kürt yerinden ve yurdundan edildi? Cezaevleriniz neden Kürt yurtseverlerle doldu taşıyor. Faili meçhul cinayetler kime karşı işlendi. Kürt halkına dışkı yedirenler, kurşun atanlar ve sıkanlar neden korundu. Toplu mezarlarda yatanlar kimler, bunlar Kürt gençleri ve evlatları değil mi? Kürt halkının iradesiyle seçilen milletvekilleri cezaevinde neden tutuluyor ve kimler tutuyor? Askeri ve siyasi operasyonları kimler yürütüyor ve onay veriyor? Bunlara yanıt verilmeli.

Nereye kadar sürecek savaş, nereye kadar akacak kan. Başbakanın ve yetkililerin yürekleri ve kulakları sağır. Çözüm dedikleri Kürt halkının teslim olması. Böyle çözüm olmaz, olmadığı içindir ki savaş sürüyor, acılar çoğalıyor. Şunu herkes bilmeli, Kürt halkının eşitlik ve kardeşlik talebi anayasal bir güvenceye alınmadan, gerçek anlamda hak eşitliği sağlanmadan çözüm olmayacaktır. Kürt halkının her barış çağrısı karşısında, Başbakan ve AKP tavrını savaştan yana belirlemiştir.

Peki bu ülkenin aydınları, emekten yana örgütleri, sendikacıları, meslek örgütleri, bilim adamları ve akademisyenleri, sanatçıları ne yapacak? Bu sürece hassasiyetler gözetilerek seyirci mi kalınacak, yoksa savaşın en şiddetli anında Kürt halkının özgürlük ve eşitlik talebi mi savunulacak? Eşit ve adil bir barış ve kardeşlik yolunun açılması için mi çaba gösterilecek? Eşitlikten ve kardeşlikten, özgürlükten yana mı olunacak yoksa mevcut inkar ve imhaya sessiz mi kalınacak?

Cevap bulması ve yanıtlanması gereken budur. Yüreğinde azcık vicdan sahibi olan her insan şunu demeli, akan kan durmalı, silahlar susmalı daha yüksek sesle söylenmeli. Kürt halkının haklı davası, Türk halkına anlatılmalı. Akan kan durmalı, çift taraflı ateşkes sağlanmalı.

(*) DİSK/Gıda-İş Genel Sekreteri

ÖNCEKİ HABER

Aile hekimliği ‘iki kişilik dev kadroya’ emanet

SONRAKİ HABER

İzmir’i nereye taşıyalım?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa