14 Aralık 2014 02:41

‘Hocalar’ defanstan çıkabilir mi?

Kısacası insan; tarih boyunca tanrıyı bulmak için çıktığı her yolculuğu bilim ve aklın biricik rehberliğine ulaşarak tamamlamış ve tamamlamaktayken; kendinden öncekileri, ‘dine zulmettiler’ diye yargılayıp, hocaları ‘defansa’ çağırana biri söylesin: Kaç ‘oy’ alınırsa alınsın takımı yatmış, maç çoktan kaybedilmiştir!

Paylaş

Barış AVŞAR

Akıl ve bilim tek çıkış yolu gibi gösterildi” diyerek bu ülkede geçmişte işlenen ‘suçlar’dan bir yenisini daha keşif ve ilan etti geçen hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan. Din şûrasında ‘değerli hocalarım’ dediği din adamlarına ve elbette canlı yayınla hepimize yaptığı konuşmada, bu ‘suç’u işleyenlere de dini, ‘aklı ve bilimi yok sayar şekilde gösterdikleri için’ ayrıca kızdı. Sözlerini de, ‘helvadan put yapıp tapanlara karşı’ din adamlarını ‘defanstan çıkmaya çağırarak’ tamamladı.
Ama ‘değerli hocalar ve kaptanları’nın işi gerçekten zor görünüyor!
Şöyle ki…
Çatalhöyük halkının bereket getirdiğine inandığı ve bugün ‘Kibele’ adıyla anılan tanrıçalarını iri memeli bir kadın olarak kille tasvir etmeye çalışmasının ve böylece anatomi bilimi üzerine insanlığın ilk birikimlerine katkıda bulunmalarının üzerinden 9 bin yıl...
‘Tanrıların evi’ için çiftçilerden vergi olarak topladıkları ürünün hesabını tutmak için anlamlı sembollerle rakamları ve harfleri oluşturarak matematiğe, dil ve istatistik bilimlerine yelken açan Uruk/Sümerli rahiplerin üzerinden 6 bin yıl...
Kendilerini koruyamayacaklarını bilseler de ‘tanrıların gazabı’ olarak dünyayı yok edecek ‘kıyamet’in en azından zamanını bilmek isterken, Venüs gezegeninin döngülerini keşfeden Mayaların astronomi alanında kaydettikleri ve bugün bile hayretle karşılanan başarılarının üzerinden 5 bin yıl…
Güneşin akıl sır erdirilemez gücü önünde boyun eğip onu ‘Ra’ adı ile tanrıları arasında baş köşeye oturtan Mısırlıların bu ‘büyük sır’rın en azından geliş gidiş zamanını takip edebilmek isterken güneş saatini yapmasının üzerinden 3 bin 500 yıl...
İnsanın kendi kaderini belirleyebileceğini ve ‘mutlak ve kaçınılmaz zorunlulukların kölesi’ olmak durumunda bulunmadığını öne sürerek, felsefenin insana bunu nasıl yapabileceğini anlatmakla görevli olduğunu söyleyen Antik Yunan filozofu Epikür’den bu yana 2 bin 300 yıl...
Bir tasavvuf insanı olarak ‘aklın nasıl işlediği’ne dair bir teori ortaya koyan İbn-i Sina’nın şu meşhur ‘İslam dünyasında’ yaptığı tıbbi çalışmaların yeni bir çığır açması ve Avrupa’da da ‘temel bilgiler’ arasına girmesinin üzerinden 1000 yıl...
Aynı zamanda bir rahip olan Kopernik’in dünyanın güneşin etrafında döndüğünü öne süren evren teorisini ortaya atmasından bu yana 450 yıl...
Kopernik’in teorisini benimseyip ispatlayan bu nedenle engizisyon tarafından iki kez yargılandığı halde insanlığın bilgi dünyasının en önemli köşe taşlarından birini oluşturan keşfini inkar edilemez bir kesinlikle ortaya koyan Galileo Galilei’nin zaferinin üzerinden 400 yıl...
Tanrının varlığına duyduğu mutlak inancı gereği bunu ispatlamak için yaptığı yolculuğu evrenin çekim kanununu ortaya koyarak bilimin ‘tanrıları’ arasına giren Isaac Newton’un büyük ışığının dünya üzerine vurmasından bu yana neredeyse 350 yıl...
Ve Newton’dan bu yana insanlığın en büyük bilimsel keşiflerinin, icatlarının, teknolojik gelişiminin aşamaları ‘uzun ince bir yolda’ peş peşe dizilmiş ve bunların yanı sıra ‘ortak keşifler’ olarak aydınlanma, laiklik ve bilim ahlakı ortaya konmuşken...
Kısacası insan; tarih boyunca tanrıyı bulmak için çıktığı her yolculuğu bilim ve aklın biricik rehberliğine ulaşarak tamamlamış ve tamamlamaktayken... Din ve inanç kişinin özeli, bilim ve akıl insanın ortak hazinesi iken...
Üstelik tüm bunlar uzak ve yakın tarih içinde binlerce kez sınanmış, kanıtlanmış ve kesinleştirilmişken...
Eh bir de tabii ki, saydığımız onca ‘gol’ yenmişken!
Kendinden öncekileri, ‘dine zulmettiler’ diye yargılayıp hocaları ‘defansa’ çağırana biri söylesin: Kaç ‘oy’ alınırsa alınsın takımı yatmış, maç çoktan kaybedilmiştir!

ÖNCEKİ HABER

Allah akıl fikir versin!

SONRAKİ HABER

Aydınlanma Nedir?*

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa