Tek adam yönetiminin gün geçtikçe faşizm koşullarına yaklaşan politikaları bu denli yoğunlaşmışken, Akşener’in masadan kalkması gibi hamleler yalnızca tek adama yaramakta.
Halk çok çabuk bir şekilde organize oldu. Yetkililere ulaşmaya çalıştılar ama hiçbir yerden yardım görmeyince insanlar kendileri bir şeyler yapmaya girişti.
Peki bundan sonrası ne olacak? Onca yıl çalışıp ev alan ve her şeyi bir gecede yok olan insanlara ne olacak? Devletten alacakları 10 bin lira “yardım” yetecek mi?
Deprem dahil tüm sorunlarımızın çözümü, rant politikalarının faturasını öğrencilere kesmeye çalışanların karşısına birlikteliğimiz ve dayanışmamızla çıkmaktır.
27 kulübün imzacı olduğu bir bildiri hazırlayarak online eğitim kararına karşı görüşlerimizi ve taleplerimizi kamuoyuna aktardık.
“Yüz Yüze Eğitim Koşulları Sağlansın” kampanyasının metnini ülke genelinde 271 bileşen ve ODTÜ’den 61 bileşen imzaladı. Peki bu imzalar kitleselliği nasıl sağlıyor?
Basit önerilerinin neden dikkate alınmadığını bir türlü anlamayarak kendini paralayan bilim insanlarının naif duyguları kapitalist gerçekliğin katı duvarlarına çarpıp dönüyor.
Tek adam yönetiminin en çok eleştirilmesi gereken, seferberliği artırması için zorlanması gereken dönemde kapitalizmin bekasını düşünmek en az iktidarınki kadar riyakâr bir tutumdur.
Tek adam yönetimi bize siyaset yapmayın derken seçimlerin yapılmasından kaçmaya çalışıyor. Ona bir gün bile daha fazla katlanmayacak, dayanışmayı örgütlemeyi elden bırakmayacağız.
Canla başla dayanışmayı birlikte örgütlediğimiz üniversiteli arkadaşlarımızla aramızda hesap sorma duygusunun güçlendiği görülerek, bunun önünü kesmek adına uzaktan eğitimden medet umuluyor.
Holdinginden tek adam iktidarına bir yumak gibi iç içe girmiş bu suç ortaklığının çıkarları bizim yaşamlarımızı öncelemiyorsa bizim hepsinden soracak hesabımız var.
Halk deprem bölgesinde, dayanışarak bugünleri atlatmaya çalışıyor. Oysa bu yaraları halkın değil devletin sarması gerekiyor. Deprem vergisi toplanıyor mesela, nerede bu vergiler?
Yunan arama kurtarma ekibinin bir kız çocuğunu enkazdan çıkarırken mutluluktan ağlayarak birbirlerine sarıldığı anlara tanık olmuşsunuzdur. Irkın bir önemi kalıyor mu geriye?
2023’ün 8 Mart’ı, suçlu müteahhit firmalar ve sorumlu kamu görevlilerinden başlayarak her gün hayatımıza kasteden tek adam yönetiminden hesap sormanın alanı olacaktır.
Bu süreci atlatma konusunda hem bize hem de sevdiklerimize yardımcı olabilecek birkaç psikolojik bilgi ve tavsiyeyi paylaşmanın önemli olduğu kanaatindeyiz.
Yardımlaşıp dayanışarak oradaki insanlara destek olmalıyız. Zaman yaralarımızı birlikte sarma zamanı.
Depremden etkilenen illerden biri olan Kayseri’de yaşayan bir genç olarak şehirde yaşanan durumu bazı arkadaşlarımın dilinden siz Genç Hayat okurlarına aktarmak istedim.
Hayatımda hiç bu kadar güvensiz hissetmemiştim. Beni güvensiz hissettiren deprem değil, önlem alınmayan şehirler. Üstelik bu şehirlerde yaşamak zorundayız!
Magazin asla sadece magazin değildir
Kapalı İktisat
Hayata bir de buradan bakalım
"Kâr etmekten vazgeçin!"
Evrensel'le dayanışmaya çağrı!
İstanbul Barosu, açılan görevden alma davasına karşı 23 Şubat'ta olağanüstü kurultay kararı aldı.
Bağcılar’da Suriyeli bir çocuğun öldürüldüğü mahallede sessizlik hakim. Aynı sokaktaki esnaf, katilin arada cinayeti işlediği eve geldiğini anlatan Suriyeli tekstil işçileri… “Tanımıyoruz” diyor.
İstanbul'da toplu taşıma ücretlerine yapılan yüzde 35'lik zam yapılmasına tepki gösteren öğrenciler, bu durumu eğitim haklarına ve sosyalleşme imkanlarına yapılan bir engel olarak değerlendiriyor.
Ekmek ve Gül Editörü Elif Turgut, iktidarın "2025 aile yılı" programını Gündem Özel'de değerlendirdi.
BES-AR Ocak ayına ilişkin açlık ve yoksulluk sınırı verilerini açıkladı. Açıklanan verilere göre açlık sınırı 30 bin 617 TL, yoksulluk sınırı ise 80 bin 940 TL’ye yükseldi.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’la görüşen AB temsilcisi Kaja Kallas, "Suriye ile deniz yetki alanı anlaşması olmayacağı sözü aldık" açıklaması yaptı.
Kayyım atanan Akdeniz Belediyesi önünde iktidara tepki gösteren siyasi parti temsilcileri, "Kayyımlar gidecek, halk kalacak. Boyun eğmeyeceğiz" mesajı verdi.
Polis memuru Mehmet Tehci, Adana’da Yusuf Tehci ile eşi Hüsne ve kız kardeşi Semiha Tehci’yi öldürdükten sonra Tarsus'a gidip eşi Ferdane Tehçi'yi öldürüp Adana'ya dönerek İsmail Tehçi'yi öldürdü.