Bin yıldır renkleri arasında güç bela da olsa yaşattığı bir halkı yaşatmaya artık onun da gücünün yetmeyeceğini düşünüyor. Onun renklerini görmeyen, görmek istemeyenler kadim coğrafyasını yapboz haline getirmiş, adeta kanımızla suluyorlar.
Dünya sınıflara, katmanlara bölüneli beri bu dünya, ancak “güçlü” olduğunda sana “insan” gibi hissetme, insanca, insan onuruna yakışır bir şekilde yaşama olanağını tanıyan, ezme ezilme, sömürme sömürülme ilişkileri üzerine kurulu.
Ülkemizde kadına yönelik şiddet bitmek bilmiyor. Neden, nasıl oldu da bu kadar yoğun bir katliam yaşanıyor? Burnumuzun dibinde, mahallemizde, işyerimizde, evimizde yaşanan, sayısı her geçen gün artan kadın cinayetleri ve şiddet artık ülkenin en temel gündemlerinden olmak zorunda.
“Çok içmiş, o yüzden” denilip hemen aklandı erkek. İşte tam burada bir daha vuruldu M.T... İşte bu yüzden ölmeye devam ediyoruz her gün...”
Son günlerde ne çok “fetva” yayınlandı kadınlarla ilgili, ne çok “ulema”, “kadın şöyle olmalı, böyle olmalı” dedi durdu. Kahkahamızdan tahrik oldular, kahkahayla akıllarına striptiz kulüpleri mi gelmedi, deniz kenarında, örtünün diye bildiriler mi dağıtılmadı...
Erkek akıldan süzülmüş, ille de kapitalist erkek akıldan süzülmüş bu dönemde ahlak kuralları, erkeklerin “sahibi oldukları” kadınları korurken, yoksul kadınların işsizlik ve eğitimsizlikle boğuşmalarına kulak tıkıyor, kadının emeğine değer verilmemesini “ahlaksızlık” saymıyordu.
Kadın programları yıllardır bu memlekette böyle yapılıyor. Hükümetin ‘aile’yi en yücelttiği dönemde zibil gibi çoğalan ‘İzdivaç’ programları, “Kadının yeri evidir, mutfağıdır” demek için mutfağımıza belki hiç giremeyen malzemelerle hazırlanan ‘yemek programları’, sektörde zayıflamaya gidildiği dönemde, alışverişi, tüketimi özendiren ‘Bugün ne giysem?’, ‘Bana ne yakışır?’ programları....
Her şeyden önemlisi isyanımızla tüm ‘SAVAŞ’lara karşı çıkıyoruz. Bize kader diye yutturulmak istenen bu katliamlara teslim olmuyoruz. 1 Eylül Dünya Barış Günü öncesi KESK; DİSK; TMMOB; TTB’li kadınlar “Ortadoğu’da Savaşı ve Kadın Kırımını Durduralım’’ çağrısı bir araya geldi.
Hiçbir şey örtemiyor insanlık adına yaşanan utancı. Mülteci bile olamayan, hiçbir hukuki statüye sahip olmadıkları gibi onlara yönelik suçlara da hiçbir yaptırım uygulanmayan binlerce kadın yanı başımızda yaşam savaşı veriyor.
Sen önce ‘gel’ de, sonra da dövülmelerine göz yum. İpe sapa gelmez sebepler ortaya sür. Yok, ‘işsizlik bunların yüzündenmiş’ de… Bunlar gelmeden önce kocam kalıpçıydı, o zaman da yoksulduk şimdi de yoksuluz.
Adını bilmediğim Gazzeli kızım,sana Mühibbe demeliyim yani sevgili,Nasılsın?
Dünyanın en büyük silah ihracatçıları Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya. Peşlerinden de Almanya, Fransa, Büyük Britanya, İspanya ve Çin geliyor ve bu liste pek barışçı, sorsanız, belki de Avrupa’nın en demokrat ülkeleri arasında sayacağımız İsveç’e kadar uzanıyor.
Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği olarak, tarifsiz zulümlere maruz kalan, yerlerinden yurtlarından edilen, katliama uğrayan, savaş cehennemini yaşayan Ortadoğu halkları ile dayanışmak için geçtiğimiz haftalarda başlattığımız kampanyamızı sürdürüyoruz.
Elimizden gelen herşeyi yapmalıyız. Bize en yakın yardım toplama merkezlerine, özellikle çocuklar için evimizdeki giysileri, kuru gıda ve çocuk bezlerini oraya ulaştırmalıyız. Çünkü şu anda en çok bunlara ihtiyaçları var. Umutla ve korkuyla bakan küçücük gözlerin sevinçle ve güvenle baktığı bir gün yaratmalıyız.
Direniş büyüyerek sürüyor. Ancak Rojava halkına, Ezidilere, Kürt halkına, Hıristiyan Arap ve Süryani halkına, Şii Türkmenlere, demokrasi ve özgürlük güçlerine yönelik katliamlar henüz sona erdirilebilmiş değil. Katliamcı çetelere dur demek için, bölgedeki halklarla dayanışmamızı var gücümüzle büyütelim!
Bu çalışma içerisinde gördük ki, kadınlarımızın ortak sözü: “Savaşlar ve katliamlar dursun, barış olsun”
Sınırlarımızın ötesinde yaşananlar, ayaklanıp artık bize çizilen sınırların ta içine yerleşirken ötede ve içerde hükümetler tarafından yalnız bırakılan kadınlar savaşların ardından ayakta kalabilmek için ‘kendi başlarının çaresine’ bakıyorlar.
Ezidiler şimdi göç etmek zorunda kaldıkları Türkiye’de ne yapacaklar, nasıl bir yaşam kuracaklar bu yaban ellerde... Daha doğrusu bu yaban ellerde mi? Yoksa buralardan göç edip başka başka başka yabancı topraklarda mı sürdürecekler çileli yaşamlarını?
Kolektif irade
Lazkiye’de neler oluyor? Aleviler ne istiyor?
Tan ile Bulu
Galatasaray yerinde sayıyor
"Yeni nesil" esnek çalışma
Evrensel'le dayanışmaya çağrı!
Katliamının ana sorumlusu bakanlıklar, gerekli denetimleri yapmayan bürokrasi, yerel yöneticiler ve 200 milyon liralık kârının binde beşini bile güvenlik önlemleri için harcamayan patron.
76 kişinin çıkan yangında yaşamını yitirdiği Grand Kartal Otel son üç yılda 95,2 milyon kâr elde etti. Şirket, kârından harcayacağı 1,2 milyon TL ile facianın önüne geçecek ekipman alabilirdi.
Türk-İş Başkanlar Kurulu bugün Ankara Nallıhan’da toplanıyor. Kamu işçileri KÇP görüşmeleri öncesi başkanlara , “Karşımıza yoksulluk sınırının altında ücretlerle çıkmayın” diye seslendi
Güvenli olmadıkları için geri gönderilen gıda ürünlerinin iç piyasada ihraç eden firmanın beyanıyla satışa sunulabilmesi endişe yaratıyor. Geri gönderme sebepleri arasında yasaklı maddeleler de var.
Narin Güran cinayeti davasında 4 sanığa ceza verildi ancak soruşturmadaki eksiklikler, delil karartılması ve cinayetin nedenine dair bilinmezliklerin üzerine gidilmedi.
‘Son Komünist Anlatıcı’ya bir mersiye denemesi ya da şefkatli bir aforozun mağduru olan bir Marksist aydının izinde bir arpa boyu…
Katliamın yaşandığı Grand Kartal Otel'e ilişkin ön hasar tespit raporu tamamlandı, binanın "ağır hasarlı" olduğu belirlendi.
Kartalkaya Kayak Merkezi'nde bulunan Grand Kartal Otel'de çıkan yangında hayatını kaybedenlerin sayısı 79'a yükseldi.