17 Temmuz 2011 09:06

Emir demiri keser

Emir demiri keser

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kıdem tazminatı kaldırılıyormuş!...Emek istihdamında esnek sistem uygulanacakmış!..Yabancı sermayeye kolaylıklar sağlanıyormuş!...Devlet küçültülüyormuş!.. Ormanlar, su kaynakları satılıyormuş!..derelerimiz borular içinde öldürülüyormuş!..Almanya, Japonya ve diğer gelişmiş ülkelerde alınan kararlar aleyhine Nükleer santral kurulması inatla sürdürülüyormuş!.. .
Bunlar yapılıyor, çünkü küreselleşme akımı Allah’ın emri diye algılanıyor ve kuralları vazgeçilmez şekilde uygulamaya koyuluyor. Böylesi “emir demiri keser” döneminde siyasiler halklardan oy alarak iktidara geliyor ve halkın taleplerini icraata yansıttıklarını ve yansıtacaklarını seçim meydanlarında gırtlaklarını parçalarcasına anlatmaya çalışıyorlar. Bir de bakıyoruz ki, iktidar ele geçirilir geçirilmez halkın hiç de hoşuna gitmeyen işlemler icraata koyuluyor. Niçinini ve nedenini anlayamadığımız bu sürecin kökeni dışarıda olmasın!
Evet, tam da öyle; tüm icraatın kökeni dışarıda ve dış güçlerin lehine! Bugün aralarında sendikacıların da bulunduğu iktidarın halkın ve emekçilerin aleyhine almış olduğu ve almaya kararlı gözüktüğü tüm önlemler aslında kapitalizmin dayatmalarıdır. Şöyle bir tarihe bakarsak şunları görürüz: 1989 yılında John Williamson tarafından küresel kapitalizmin taşları döşendi. J. Williamson’un esaslarını saptanmış olduğu Vaşington Uzlaşması’nın  (Washington Consensus) ekonomik uygulama koşulları şöyle belirlenmiştir:
- Her ülkede kamu kesiminin boyutları küçültülecek ve özel kesim üzerindeki vergi yükü hafifletilecektir;
- Ticaret serbestleştirilecek, özel firmaların bulunduğu veya girebileceği alanlardan kamu kesimi çekilecek ve devlet piyasa işleyişine müdahale etmeyecektir;
- Kamu iktisadî teşebbüsleri özelleştirilecektir;
- Deregülasyon kuralı uygulanacak, bu bağlamda emek piyasalarında eski uygulamalar terk edilecek ve endüstri ilişkileri alanında yeni üretim koşullarına uygun yeni kuralların (emek istihdamının kuralsızlaştırılması) uygulamaya koyulması yanında, işçi sendikalarının gücü zayıflatılacaktır;
- Dışarıdan gelecek rekabete karşı hiçbir koruma önlemi alınmayacaktır;
- Malî politikalar gözden geçirilecek ve kamu harcamalarında israftan kaçınılarak,     harcamalar eğitim ve alt-yapı gibi ekonomiyi güçlendirici alanlara yönlendirilecektir;
- Faiz haddi reel düzeyde tutulacaktır;
- Rekabetçi döviz kuru oluşturulup, korunacaktır;
- Özel mülkiyetin korunmasına özen gösterilecektir.
İsme dikkat edelim: Washington Uzlaşması! Sanki hepimiz bir toplantıda buluşmuşuz ve hepimizin rızası alınarak bu kurallar birlikte oluşturulmuş, şimdilerde de tüm toplumlar böylece oluşturulmuş kendi kurallarını uyguluyorlar.
Kapitalizmin içinde yüzülürken, demokrasi kavramını bir süsleme ve aldatma aracı olarak kullanmaktayız. Hal böyle olunca, hem kapitalizme iman edip, hem de gerçek anlamda demokrasi talep etmek, Afrika kara parçasında İsveçli gibi sarışın ırk yetiştirmek kadar abestir.
İşte böylesi akıl karıştırıcı aldatmaca yumağında en çarpıcı görevi dinciler ve sahte tarikat yuvaları ve şeyhleri yüklenmektedir. Bakar mısınız; bir futbolcu para ilişkisini bir hocaya (!) soruyor, o hoca da, nasıl kendisini ilgili görüyorsa, fetvasını veriyor! Bu hocaya devlet nasıl bir işlem yapar, bilemiyorum, ama Allah uygun gördüğünü yapsın!
Kapitalizmin önce inkara yönelip, sonra çözmeye çalıştığı Kürt sorununun geldiği nokta tam bir trajedi olarak karşımızda yükseliyor. İnsanlar arasında eşitlik ve kardeşlik oluşturma çabasını sınıfsız toplum yapısına yönelerek çözüme kavuşturulması yerine, sorunu etnisite gölgesinde çatışmaya dönüştürme becerisi ancak kapitalizme özgüdür! Kapitalizm, insan kanı üzerinde yükselttiği bu becerisini sergilerken, çağdaş emperyalizmin bakanının timsah gözyaşları ibret verici ışıltısını etrafa saçmaktadır! Türkiye-ABD arasındaki stratejik ortaklık ve işbirliğinin devam edeceği tarafların yetkililerince iftiharla ilan edilmektedir!

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa