Sarkozy bizim gazetecilere bayılmış!

‘İşte terbiyesiz bir adamın oturuşu’, ‘Sarkozy Fransız kaldı’, ‘Kompleksli Sarkozy öyle bir oturdu ki’, ‘Gökçek’ten Sarkozy’ye sakız yanıtı’…
 
Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin Türkiye ziyareti holding medyasında bu başlıklarla haber oldu. Sarkozy holding medyasının ağzına sakız verdi…
 
Tabii Sarkozy’nin açıklamaları da, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliği bağlamında, bir şekilde haberleştirildi. Ama bence asıl önemli olan Türkiyeli gazetecilerle ilgili sözleriydi.
 
Bir gazeteci ‘Mısır ve Libya’daki halk isyanların ardından tüm dünyanın bu ülkelere model olarak Türkiye’yi gösterdiğini ancak Fransa’nın Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıktığını hatırlatarak bunun bir çelişki olup olmadığını’ sordu. Sorkozy ise, Cumhurbaşkanı Gül’ü tebrik etti.
 
Allah Allah? Neden Cumhurbaşkanı’nı tebrik ediyor ki?
 
Tam olarak şöyle dedi Sarkozy Gül’e: Gazetecileriniz Türk toplumunun geleceğine ne kadar güveniyor! 
 
Ve gazetecilere döndü:
“Keşke Fransa’da da durum böyle olsaydı. Türkiye’ye koşulsuz bağlısınız ve Türkiye’yi koşulsuz seviyorsunuz demek ki, sizi tebrik ederim. Bunu Fransız gazetecilere de söyleyeyim, bazı şeyleri karıştırmamak lazım. İnsan ülkesini severek de gazetecilik yapabiliyormuş, çok sempatik buldum sorunuzu bu bağlamda…” 
 
İşte Sarkozy’nin asıl bu sözleri büyük bir hakaret sayılmalıydı. Ama kimse rahatsız olmamış anlaşılan. Durum kanıksanmış çünkü. 
 
Yani mealen “Siz gazetecilik yapmıyorsunuz, ülkenizin dış politikası ekseninde soru soruyorsunuz, kendi hükümetinize karşı eleştirel değilsiniz” demiş Fransa Cumhurbaşkanı. Ve bu ‘gazetecilik tarzı’ çok hoşuna gitmiş. Kafa tutan değil, palto tutan gazetecilik(!)
 
Belki kendi özlemi de, Fransa’da aynı böyle bir ‘gazeteci ordusu’ karşısına çıkmak. Ama orada olmuyor işte… 
 
Hatta belki Başbakan Erdoğan’a sormuştur bir yerde, bir şekilde, “Siz nasıl bunları böyle muma çevirdiniz?​” diye.
 
Kim bilir, belki de Başbakan anlatmıştır. Beğenmediği soruları nasıl cevaplamadığını, o soruları soranları azarladığını, akreditasyon uygulamalarını, medya patronlarını yağlı ihaleler ve vergi denetçileriyle nasıl kucağa oturttuğunu, daha da tehlikeli olanların hapsedildiğini ya da vurulduğunu birer birer anlatmış, Sarkozy de bunları çok beğenmiştir.
 
Bu onların bileceği iş. Onların gündemi…
 
Ama şu memlekette hiç kimsenin Sarkozy kürsüden indikten sonra gazetecilikle ilgili tek laf etmemesi de bana ağır geldi.
 
 

GEÇEN HAFTA TWITTER'DA
 
Suat KILIÇ:
“Ben ki Bayezit Han oğlu Selim Han oğlu Süleyman Han; sen ki Françesko vilayetinden Fransuva!..” One Letter!
Ozgur Mumcu:
Erdoğan’ın önüne arkeolojik şey çıkaran Bizans ve Osmanlı medeniyetlerini buradan kınıyorum.
Isin Elicin:
Arapların en sevdiği üç lider popülarite sırasıyla: Erdoğan, Chavez, Ahmedinejad http://mrzine.monthlyreview.org/2010/leverett090810.html
nazli ilicak:
@06melihgokcek Turkiyede iki cesit insan var: ya AKPli doganlar ya da sonradan AKPli olanlar/ olacaklar!!! :))
ateş ilyas başsoy:
Kötülerin en büyük başarısı, aklımızda yer işgal etmeleridir.
ahmet büke:
“askere uzanan eller kırılsın”: gençlere uzanan eller öpüldü, babalara bok yedirenler de: bazen oluyor böyle işte. geçer geçer.
onur caymaz:
Zeki Müren çıktığında ne kadar efendi adam denir, sokaktaki eşcinseller itilir kakılırdı.
Acımasız:
Twitter’dan sonra 140 karakterin sığdığı tek yer; İETT
Kardelen Başak:
Sevgilim bana “ilişkimize biraz ara verelim” dese; şehirlerarası otobüs yolculuğunda mısın eşek sıpası der, ensesine vururum.
lale Belkıs:
Sevgili erkekler, insanlik icin kolye takmayin. Evet altın kolyeli birine aşık olmuşluğum var, askin gozu kör ama gecince o kolye utanç tablosu
allah (c.c.):
sıradaki parça tüm ateistlere gelsin: “gel tanışalım önce ben kısaca CC”.
 
evrensel.net

Evrensel'i Takip Et