28 Şubat 2011
‘Akdeniz dünyası’
DİĞER YAZILARI
Yanlış İliklenen Düğme
8 Mart 2025
Bu zihniyet ve altyapıda anayasa yapılamaz
1 Mart 2025
Devlet sermaye aşkı
22 Şubat 2025
Emperyalizm ve Türk halkı
15 Şubat 2025
Türkiye’nin emperyalizm tarihi
9 Şubat 2025
Devlet sermaye çatışması: Bir ilk mi?
1 Şubat 2025
Faciayı salt sorumsuzluk olarak görmek yetersizdir
25 Ocak 2025
2025 acaba nasıl geçecek?
18 Ocak 2025
Ekonomik kriz çevrimleri ve emek
12 Ocak 2025
Emek zulmü meselesi irdelenmelidir
21 Aralık 2024
Bugünkü başlığımız, 1902 yılında Lorrain’de doğmuş olan ünlü Fransız tarihçisi Fernand Braudel’in, “II. Philippe Döneminde Akdeniz ve Akdeniz Dünyası” başlıklı önemli eserlerinin kısaltılmış şeklinden oluşmaktadır. Bu yazıya ilham veren Braudel, tarihi süreçleri çok ve karmaşık faktörlerin etkileşimi ile oluşan süreç olarak algılamaktadır. Eski medeniyetlerin beşiği olan Akdeniz’de, Kuzey Afrika ülkelerinde peş peşe patlak veren ayaklanmaların yeni uyanışların işaret olsa gerek!
Tarihte her uyanış devrimle sonlanmış olsa idi, günümüzde kapitalizm buralarda olmaz, insanlık çok farklı aşamalarda bulunurdu. Kuzey Afrika’nın uyanışı da, gerek dünya konjonktürü, gerekse uyanan toplumların tarihsel mirasları ve sosyal dokuları bağlamında, maalesef, bölge ülkelerini böylesi bir devrime taşıyabilecek gibi gözükmemektedir. Baskı altında yaşamış ve ekonomik kurumlarını geliştirememiş toplumların insiyaki ayağa kalkışı varolan idari yapıyı ya da despot lideri devirebilir, ancak, yerine koyacağı da farklı yüzlü benzeri olmaktan öte geçemez!
Bu açıdan bakıldığında, Kuzey Afrika’nın kaynamasını ne salt ABD’nin marifeti olarak görmek, ne de ülkeler halklarının fakirlik düzeyi ile ilişkilendirmek fazla olası değildir. Zira, olaylar karşısında ABD şaşkınlığını gizleyememekte olduğu gibi, petrol üzerine oturan bu ülke halklarına da, ülkeler arasında farklı olmakla beraber, havadan gelen petrol gelirleri oldukça cömertçe saçılmaktadır. Belki tek müşterek ortak payda baskıcı ve aleni olarak ABD yanlısı aileler ya da liderler tarafından, değişmemek kaydıyla, yıllardan beri despotik olarak yönetiliyor olmalarıdır.
Söz konusu ülkelerde ve belki de daha başkalarında da olaylar gelişmelere nasıl yön verirse versin, müteakip gelişmelerde İslâmî akımların etkili olacağı açıktır. Diğer bir deyişle, yönetim biçimi değişiyor olsa da, temel toplumsal çimentonun İslam olacağı anlaşılmaktadır. Bu durumda rol model olarak İran’dan çok Türkiye öne çıkıyor olabilir. Doğal olarak, Türkiye’nin uzun yıllar içinde kazandığı deneyimini bir anda aktarmak ve toplumsal kurumlara dönüştürmek olası değildir. Ancak unutmamalı ki, Türkiye de Batılılaşma hareketini, Batı’nın uzun yıllar boyunca ve toplumun tabanından yükselerek oluşturmuş olduğu kurumları kısa sürede ve yukarıdan topluma giydirerek gerçekleştirmeye kalktı.
Eğer bu çözümleme geçerli olur da böyle bir süreç başlarsa, emperyalistlerin Kuzey Afrika’da cirit atma şansı çok yüksek olur. Belki de, eski sömürgeler, bu kez yine eski efendilerinin etkisi altına girer. Böylece, Akdeniz havzasında Avrupa etkisi belirginleşebilir. Bu durum, eski efendi konumundaki Avrupa ülkelerinin Avrupa Birliği içindeki konumunu olduğu kadar, ABD ve Japonya karşısındaki gücünü de etkileyebilir.
Kuzey Afrika’daki kıpırdanışların Türkiye’de hem ekonomik hem de sosyal yapı üzerinde farklı yönlerden etkili olması beklenebilir.
Kuzey Afrika’da dikta altında İslam yaşayan ülkelerin yeni durumda da İslam hattı üzerinden sosyal ve yönetsel yapılarını oluşturmaları Türkiye’de de İslami dokuların her kademede daha yüksek düzeyde ve alenen resmiyet kazanmasına yol açabilir.
Başka bir deyişle, böylesi bir etkileşim çerçevesinde, İslami doku Kuzey Afrika ülkelerinde yumuşama eğilimi gösterirken, Türkiye’de yaygınlaşma ve koyulaşma eğilimi içine girebilir.
Ayağa kalkan Kuzey Afrika devletlerinde liderlere yönelik kızgınlığın, bir dizi başka nedenler yanında, Kaddafi hariç çoğu liderlerin Batı ve ABD bağımlılığını yansıtıyor olması, ekonomik devrim olmasa da, siyasi devrime zemin hazırlıyor olabilir.
1923 Türkiye Devrimi nasıl sömürgelerin uyanmasına ve sömürgeciliğin çözülmesine önayak olmuşsa, Kuzey Afrika’nın uyanışı da, umalım ki, başta ABD olmak üzere, emperyalistlere bu bölgeden ellerini çektirme hareketine neden olabilir. Yine umalım ki, mazisinde sömürgeci politika lekesi bulunmayan Türkiye de, bu süreçte Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş-başkanlığına soyunmuş olmaktan hicap duyarak, geri adım atar!
evrensel.net
GÜNÜNYAZILARI








BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ

Hasan Kara'nın haberi
Erkunt işçileri toplu sözleşme talepleri için mücadele ediyor

Diyarbakırlılar sürece karşı temkinli
‘Dilimizi, kültürümüzü korkmadan yaşamak istiyoruz’

DIGEL’de direniş sürüyor
‘Biz yarış atı olmaya karşı ayaklandık’

Gaziantep'ten bir tekstil işçisi yazdı
Evrensel'i Takip Et