21 Temmuz 2011 10:34

Ya mücadele ya da değil, sorun bu!

Ya mücadele ya da değil, sorun bu!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bilindiği gibi, referandumla yapılan anayasa değişikliğinde, kamu emekçileri sendikaları için TİS yapma hakkı tanındı. Ancak hükümet, bu hakkın “kullanımını” ertelemek niyetinde. “Çünkü bu hakkın nasıl kullanılacağına dair düzenleme yapılmış değil” deniyor.
Ama öte yandan sendikalar; en azından hükmet güdümlü olmayanları ve uzmanlar; “TİS ve grev hakkı için ayrı bir yasa değişikliğine gerek yok çünkü, Türkiye uluslararası anlaşmalarla bu hakkı tanımış durumdadır” diyorlar.
Elbette sendikalar ve konuyu bilen “tarafsız” uzmanlar doğru söylüyorlar.
Ancak onların sadece, “Yasada hak var” demesi yetmiyor. Çünkü yasanın, anayasanın ne dediğinden, hak verdiğinden ya da yasakladığından daha önemli bir gerçek var. Ki, o da hayatın, aynı anlama gelmek üzere mücadelenin kendi yasaları! Bu yasalar ise, şu yasada bu anayasada ne yazarsa yazsın; eğer işçiler, emekçiler kendi taleplerine, haklarına sahip çıkmıyorsa hiç bir yasa ve anayasa emekçilerin haklarına sahip çıkmasının önünde duramaz. Aksi ise yasalar hangi hakkı tanırsa tanısın, eğer işçiler emekçiler bu haklara sahip çıkıyorsa, sermaye güçleri hiçbir hak ve yasayı tanımaz, emekçilerin haklarını kullanmasına izin vermez!
Kamu emekçileri sendikalarının “TİS yapma”, “Grev yapma” bakımından yasal dayanaklarının olup olmadığı konusunda kamu emekçilerinin ve sendikalarının az çok mücadeleden yana olanların bir şüphesi yok. Ancak yıllardır, ne TİS yapılabiliyor ne de hükümeti kamu emekçilerinin taleplerine boyun eğmesi için greve (zaman zaman protesto amaçlı başvurulan grevler bir yana bırakılırsa) başvurulabiliyor. Çünkü layıkıyla bir TİS ancak grev hakkıyla desteklenirse yapılabilir. Layıkıyla bir TİS için grev yapacak kadar kararlılık, cesaret ve örgütlenme gerekir.
Aksi halde TİS hakkı, grev hakkı talebi sadece bir “laf” olarak kalır. Hele bu laf, eyleme geçmeden sıkça yinelenirse bu sefer sözleşme, grev mücadelesi de “yalama bir laf”a dönüşür. Kamu emekçileri ve sendikacıları şimdi böyle bir yolun başındadırlar: Kamu emekçileri ve sendikaları; ya hükümetin karşısına çıkıp; “Bizim TİS hakkımız var, TİS yapalım. Ayrıca grev hakkımızın resmen tanınmasını da istiyoruz” diyecekler. Ama bu “deme”nin gerektirdiği mücadeleyi göze alarak, taleplerinin ciddiyetsiz, hükümetin kendilerini oyalayacağı bir karşı silaha dönüştürmesine izin vermeyecek biçimde yapacak.  Başka bir söyleyişle kamu emekçisi sendikaları,  “Toplugörüşme yerine toplusözleşme” diyerek bu talebi açıkça grevle destekleyerek, TİS yapma hakkını bileğinin hakkıyla almayı göze alacaktır.
Elbette burada illa da emekçiler grev yaparak TİS hakkını kazanacak ya da grev hakkın hükümetçe yasalaştırılmasını sağlayacak da demiyoruz. Ama grev yapma (Greve kadar pek çok başka eylem biçimiyle de desteklenmiş bir mücadeledir burada kast edilen) karalığını göze almadan bu hakların elde edilemeyeceğini, en önemlisi de kamu emekçisi yığınları bakımından kullanılabilir bir hakka dönüşemeyeceğini söylüyoruz. Bu yüzdendir ki grev yapma cesaretini, kararlılığını gösteremeyen, grev yapacak düzeyde bir örgütlülüğü gerçekleştiremeyen sendikaların grev hakkı elde etmesi ya da doğru dürüst bir TİS yapması beklenemez.
Nitekim birçok işçi sendikasının grev hakkı da vardır; TİS görüşmesi de yapmaktadırlar. Ama pek çok örnekten biliyoruz ki, arkasına işçinin grevlere varan örgütlü gücünü koymadan ne TİS’leri TİS’e, ne de grevleri greve benzer!
İşte kamu emekçileri Anayasaya da geçmiş bir hak olarak ilk kez TİS görüşmelerine hazırlanmaktadırlar. Hükümet tarafı bu değişikliği yok sayan bir çizgidedir ve öyle ısrar edecektir. Ancak sendikalar cephesinde de görünürde; aralarında birleşmek ve hükümetin karşısına tek bir birlemiş güç olarak çıkmak için hiçbir girişim yoktur.
Sorulduğunda sendika merkezlerin sözcüleri, kitabın ortasından yanıtlar veriyorlar ama gerçek bu yanıtlardan çok daha katı ve gerçek bir mücadeleyi gerektiriyor.
Umalım ki; bu sefer, TİS görüşmelerinde, önceki yıllardaki gibi her kafadan ayrı bir sesin çıktığı, sendikaları kamuoyu karşısında bile küçük düşüren manzaralar yaşanmasın!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa