Bardak dolmasın!
Fotoğraf: Envato
Diyarbakır-Silvan’da 13’ü asker 7’si gerilla 20 kişinin yaşamını yitirmesinin arkasından yürütülen şoven kampanya, yayılıyor.
Üstelik bu kampanya, zaman geçtikçe sönümlenmiyor. Tersine bu kampanya, ilk günlerde sadece “ırkçı şoven sloganlar haykırma”, “bayrak sallama” biçimindeyken, son günlerde linç girişimleri, Kürt işçilere toplu saldırlar biçimini almış görünmektedir.
Trabzon, Sakarya gibi adı “kotra saldırılarla” anılan kentlerin ardından, Aydın’da Kürt inşaat işçilerine yönelik saldırıdan sonra, son olarak da Erzurum-Aziziye’de TOKİ’nin inşaatlarında çalışan Kürt işçilere saldırıldı.
Öte yandan önceki akşam, ırkçı, şoven sloganlar haykırarak yürüyen bir grubun BDP Zeytinburnu İlçe Örgütü binasına saldırdığı da gelen haberler arasında.
Bütün bu olaylar da elbette gizli kapaklı olmuş değil. Tersine bu saldırıda bulunanlar polisin gözleri önünde çağrılar yapıyor, hazırlanıyor ve yürüyüşe geçerek, sloganlar haykırarak saldırı hedefine kadar yürüyorlar. Ve sonra da saldırıyorlar. Örneğin Aziziye’deki TOKi inşaatındaki 200 işçiye saldıranların eylemlerini saatlerce sürdüğü de belirtiliyor.
İstanbul-Zeytinburnu’nda, saldırganlara hitaben konuşan Emniyet Müdür Yardımcısı olan kişinin saldırganlara, “Teşekkür ediyoruz. Bundan sonrasını bize bırakın biz hallederiz” demesi sadece saldırganları yatıştırmak için bir taktik olarak görülemez. Çünkü saldırganlar dağıldıktan sonra polisin saldırganlara yönelik her hangi bir girişimi de olmamıştır.
Dahası önceki örneklerden de biliyoruz ki, linç girişimleri yapılan kentlerde emniyet bir soruşturma, tutuklama ya da saldırganları suçlayan girişimlerde bulunmamıştır. Oysa bu saldırganların kim oldukları polis tarafından bilinmektedir. Hatta yerel polisin bu saldırganları örgütleyip yönlendirdiğine dair de pek çok kanıt vardır. Bu yüzden de saldırgan pervasızdır; “sivil polisler”in, kent eşrafının ve bazı partilerin yöneticilerinin kendilerinin arkasında olduğunu bilmenin güveniyle davranmaktadırlar.
Bu durum Erzurum-Aziziye’deki saldırıya uğrayan işçilerin anlatımlarında (haber sayfalarımızda ayrıntıları var) daha açıkça görülmektedir.
Saldırıya uğrayan işçilerin söylediklerinden 500 kişilik saldırgan grubun yerel polisin himayesinde saldırdığı; polisin saldırganları önlemek için sadece “sözlü uyarıda” bulunduğu ve saldırıyı adeta “kontrol altında” sürmesi için çaba harcadığı anlaşılmaktadır. Özellikle de saldırıya uğrayanların şikayetlerine karşı, saldırganları savunan söylem ise işlerin nereye geldiğinin göstergesidir.
Yukarıda da ifade edildiği gibi Türkiye’de “linç girişimleri” yeni değil. Ve bugüne kadar da saldırgan güruhlar ya eylem yapan bir gruba ya da bazı binalara yönelik saldırılar yapıyorlardı. Son günlerdeki saldırılar ise daha çok inşaat işçilerine, şantiyelere yönelik olarak ve polisin de denetiminde yapılmaktadır.
Peki, bu gelişmeler, hükümetin izlediği politikadan bağımsız olabilir mi?
Bu ölçüde her şeye hakim olan hükümet, polisin, jandarmanın böyle kontra örgütler örgütlemesini ve saldırgan güruhları engellemeyi başaramaz mı?
Bu soruların yanıtlarını herkes biliyor. Ve bu gelişmeler elbette son derece tehlikeli gelişmelerdir. “Ne olmuş yani önceden de yapılmış bu tür linç girişimleri, sonra unutulmuş. Şimdi de öyle olur” diye düşünülebilirse de, her saldırı bir önceki saldırının üstünden yapılmaktadır ve dolayısıyla “bardak hızla dolmakta”dır. Ve olaylar gelişirse, Kürtlerin yoğun olduğu il ve ilçelerde de “karşı saldırılar” yapılabilir. Nitekim Aziziye’de saldırıya uğrayan ve Diyarbakır’a gelen işçiler; “Biz de burada (Diyarbakır’da) onların otobüslerinin önünü kesip kontroller mi yapalım” diyerek bu tehlikeye işaret etmektedir.
Umalım ki saldırganlar ve kışkırtıcıları, daha ileri gitmeden engellenirler!
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00