Tekin değildir kimi sözcükler

Yeni sermaye düzeninin bitmek bilmez parasal kazanç hırsı insani değerleri paspas etmeyi sürdürüyor. İnsanı insana kırdırıyor. Yoksul ülkelerin yeraltı kaynaklarını kurutuyor. Kara Afrika yeni bir açlık krizi eşiğinde. Bahtsız Somali bölge savaşlarının yorgunluğunu üzerinden atamadan bu kez de doğanın hışmına uğradı. Kuraklık, açlık, sefalet kemirip duruyor kıtayı. 21. yüzyılın henüz ilk çeyreğine varmadan gezegenimize emek sömürüsünden, işsizlikten, bölgesel savaşlar, dinsel ayrımcılık ve mezhep çatışmalarından, topraklarından koparılan yerinden yurdundan sürgün edilen büyük insanlığın göçleri damgasını vuruyor. Yerleşebildikleri ülke burjuvazilerinin ötekileridir göçmenler. Kapitalist çarkın içinde salt bağnaz din, şoven bir milliyetçilik kültürü ile yetiştirilen, düşünme özürlü, sorgulamayan, irdelemeyen, İnternet’te öfke ve şiddet oyunlarıyla beslenen işsiz güçsüz gençlik gruplarının da hedefteki düşmanıdırlar. Göçmenlere nefret suçlarının odağındaki “kimsesizler” tanısı koymak  yanlış olmaz. Sermaye yoğun medya ise ancak batan teknelerle, sınırlarda vurulan kaçaklarla, TIR’larda cansız bulunan bedenlerle anar onları. Çoğu kez de olayı sulandırarak okuruna gözyaşı döktürecek bir magazine dönüştürür bu insanlık trajedisini. Özetle varsıl ülkeler için göçmenler huzur bozucudur, ekonomik ve kültürel yüktür. Onlar insan değil ötekidir çünkü…

Yazılarımda nicedir kendi topraklarımızda şovenizmin tehlikeli boyutlarına değinmeye çalışıyorum. Avrupa’da giderek yaygınlaşan Neonazi örgütlerinden, aşırı sağ partilerin yabancı düşmanlığından, din üzerinden siyaset yapmanın tehlikelerinden umuyordum ki bizim siyasilerimiz, akademisyen ve aydınlarımız da ders alır. Ama ders mers alınmadığı ortada. Tersine ırkçılık hortluyor. İktidar, muhalefet söz birliği etmişçesine suskun. Evrensel Gazetesi ikinci kez TİT tarafından tehdit ediliyor. Agos tehdit ediliyor. Suç duyurusuna dayanışma adına bir muhabir, bir kamera göndermeye bile çekiniyor ana akım medya. Caz festivalinde Aynur Doğan parçasını Kürtçe seslendirdi diye koca Açıkhava tiyatrosunda neredeyse linç kültürü işletilecek. Kürtlerin yaşadığı mahallelere baskınlar düzenleniyor ama olaylar provokasyon diyerek geçiştiriliyor. Seçim süresince milliyetçiliği kaşımanın faturası ekmek parasını çıkarabilmek için büyük kentlere göçen Kürtlerden mi çıkarılıyor?

Oslo’daki katliam günlerdir yüreğimde dinmeyen bir acı. Demokrasinin tüm kurullarının tıkır tıkır işlediği, uygarlık standartlarında ve kişi başına milli gelir paylaşımında Batı’nın gıptayla baktığı bir ülke. Cani, bilinçli bir biçimde iktidardaki İşçi Partisinin kampını basıyor. Oradaki geleceğin akademisyeni, politikacısı, bilim insanı olmaya aday gençleri silahla tarıyor. 85 ölü, yüzlerce yaralı.

Bizim büyük medyamız bu olayı verirken bile çok temkinliydi. Kimi sözcükleri kullanmaktan özellikle çekindikleri belli. Sonuçta caninin ırkçı yanı değil, Hıristiyan yanı öne çıkarıldı manşetlere de herkes rahat bir nefes aldı. İşçi Partisinin gençlik kampı üzerine ise eğilme gereğini gösterene rastlamadım. Dedik ya tekin değildir bazı sözcükler…