25 Temmuz 2011 09:54

Şaban için

Şaban için

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Büyük gemiler de yok artık bayım
Büyük yelkenler de
Büyük kâğıtlar yakmak istiyor şimdi canım.
İşte az önce bir karabatak daldı suya
Bir süredir kayıp
Dünyayı yutmuş olarak çıksa da ortaya
Ölüm çok iri bir sözcük değil bayım.
Kasımpatları kadar acı kokuyorum biliyorum.
Ama siz sobada sucuklu yumurta pişirip yiyen
Yoksul bir aşkın güzelliğini bilir misiniz?
Bir gül, bir güle derdi ki görse
Yalan söylüyorum
Güller bu sıra hiç konuşmuyor bayım
                                       Didem Madak

Ölüm Meleği, hasadına erken başladı bu yıl. İbrahim Çeşmecioğlu, ardından Şaban Dayanan…
Ve genç bir şair, Didem Ozan…Çevremizde, alıp başını giden kanserden…
Hepsi 12 Eylül öncesi ve sonrasının çocukları…
Kimisi tutukluluk ile, DAL grupları ile, işkence ve zulüm ile çok küçük yaşta tanıştılar.
Çocukluklarını ve gençliklerini doya doya yaşayamadan, arkadaş cenazelerinin yükü bindi omuzlarına, mahallelerde…
Ve bir yanıyla da hep çocuk kaldılar.
Kimi de soluk alınamayan bir yalan dünyasında büyüdü.
12 Eylül yargısının yüzlerce yıl hapis istediği Veli Yılmaz’ın kalbi, daha 40’larında duruverdi Kadıköy Meydanında, daha yeni kavuştuğu küçük kızının eli elindeyken.
Yargılı, yargısız infazlar yanında bir de böyle infazı var ülkete çöreklenmiş zulüm sisteminin.
Genç ölenler…
Anna Seghers’in deyimi ile “Hep Genç Kalanlar”…
Şaban, İHD kurulalı beri oraya emek verdi, bu kurumun proleteri olarak.
Orada büyüdü bir bakıma.
“Ablaları”, ve “anneleri” arasında.
Daha 12’sinde Mersin’de işkence ile tanışmıştı.
Sizi hiç, Orta Okulda, sınıfın içinden alıp işkenceye götürdüler mi?
Şaban götürüldü.
Cenazenin kaldırılacağı gün, tarihin garip tecellisi, 1981’de onu sorgulayan işkence ekibinin sorumlusu Hanefi Avcı’nın suçlandığı bir iddianame açıklandı.
Acaba Avcı ne düşündü, Şaban’ın ölümünü duyunca?
Şaban, bir epilepsi nöbeti sırasında öldü.
Dostoyevski’nin hastalığı…
Derler ki, idam mangasının önüne çıkarıldığı gün başlamış hastalığı, büyük yazarın.
Epilepsinin önemli nedenlerinden biri, başa gelen yada indirilen darbelerdir.
Bazen sizi döven anneniz babanızdır, bazen okulda öğretmeniniz, bazen eşinizdir, askerde ise komutanınız…
Ve elbette bir de sıradanlaşmış karakol dayakları…
Hele işkence zulmü…
12 yaşında, tabanca kabzası indirmişlerdi Şaban’ın kafasına, okulda göz altına alınır alınmaz.
Çocuk Şaban’dan mahalledeki arkadaşlarının, devrimci abilerinin, ablalarının isimlerini istemişlerdi.
Vermemişti…
Sonra da kendini insan hakları mücadelesine adamıştı.
Faşistin teki, elinde tabanca İstanbul İHD’yi bastığında, onu alt ettiği gibi, ağır cüssesi ile sırtına oturup, çağrılan polis gelene kadar kıpırdamamıştı.
Evini kaç defa basıp tarumar ettiler, sayısını ben de bilmiyorum.
O, aynı zamanda yaşadığı dönemin bir tanığı idi kamerası ile.
“Ayşe Ablasına” az fotograf taşımamıştı, ilk 1 Mayıslardan, direnişlerden, grevlerden, yürüyüşlerden, kitaplara kapak yapsın diye…
Hep bir “Albümü” olsun isterdi..
Olmadı.
İyi, sevecen bir baba, iyi bir yaşam arkadaşı idi.
Bir yaşam daha çalındı aramızdan.
Faşizm adın kalleş olsun.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa