25 Temmuz 2011 09:54

Kontrollü sindirme!

Kontrollü sindirme!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İstanbul-Zeytinburnu’da, Silvan çatışmasından beri bir provokasyon sürdürülüyor.
Sermaye basını ve yandaş basına bakılırsa; BDP ve PKK’liler, “PKK’yi öven” sloganlarla gösteriler yapıyor, bu gösterilere tepki gösteren halk ise “Kahrolsun PKK”, “Şehitler ölmez vatan bölünmez” gibi sloganlarla “Terörü protesto ediyor”lar!
Zeytinburnu Belediye Başkanı yardımcısı bile “Kimi kişiler İnternet üstünden şurada bölücüler olay çıkardı; burada adam öldürdüler diye yalan haber yayıyorlar, vatandaşı kışkırtıyorlar”  diyor ama bu açıklamalar asıl kışkırtıcı iddialar arasında kayboluyor.
Gazete ve TV’lerin, “Zeytinburnu’da olanlar”la ilgili yayınına bakarsanız; Türkiye’nin her yanından, her gün, “PKK lehine gösteri” yapmak isteyen Kürtler Zeytinburnu’ya gelmiş ve PKK propagandası için her gün eylem yapıyorlar!” Ve Türkiye’nin en duyarlı Türklerinin toplandığı Zeytinburnu’nun söz konusu üç mahallesindeki (Çırpıcı, Telsiz, Veliefendi Mahalleleri) halk ise, Türkiye’nin birliğini bütünlüğünü korumak için bunlara tepki gösteriyor!
Oysa Evrensel’de çıkan haberlerden görüyoruz ki, gerçek durum hiç de böyle değil. Tersine Zeytinburnu’nun bu olaylara sahne olan mahalleleri Türkler, Tatarlar, Trakyalı göçmenler ve Kürtlerin yıllardır, birbirine karşı da düşmanca bakmayan emekçiler olarak oturduğu mahallelerdir. Yani, Zeytinburnu’nun bu olay çıkan mahallelerinin İstanbul’un Bağcılar, Avcılar, Çekmece, Ümraniye, Kartal gibi ilçelerinin “varoşları”ndan farklı bir nüfus yapısı yok.
Ama son günlerde birden bu mahallelerin karıştığını (karıştırıldığını) gördük.
Görgü tanıkları ve semtte olup bitenleri gözleyenler, olayların kendiliğinden olmadığını, tersine organize edildiğini ve organize edenlerin de “sivil devlet görevlileri” olduğunu, emniyet ve karakol polislerinin de bu saldırgan kesime karşı hoşgörülü, hatta teşvikçi olduklarını belirtiyorlar. Yine aynı tanıklar, mahalleden bu işi organize edenlerin de herkesin bildiği, emniyetle sürekli içli dışlı olduğunu, belirtiyorlar. Dahası olaylara katılan kişilerin ırkçı, şoven görüşlere sahip; MHP, BBP gibi parti çevreleri yanı sıra AKP’ye oy verenlerin,  hatta parti kimliği belirsiz ama ırkçı propagandadan etkilenen bir çevre olduğunu belirtiyorlar. Yani bundan önce Trabzon ve Sakarya başta olmak üzere birçok ilde gördüğümüz “linççi” kesime benzer bir çevrenin Zeytinburnu’da yürürlüğe konan provokasyonun malzemesi olduğunu görüyoruz.
Hrant Dink cinayetinden beri gördüğümüz linç girişimleriyle Zeytinburnu’da olanların bir benzerliği de; bu olaylarda katılanları yönlendiren kişiler emniyet tarafından bilenen kişiler olduğu halde bunlar hakkında ciddi herhangi bir gözaltı ya da bunların eylemini caydıracak önlemler alınmamasıdır.  Dahası bu mahallelerde Kürtlere yönelik olarak “terörle mücadele şubesi”nin, gözaltı ve çeşitli türden baskıları ise sistematik olarak sürüyor.   
Ancak burada özellik, bu olayın neredeyse her gün yinelenerek, sadece bir tepki ifadesi olmanın ötesinde, Kürtleri sindirmeyi, belki baskıyla mahalleden göç ettirmeyi amaçlayan bir “kontrollü sindirme” girişimi olarak görünmektedir.
Elbette olanları Erdoğan’ın da son günlerde ifade ettiği ama bir “devlet planı” olarak da devreye sokulan “yeni stratejinin” uygulamalarından biri olarak görmek doğruya en yakın değerlendirme olur. Böylece, Türkiye’nin pek çok ilinde Kürtleri sindirmenin bir biçimi olarak geliştirilecek olan bir yöntemin “pilot uygulaması” olan Zeytinburnu seçilmiş gibidir. Aksi halde Zeytinburnu’da olanları kendi başına, üç beş baldırı çıplağın marifeti olarak görmek gerekir ki, elbette Türkiye’nin koşullarında böyle bir şey olabilir değildir.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa