27 Temmuz 2011

Polis devleti zihniyeti!

Başbakan Erdoğan ve hükümet erkânı, her ağızlarını açtıklarında demokrasiden, özgürlüklerin genişlemesinden söz ediyorlar ama yaptıkları bu söylemle taban tabana zıt. Çünkü seçimlerden beri, hükümet başlıca mesaisini polisin ve öteki güvenlik güçlerinin yetkilerini artırmaya ayırmış bulunuyor. Özel Tim’in bölgede yeniden göreve gönderilmesi için çalışmaların başlatılması, profesyonel ordu kurulması için personel alımına başlanması, bölgedeki askeri operasyonların ağır silahları da katarak sürdürülmesi giderek daha çoğalmaktadır.
Bu girişimlere paralel olarak da güvenlik güçlerinin pervasızlığı artmıştır. Son bir hafta içinde askerlerin Samsun’da, “Dur ihtarına uymadılar, terörist sandık!” diye iki kardeşi taraması (küçük kardeşin yaşamını yitirmesi), Silopi’de bir çocuğun başına isabet eden gaz bombası nedeniyle yaşamını yitirmesi de bu pervasızlığın geldiği noktayı göstermektedir.
Ancak hükümet, güvenlik güçlerinin çocukları bile öldürmeye varan pervasızlığını zapturapt  altına almak için harekete geçmek yerine, polisin yetkisini artıracak önlemler almaya hazırlanmaktadır.
Önceki gün yapılan Genelkurmay Başkanı Koşaner ile Başbakan Erdoğan’ın “olağan haftalık görüşmesi”, Başbakan Yardımcısı Atalay, Adalet Bakanı Ergin ve İçişleri Bakanı Naim’in katılımıyla “güvenlik zirvesine” dönüştürülmüştür.
Böyle yaz sıcağı, tatil vb. demeden sürdürülen bu görüşmelerde, bölgede polisin yetkisinin artırılması, bölgede görevlendirilecek “Özel Tim” polislerinin devreye sokulması için girişimlere hız verilmesi gibi konuların görüşüldüğü belirtilmektedir.
Hükümete yakın kalemlerin ve çeşitli gazetelerde yazan “güvenlik uleması” yazarların (bunların önemli bir kesimi emniyetle bağlantısı basınla bağlantısından önce gelen kişilerdir) hükümet ve üst düzey bürokrasideki bu girişimlere meşruiyet kazandırmak için çalışmakta; güvenlik güçlerinin daha geniş yetkilerle donatılmasının gerektiği propagandasını yapmaktadırlar.
Peki, gerçek bu mudur?
Bütün bu olanlar, askerin can kayıpları ya da asayişsizlik olarak gösterilen polisle çatışmalı gösterilerin yaygınlaşması, polisin yetkisinin azlığından mıdır?
Olup bitenlere az çok nesnel bir gözlem bakarsak bu iddianın tam tersinin doğru olduğunu görürüz.
Askerlerin can kayıpları, ilan edilmiş “tek taraflı ateşkes”e karşın operasyonları sürdürmede, bu yolla Kürt siyasi güçlerini sindirme ve tasfiye etme politikasında ısrarla bağlantılı olarak gelişen çatışmalarda olmaktadır. Burada da askerin ya da polisin “yetki azlığı” söz konusu olamaz. Kentlerdeki “polisle çatışma” olarak gelişen eylemlerin çok büyük bir bölümü ise polisin yasal ve meşru hakların kullanmak isteyenlere, gösteri,  basın açıklaması vb. etkinliklere gaz bombası, coplu saldırısı sonucu ortaya çıkmaktadır. Buna polisin arama taramalarla ilgili sınırlamalarının kaldırılması istemi de eklenirse ki polisin talebi bu doğrultudadır; burada “konut masumiyeti”nin ve kişinin en temel kişisel haklarının ihlali de gündeme gelecektir.
Bütün bunların ötesinde hiçbir yerde insanlar, “polisin yetkisi artırılsın”, “polis göreve” diye bir talep öne sürmemektedirler.
Bugün Türkiye’nin sorunları ortadır ve bu sorunların çözümünün de iki yolu olabilir:
1-) Ya insanlar, halkın çeşitli kesimleri, işçi sınıfı, hiçbir talebine sahip çıkamayacak biçimde ezilip, sindirilerek etkisizleştirilebilir. Ki bu polis devleti zihniyetidir; faşizan bir zihniyettir.
2-) Ya da özgürlükleri genişletilerek demokratik normlar ilerletilerek ülkede genel bir rahatlama sağlanarak, polisin yetkisinin sadece asayişsizlikle ilgili sınırlara çekilerek sorunlar çözülür.
AKP Hükümeti son yıllarda, özellikle de Kürt siyasi güçlerini, Kürt sorununun nedeni sayan bir stratejiye yönelmesinden beri, polisin yetkisini artırarak, güvenlik güçlerini kıpırdayan her şeyi vurmasın sağlayacak bir ”güvenlik çizgisine” yönelmiştir.
Bu elbette çıkmaz bir yoldur. Ama AKP Hükümeti bunda ısrar edecek görünmektedir.
Burada belirleyici olan Türkiye demokrasi güçlerinin AKP Hükümeti’nin bu saldırısı karşısında direnip direnmeyeceğidir.
Çünkü “polisin yetkisi” sorunu her zaman demokrasi ve özgürlükler için bir mihenk taşı olmuştur. Elbette bu girişimlere karşı  mücadele de!

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et