29 Temmuz 2011 09:28

Kapitalistler ve iktisadi kriz -2

Kapitalistler ve iktisadi kriz -2

Fotoğraf: Envato

Paylaş

18. yüzyılın ortalarından itibaren İngiltere’de başlayan sanayileşme süreci yaklaşık olarak bir yüzyıl sonra yani 19. yüzyılın ortalarına doğru Kıta Avrupa’sında hemen hemen tamamlanmıştır. Bu gelişmenin sonucunda da, el zanaatlarına dayalı üretimden uzaklaşılarak, makineli üretime geçiş ortaya çıkmış, dolayısıyla da, ücretli işçi olarak çalışabilecek kütlesel emek gücü gelişme evresine girmiştir. Sonuç itibariyle de, emek-sermaye yani burjuvazi ve işçi sınıfı arasında antagonizm baş göstermiştir. Bu temelde, başlayan bu yeni döneme kadar belirtilen türden sınıf ilişkilerinin olmadığı dikkat edilmesi gereken bir husustur.
O günlerden günümüze gelinceye kadar burjuva iktisatçıları tarafından ortaya konan iktisadi analizlere bakıldığında, sistemin piyasa yoluyla kapitalistin yönlendirilmesi temelinde sorunsuz bir biçimde işleyeceği vurgulanmaktadır. Buradan da hareketle, kapitalist sistem ve onun vazgeçilmez unsuru kapitalist kutsanmaktadır. Ancak, kapitalist sistemin özellikle de 19. yüzyıldan itibaren irili ufaklı iktisadi krizler yaşanmaya başlaması ve halen de bu eğilimini sürdürüyor olması görmezlikten gelinemeyecek kadar somut bir vakıa olarak ortada durmaktadır. Çıkartmış olduğu dünya savaşları da dahil olmak üzere, her alanı kapsayacak bir biçimde atmış olduğu her türlü adım ve önermeler, kapitalizmin ideal ve istikrarlı biçimde işleyen bir sistem olmadığını oldukça somut bir biçimde ortaya koymaktadır.
Buna rağmen burjuva iktisatçıları sistemin krizinin bizzat kendisinden kaynaklandığını, daha açıkçası iktisadi krizlerin sistemin doğasında olduğunu görmezden gelip,  yaşanan iktisadi krizleri doğal kaynak ve doğal olaylar, toplumsal olaylar vs. gibi sistemin işleyişinin dışında kalan gelişmelerle ya da sorunlarla açıklamaya, daha doğrusu perdelemeye çalışmaktadırlar. Kısaca, burjuva iktisatçıları kapitalizmin krizini, sistemin kendisinden ve dolayısıyla da, işleyişinden bağımsız bir biçimde açıklama yolunu seçmiş ve bu açıklama biçiminde sürdürmeye devam etmektedirler.
Ancak, sisteme ve işleyişine ilişkin sorunların başlangıç noktasının, kapitalizmin emek-sermaye antagonizmi üzerinde temellenmesinden kaynaklandığı, dolayısıyla da, emek süreçlerini etkileyip, üretim ilişkilerini sürekli olarak kapitalist lehine geliştirip sürdürmesine dayalı olduğu önemle bilinmesi gereken bir husustur. Daha açıkçası, sistemin devamı, artı değerin elde edilmesi için işçi sınıfının sömürülmesini ve bu yolla da sermaye birikim sürecinin süreklilik göstermesini gerektirmektedir. Bu çerçevede, sistemin kendini yeniden üretmesi için gerekli olan sermaye birikim sürecinin duraksaması, kapitalist ekonominin iktisadi kriz sürecinin başlangıcının ve süreklilik göstermesinin temel nedeni olarak ortaya çıkmaktadır. Kısacası, daha açık ve kesin ifadelerle söylemek gerekirse, kapitalizm tam da doğası gereği sürdürülemez bir üretim tarzıdır ve bir iktisadi gelişme çizgisi olarak o günden bugüne kadar olanca çıplaklığıyla karşımızda durmaktadır.
Buna ilişkin olarak Marx, kapitalizmin krizlerinin daima mevcut çelişkilerin anlık ve zora dayalı çözümleri olduğuna işaret etmiş, bozulmuş dengeyi bir süreliğine yeniden kuran şiddetli patlamalar olduğu vurgusunu yapmış ve sistemin kendi mezarını kendisinin kazmakta olduğunu belirtmiştir.
Tam da bu noktada, Marx’ın kapitalizmin krizlerini ele alışına değinmek ve konuya ilişkin olarak burjuva iktisadı arasındaki farklılığını ortaya koymak gerekmektedir.
Buna da haftaya ele alalım.
Selam ola.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa