30 Temmuz 2011 09:39

Apoyevmatini Meselesi (3)

Apoyevmatini Meselesi (3)

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kirvem,
İki haftadan beri Apoyevmatini gazetesiyle ilgili postaladığım mektuplarımı büyük bir hevesle okuyup hatmettin mi, yoksa başlığına üstünkörü şöyle bir göz atıp, ardından da kendi kendine mırıldanarak: “Eninde sonunda alt tarafı nihayet gavurca bir gazetenin ne ‘meselesi’ olabilir ki, üstelik ülkenin sürüsüne lanet okuduğumuz bunca sorunları orta yerde çözüm beklerken…” deyip, belki de hafiften hafife sinirlenip, sonra da hiyerogliften beter kargacık burgacık el yazımı havi, saman renkli kağıt parçasını buruşturup doğrudan doğruya çöp sepetine mi fırlattın tabii ki bilemiyorum...
Öyle ya da böyle! Yine de lafa bıraktığımız yerden devam edip özetlersek; bilindiği gibi tamı tamına seksen altı yıllık bir geçmişinin ardından ekonomik nedenlerle kapanmak üzere olan bu gazeteye, Rumca okuyup yazmasını  bilmeyen kimi “vatandaş”larımızın maddi ve manevi destekleriyle bir bakıma “can suyu” verip, dolayısıyla gazetenin ilelebet susmasını en azından şimdilik engellemesi, medyaya tıpkı “adamın köpeği ısırması” misali yansıyan bir haber niteliğine büründü.
Neden?..
Çünkü bunca yıl Misakımilli sınırları dahilinde sürüp gelen çağ dışı bir “zihniyet” doğrultusunda çoğunlukla “dolaylı”, arada bir de “tepeden inme” yollarla, alengirli metotlarla  “tu kaka” sınıfına dahil edilen gayrimüslim azınlıkların, maddi ve manevi hemen her alanda öncelikle “defterlerinin dürülmesi” bir bakıma sanki “mubah”, sanki “sevap”ken , hatta meg parmak daha da ileri gidip “aççık seççik” söylemek gerekirse  resmen “milli görev” niteliğinde algılanırken, keza yerine, zamanına, zeminine göre “gereğinin” yapıldığına dair inkar edilemez tarihi olaylar da bunu elhamdülillah  kanıtlanmışken, öte taraftan tam da şu günlerde Apoyevmatini gfazetesine uzanan kimi şefkatli ellerin mevcudiyetine önce şaşırıp, akabinde de bu insanların karşısında şapka çıkarmamak gerçekten de elde değil iki gözüm!
Nitekim cumhuriyetin ilanıyla birlikte gelişen süreç içinde giderek kök salan “ulusalcı” zihniyetin bir bakıma en önemli temsilcilerinden biri, yani örneğin bir zamanlar Adalet Bakanlığı koltuğunda oturan Mahmut Esat Bozkurt’un, “milletin yüce meclisi”nde 1930 yılında dillendirdiği “Türk, bu ülkenin yegane efendisi, yegane sahibidir, saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette tek hakları vardır; hizmetçi olma hakkı, dost ve düşman, hatta dağlar bu hakikati böyle bilsinler” ifadesinde bir anlamda “doruk noktası”na erişip şekillenen bu “yampiri” kafa yapısının ve onun  “turfanda mahsulü” olan “tekçi” zihniyetin yıllar yılı hüküm sürdüğü bir diyarda, “gavur”ca bir gazetenin şu ya bu nedenlerle susup, eninde sonunda  “ebediyete intikal”i, aslında “malum zihniyet” nedeniyle sanki kaçınılmaz bir “kader”ken, buna rağmen kimi insanların seneler senesi tarihin imbiğinden süzülüp gelen bu tekçi, bu dışlayıcı, bu ötekileştirici düşünce yapısına karşı direnip, ardı sıra “Apoyevmatini kapanmasın!” sloganı eşliğinde yola çıkıp, bunu da el birliğiyle gerçekleştirmeleri; evvelemirde başkalarının indinde ne anlam taşır, nasıl karşılanıp nasıl yorumlanır bilinmez ama, özüme kalırsa ilk etapta sanki basit, sanki gerçekten de ülkenin acilen çözülmesi gereken devasa sorunları tabak gibi ortada sırıtırken, “gariban” bir “azınlık” gazetesinin etrafında kenetlenip, ona destek çıkmak, sadece önemli değil, aynı zamanda da ezelden beri “üç maymunları” oynayan “çağ dışı” bir zihniyete karşı, hani nasıl derler “Anlayana saz, anlamayana davul zurna az” babında bir “ders” vermektir…
Ehh! Tabii ki gerçekten de anlayanlara Kirvem!..

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa