Masa başı demokrasisi!
Fotoğraf: Envato
Başbakan Erdoğan’ın “masada tek başına oturması” ve 5 eksik orgeneralle başlayan Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantısı bugün sona erecek. Böylece TSK’nın en üst kademesinin nasıl şekillendiğini hep birlikte göreceğiz.
Günlerdir, basında ve siyaset dünyasında bu şekillenmenin nasıl olacağı tartışılıyor. Örneğin Cumhurbaşkanı Gül’ün eşinin elini sıkmayan ya da Cumhurbaşkanını KKTC ziyareti sırasında karşılamayan kişilerin rütbeleri, kıdem durumları uygun olsa ve teammüller bunu gerektirse bile kara kuvvetlerinin başına gelemeyeceği de görülüyor.
Basındaki kimi “askerden iyi haber alır” biçiminde nam yapmış kişilerin söylemleri ve YAŞ’a ilişkin, belki YAŞ’ta gündeme gelmeyen ama (gelir diye düşünülen) konular üstünden yapılan spekülasyonlar bir yana bırakılırsa, YAŞ’ın aslında toplanıp toplanmamasının bir öneminin olmadığını söyleyebiliriz. Çünkü sonuçta; ne olacağına, kimin terfi edeceğine, kimlerin edemeyeceğine Başbakan Tayyip Erdoğan ve bir miktar da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül karar vermektedir.
Tabii bu durumu hükümet çevreleri, AKP propagandası, AKP’nin basındaki uzantıları ve liberal çevreler; “askeri vesayet dönemini sona ermesi” olarak yorumlayıp, “demokratikleşme konusunda çok önemli bir adım” olarak yorumluyorlar.
Bunun asılında bir yanılsama olduğunu okurlarımız biliyor. Ve bu konu, AKP’nin oluşumunda ve geleneğinde demokrasi kültürünün olmamasına dikkat çekilerek, bu köşeden ve gazetemizdeki çeşitli yorumlarda günlerdir, çeşitli yönleriyle ele alınıyor.
Her şeyden önce şu açık ki, istifalarını veren Genelkurmay Başkanı ve üç kuvvet komutanının arkasından ağlayan olmamıştır. Onlar dokunaklı mesajlar yayınlayarak gitmişlerdir. Aynı biçimde kuvvet komutanı olma sırası gelip de olamayanlar için de ağlayan, sızlayan yoktur.
“Ağlayan, sızlayan yok” dediysek hepten de yok değil!
Bu üç komutan arkasından ağlayan, onların mesajlarının satır aralarında ya da YAŞ’taki toplantıların hal ve gidişinden (kısa ya ad uzun sürmesinden,) ülkeyi kurtaracak hamleler çıkaran, yakın gelecekte eski düzenin yeniden kurulacağı umudu çıkaranlar yok değildir. Ama bunlar, sadece marjinalleşmiş, cuntacılık, darbecilik peşinde ömür tüketen ve devrimcilikle darbeciliği karıştıran çevrelerden ibarettir.
Burada asıl dikkate alınması gereken hangi generalin istifa ettiği, hangisinin terfi ettiği ya da etmediği, kimin hangi makama gelip gelemediği değil, bugün; cumhurbaşkanlığını, hükümeti, meclis çoğunluğunu elinde tutan, emniyeti, yargıyı kendine bağlayan AKP’nin askeri bürokrasi içinde de kadrolaşarak kendi düzenini kurup kurmayacağıdır. Ki, kuşkular; AKP’nin her alanda kendi statükosunu oluşturup kadrolaşırken askeri hiyerarşi içinde de böyle bir kadrolaşma için her şeyi yapacağı, hiçbir girişimden geri kalmayacağı doğrultusundadır.
Nitekim hiç uzağa gitmeye gerek kalmamıştır. Yukarıda adı geçen hükümet yandaşı çevreler, Genelkurmay’daki “YAŞ masası”ndaki oturma sırasından “demokrasi devrimi” sonucu çıkarırken; bakanlar bile böyle yorumlar yaparken, kurulmak istenen demokrasinin nasıl bir iplikten dokunduğu açığa çıkmıştır. 98 BDP’li belediye başkanı hakkında “örgüt propagandası yapmak ve örgüt adına suç işlemek”ten dava açılmıştır. 98 başkana istenen ceza miktarı ise 2120 yıl hapistir! Dün, Diyarbakır Savcılığı’nın bu konudaki iddianamesi mahkeme tarafından da kabul edilmiştir.
98 başkana atfedilen suç ise, “Abdullah Öcalan’ın cezaevi koşullarının düzeltilmesi” için bir çağrı yapmaktan ibarettir.
Yani siz halkın oyu ile seçilmiş 98 belediye başkanını bir konuda fikir belirttikleri için, her başkan için 20 yılı aşan cezalar isteyeceksiniz, bundan demokratlığınız hiçbir zarar görmeyecek ama Genelkurmay Başkanını “YAŞ masası”nda bir metre öteye ittiniz diye “demokrasi kahramanı” olacaksınız!
Buna “masa başı demokrasiciliği” denmez de ne denebilir ki?
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00