Oyunun oyununa gelmemek için
Önceki gün tamamlanan YAŞ’ın ardından dün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlıkları başta olmak üzere YAŞ’ın kararlarını onayladı. Böylece, 2. Ordu Komutanı dışında; Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanlıkları, ordu komutanlıkları ve öteki orgeneral düzeyinde görev yapan makamlardaki komutanların (kimisi emekli edilerek, kimisi görev değişikliği yapılarak) tümü değişti.
Tabii bu “değişime” bakıp; bundan “Erdoğan ve AKP’nin büyük demokrasi atılımı”na dair sonuçlar çıkaracak (çoktan beri çıkarıyorlardı da) AKP propagandacıları olacağı gibi, “Kemalist cumhuriyet” kuramcıları ve “komplo teoricileri” de heyecanlı senaryolar yazacaklardır. Ancak olanlara, uzun zamandır belirtileri görülen gelişmeler ışığında bakıldığında, bunun yukarı sınıflar içinde “karpuzun göbeğini kimin daha çok yiyeceği” mücadelesi olduğudur. Ve bu mücadeleden emekçilere, demokrasi ve özgürlük isteyenlere “kendiliğinden” (yukarıda atlar tepişiyor diye) bir şey düşmez.
Bu mücadeleden emek mücadelesine, demokrasi mücadelesine “kendiliğinden” bir şey düşeceğini söyleyenler; sadece bu üst sınıf klikleri arasında tercih yapma üstüne politikalar kuran düzen içi reformlarda kurtuluş arayan, “kuyrukçu” politik odaklardır. Bunu kimisi, hükümetin “büyük demokrasi atağı”na yorup, “AKP’nin demokratik devrim yaptığı”na kadar götürmektedir. Bir diğer kesimse AKP’nin “Kemalist 1. Cumhuriyeti” yıkarak (burada generaller Kemalist cumhuriyetin, böylece cumhuriyetin devrimci değerlerinin de o son savunucuları olarak gösteriliyor) yerine “kendi cumhuriyetini kurduğunu” iddia ederek AKP’ye övünebileceği misyonlar yüklüyor.
Bu çatışmaların emek ve demokrasi güçleri açısından anlamı; bu çatışmaların yarattığı ortamdan yararlanarak kendi taleplerinin elde edilmesi mücadelesinde sermaye güçlerinin (asker ya da sivil) içine sürüklendiği çatışmayı değerlendirmektir.
Bugün açısından olanlara bakıldığında şunlar söylenebilir: Cumhurbaşkanı Gül’ün YAŞ kararlarını onaylamasıyla, günlerdir fal açılan kuvvet komutanlarının kim olacağı resmen belirlenmiş oldu. Üstelik de daha tartışmaların ilk başladığı günde kimlerin kuvvet komutanı olacağı tahmin ediliyorsa, onlar Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanı oldu.
Sadece Balyoz davasında tutuklu komutanlarla ilgili tartışma, tahmin edilenden farklı sonuçlandı. Çünkü “Balyoz davası”ndan tutuklu, özellikle 14 generalin terfisiyle ilgili askerlerin, “bu generaller hakkında bir işlem yapılmaması” talebine karşın hükümet kanadının “bunların emekliye sevk edilmesi” tutumu krize neden olmuştu. Ve bu gelişme karşısında Genelkurmay Başkanı ve üç kuvvet komutanı istifa ederek, son bir haftanın gündemin belirleyen tartışmalara konu olmuşlardı. Ancak Balyoz davasından tutuklu olanların emekli edilmesi yerine bugünkü görevlerinde bir yıl daha kalmalarına karar verilmesinden anlaşılıyor ki, Koşaner ve ekibi oyuna getirilmiştir! Hükümet açısından ise durum daha da tartışmalıdır. Çünkü Hükümet, “Balyoz davasının generalleri emekli edilecek” tutumunda ısrarı göze alamamış, yeni komutanlarla bir uzlaşmaya gitmiştir. Ya da hükümet,“Balyoz davası tutuklularının görevlerinde sürelerinin uzatılmasını” kendi seçeneklerinden birisi olarak tutuyordu ve Koşaner’den kurtulma için bunu bir “ilke sorununa” dönüştürmüştür!
Tabii eğer Erdoğan ve AKP’nin politika tarzını biliyorsanız, bu durumun Koşaner’den kurtulmaktan da öte, TSK’nın en üst katlarında, kendine “fazla masrafa mal olmayacak” bir dalgalanma yaratarak, generalleri terörize etme, daha aşağıları baskı altına alarak ileride asker içinde girişilecek çeşitli operasyonlar için ortam ve mevzi oluşturmayı amaçladığını da söyleyebilirsiniz. Ve bu boş bir söylem olmaz. Doğrusu, bu tür numaraların sermaye partilerinin kitabında bir yeri vardır. Hatta bu oyunlar onlar için “erdem”, “olumlu bir yetenek” bile sayılır. Erdoğan, “ustalık” namını böyle oyunlardan dolayı kazanmış değil mi? Ancak demokrasi ve gerçeklerin halk tarafından doğru anlaşılması için bu tür oyunların deşifre edilmesi; ne için ne oyunlar oynandığının gösterilmesi de, halktan yana politikacıların, basının görevidir.
Bu hafta boyunca YAŞ üstünden, devletin en üst makamlarını da katarak, bir “tiyatro oyunu” oynamıştır. Bu oyunun, oyundaki “iyiler” “kötüler” ayrımına kanan avanak seyircisi olmamalıyız. Tersine kendi politikalarımızda ısrar ederek ilerlemeliyiz!
Evrensel'i Takip Et