05 Ağustos 2011 09:49

Kapitalistler ve iktisadî kriz -3

Kapitalistler ve iktisadî kriz -3

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçen haftaki yazıyı Marx’ın kapitalizmin krizlerini ele alışını ve burjuva iktisadı arasındaki farklılığını ortaya koymanın gerekliliğini vurgulayarak sonlandırmıştım.
İşe önce Marx’ın kapitalizme ilişkin ortaya koymuş olduğu tanımla başlayalım. Marx’a göre kapitalizm; bireysel çıkar arsızlığı ve gözü dönmüşlüğünde rekabete dayanan ve kâr elde etmenin hâkim tavır olarak vücut bulduğu plânsız ve düzensiz bir sistemdir. Konuya ilişkin çalışmalarında, kapitalist sistemin iktisadî krizlere ilişkin çelişkilerini azalan kâr oranları eğilimi, sermayenin yoğunlaşması ve merkezileşmesi ve proletaryanın gelişmesi olarak ortaya koymuştur. Bu çerçevede, emek süreci zaman içinde giderek toplumsallaştığından, kapitalistler üretimde daha gelişmiş araç ve gereç ve birim çıktı başına giderek daha az ücretli emek kullanacaklar, kâr oranları düşecek, dolayısıyla da, ‘katma değer’ azalacaktır. Küçük sermayenin yok edilmesi demek olan sermayenin yoğunlaşması ve merkezileşmesi, sermayenin daha az elde toplanması anlamına gelmektedir. Daha açıkçası, zengin daha da zenginleşecektir. Bunun ötesinde, proletarya sayısı artacak ve toplumsal yaşamın her alanını ele geçirerek örgütlemeye ve yönetmeye başlayacaktır. Bu ise tarihî olarak yaşmakta olan sınıf mücadelelerinin bir sonucu olacağının işaretidir.
Ancak, tam da bu aşamada, ‘kapitalizmin genel krizinin’, ‘iktisadî krizle’ birbirine karıştırılmaması gerekmektedir. ‘Kapitalizmin genel krizi’, kapitalist dünya sisteminde yer alan tüm ülkeleri ve toplumsal yaşamın iktisadî, siyasî ve ideolojik alanlarını kapsayacak bir biçimde ele alınıp değerlendirilir. ‘İktisadî kriz’ (kapitalizmin çevrimsel krizi) ise birbirini izleyen resesyon, depresyon, canlanma, boom ve patlama evrelerinden oluşur. Sistem bu sıralanan evrelerden geçerek kendisini yenidenüretir. Bu durum, kapitalizmin kendisinde mündemiç hastalığını kendi iç dinamikleriyle tedavi etme sürecidir. Ancak, her iktisadî kriz, kapitalist sistemin devam edip etmeyeceği sorusunu ve sorununu içinde barındırır.
‘Kapitalizmin genel krizi’ ve ‘iktisadî kriz’ arasındaki ayırımdan hareket ederek, kapitalist sistemin, ‘kapitalizmin genel krizi’ sonucunda ortadan kalkacağının ifade edilmesi bir kaçınılmazlıktır. Bu süreç içinde de, dünyanın iki kutuplu bir sistem haline gelerek sistemler arasında mücadelenin başlaması, kapitalist sistemin çürümeye yüz tutması ve sosyalizmin gelişerek uluslararası rolünün hızla artması söz konusu olacaktır.
Bu evrelerin her biri ise kendi içinde, dünyanın kapitalist ve sosyalist olarak ikiye ayrılmasını, emperyalist sömürgeci sistemin çözülüp yok olmasını, emperyalist güçler arasındaki iktisadî çelişkilerin derinleşmesini ve iktisadî istikrarsızlığın ve durgunluğun giderek kötüleşmesini ve burjuva siyaseti ve ideolojisinin krize sürüklenmesini barındırmaktadır.
Burjuva iktisatçıları kapitalist sistemin yaşayageldiği iktisadî krizleri açıklamada yetersiz kalmakta, dolayısıyla da, getirdiğini zannettiği çözümler ne işçi sınıfı ve emekçi halkın çıkarlarına ve ne de sistemin bizatihî kendisinin varlığını sürdürmesine imkân tanımaktadır. Bunun ötesinde, sistemin yaşadığı krizlerin çözümünde geç kalmasının da, konuya ilişkin yanlış teşhislerden kaynaklandığı unutulmamalıdır. Daha açık bir biçimde ifade etmek gerekirse, zaman zaman bankacılık krizi, parasal kriz, finansal kriz, borç krizi olarak ifade edilen krizlerin esas itibariyle kapitalist sistemin doğası itibariyle her zaman için yaşamak zorunda olduğu üretim krizlerinin çeşitli adlar altında tezahürü olarak anlaşılması ve çözümlerin bu temelde geliştirilmesi gerekmektedir.
Marx’ın kapitalizmin iktisadî krizine ilişkin analizini de bu çerçevede yani üretim krizi temelinde geliştirmiş olması, konunun nasıl ele alınması, değerlendirilmesi ve sonuca ulaşılması gerektiğine ilişkin çok önemli hareket noktası ve delildir.
Selam ola

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa