08 Ağustos 2011 02:12

Burkay’ın dönüşü ve Öcalan’ın hücresi!

Burkay’ın dönüşü ve Öcalan’ın hücresi!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ülkeye dönüşü sırasında gördüğü ilgi, herhalde Kemal Burkay’ı şaşırtmıştır. Ama AKP politikalarını ve medyayı yakından takip edenler, bu ilginin sebepsiz olmadığını da çok iyi biliyorlar. Öncelikle Başbakan Erdoğan adını vererek Burkay’a ülkeye dönme çağrısı yapmış ve İçişleri Bakanı Atalay da özel olarak telefonla arayarak bu isteği tekrarlamıştı. Zaten AKP’nin başlattığı “açılım” sürecine destek vermek için geldiğini Burkay’ın kendisi de söylüyor. İşte önemli Kürt siyasetlerinden PSK’nin (Partîya Sosyalîsta Kurdistan) kurucusu olduğu için 31 yıldır İsveç’te sürgün yaşayan Burkay’ın ülkeye dönüş hikâyesinin arkasında bu ilişki/işbirliği yatıyor. AKP’nin de medyanın da Burkay’a ilgisi, Kürt siyaseti içinden PKK/BDP’ye karşı bir ses olmasından kaynaklanıyor. AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’ın Burkay’la görüşmesinde Burkay’ın daha önce söylediği “PKK Kürtlere karşı savaşmıştır” açıklamasını gündeme getirmesi niyetlerinin ne olduğunu da ortaya koymaktadır. Açıktır ki AKP Hükümeti ve devlet, yeni anayasa ve bağlı olarak Kürt sorununun çözümünün ülke gündeminin en başında yer alacağı önümüzdeki günlerde Burkay’ı Kürt ulusal hareketinin mücadele ve taleplerine karşı Kürtler içinden kendi politikalarına bir dayanak olarak kullanma hesabını yapmaktadırlar. Mesela her fırsatta Burkay’ın “silahların miadını doldurduğu”, “PKK’nin silah bırakması gerektiği” yönlü açıklamaları öne çıkartılmaktadır. Bu tür açıklamaların PKK’nin defalarca yaptığı silahları bırakmaya hazır oldukları ama bunun esaslarının belirlenmesi gerektiği açıklamalarının üstünü örtmeye, çözümsüzlüğün ve çatışmalı sürecin asıl nedeninin devlet politikaları olduğu gerçeğini gizlemek için kullanılmak istendiğini/isteneceğini göstermektedir.
Acaba Burkay, ‘federasyon’ istediğini söylediği halde kendisini el üstünde tutanların, ‘Demokratik Özerklik’ isteyen DTK’yı (Demokratik Toplum Kongresi) “bölücü bir mihrak” olarak göstererek hedefe koymalarını nasıl izah etmektedir? Bizler Sayın Burkay’ın kendisini “gülümseyen Türkiye’ye hoş geldiniz” diye karşılayanların yıllardır içerde tuttukları binlerce Kürt siyasetçinin anadillerinde savunma hakkını bile ellerinden aldıklarını, Kürt ulusal mücadelesine karşı yeni ‘özel ordu’lar kurduklarını görmesini istiyoruz. 12 Haziran Seçimlerinde Burkay’a yakınlığı ile bilinen HAK-PAR ‘Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku’nu desteklemişti. Umarız Burkay da Kürt halkı ve ülkedeki tüm emek ve demokrasi güçleri arasında birliğin böylesine önemli olduğu bir süreçte doğru yerde durur ve DTK’nın kendisine yaptığı DTK’ya katılma çağrısını yanıtsız bırakmaz. Tarih, 31 yıllık sürgün hayatından sonra ülkeye dönen Burkay’ı, devlet ricalinin ilgisi ile halkının mücadelesi arasında yapacağı tercihe göre yazacaktır.
Burkay’da Kürt sorununun çözümü bakımından keramet görüp ülkeye çağıranlar, Kürt sorununun çözümünde tartışmasız kilit bir konumda bulunan Öcalan’a müzakere yapabileceği koşulların sağlanması çağrılarına kulaklarını tıkıyorlar. Yetmiyor, bu çağrıları yapan DTK, çözüm sürecini provoke etmekle suçlanıp hedef tahtasına konuyor. AKP ve devlet bir yandan çatışma ve gerilim ortamını tırmandırıyor, öte yandan Kürt siyasetine (DTK ve BDP) saldırıyor. Bu politikanın Kürt sorununu değil, Kürt siyasetini çözmeyi, etkisizleştirmeyi amaçladığı bilinmez değildir. Oysa az çok barışçıl çözüm kaygısı olan herkesin Öcalan’ın bu süreçte daha fazla rol üstlenmesini sağlayacak koşulların sağlanmasını istemesi gerekmektedir. DTK’nın böylesi bir süreçte güdeme getirdiği  “Öcalan’a Özgürlük İnisiyatifi” girişimi, yeni anayasanın ve Kürt sorununun çözümünün tartışılacağı önümüzdeki dönemde Kürt hareketinin (bu hareketin önderinin) muhatap alınması ve toplumun eşit haklara dayalı demokratik çözüme kazanılması bakımından önem taşımaktadır. Öcalan, sorunun bir tarafını, üstelik 88 yıldır mağdur edilen tarafını temsil etmektedir. Ve Öcalan’ın koşulları ile sorunun çözümü daha önce hiç olmadığı kadar birbiriyle iç içe geçmiş durumdadır. Çünkü eğer Kürt ulusal hareketi sorunun bir tarafı ve Öcalan bu hareketin önderiyse, sorunun muhatabının (Öcalan’ın) tek kişilik hücrede tutulmaya devam edilerek soruna çözüm bulmanın mümkün olmayacağı açık değil midir?

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa