Türkiye’nin mevzisi neresi?
Fotoğraf: Envato
Tehditlerle başlayan Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun Suriye ziyareti, “tehditlerin sonuç aldığı” propagandasına dönüştü.
Bu propagandaya göre, Dışişleri Bakanının ziyareti sonrasında Suriye kendisine verilen mesaja uygun olarak Hama’dan ve Türkiye yakınındaki bazı kasabalardan tankları geri çekmiş, bu kentlerde operasyonlara son vermiş; bu da “Suriye’ye yönelik tehditlerin sonucu” olarak açıklanmıştı. Dışişleri Bakanı Davutoğlu ve Başbakan Erdoğan da bu gelişmeleri “Bizim söylediklerimizi dikkate aldıklarını gösteren sevindirici gelişmelerdir” diye yorumladılar. Ancak bu sevinç çığlıklarına karışan yorumların üstünden 12 saat bile geçmeden, Suriye tanklarının yeniden Hama’ya girdiği ve yine bazı kasabalarda operasyonları başlattığı, hatta bu operasyonlarda ölü sayısının 20’yi aştığından söz edilmektedir. Ve burada şu soru gündeme gelmektedir: Eğer önceki gün Suriye Hükümeti, Türkiye’nin isteklerini yerine getirmek için tankları geri çekip operasyonlara son vermişse, şimdi tankları yeniden hareket geçirerek, Türkiye’nin sözünü dinlemekten vazgeçtiğini mi göstermek istemiştir? Yani Suriye Türkiye’ye “Sen ne dersen de ben bildiğimi okurum!” diyerek rest mi çekmiştir?
Bu soru elbette çok provokatif bir sorudur?
Ancak Hükümetin izlediği politika, hem bu soruyu sordurmakta hem de yanıtının yukarıdaki gibi olmasını zorlamaktadır. Çünkü AKP Hükümeti, “Ya Suriye bizim dediğimiz hizaya gelir ya da biz onu getirmesini biliriz” biçiminde bir tutumu benimserken, bu tutumuyla ABD ve batı emperyalizminin tutumuyla da birleşmiştir.
Her ne kadar Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun aslında Türkiye’nin mesajını değil, ABD’nin mesajını götürdüğü biçimindeki değerlendirmeler için Başbakan ve Dışişleri Bakanı çok kızmış ve arka arkaya “Biz kendi mesajımızı ilettik” demişlerse de buna kimse inanmamaktadır. Çünkü Davutoğlu’nun Şam ziyaretinde hangi mesaj götürülürse götürülsün, mesajı kim kaleme alırsa alsın, herkes bu ziyareti, “Batı emperyalizminin mesajını götürdü!” biçiminde yorumlar, öyle yorumlamaktadır. Çünkü, mesaj, bizzat hükümetin girişimiyle ve ABD ile yakın ilişki içinde oluşturulmuştur ve bu da “mesajın aslında ABD mesajı olduğu” kanısını güçlendirmiştir.
“Peki, şimdi Suriye Türkiye’ye rest mi çekmiştir?” sorusuna geri dönersek, gerçek şudur: Suriye’nin Türkiye’ye rest çekmesi için aptal olması gerekir. Çünkü Suriye’nin ne böyle bir gücü vardır ne de niyetinin böyle olacağını gösteren girişimleri. Ancak sorun Türkiye’nin bulunduğu mevzidir, ki o mevzi İsrail ve ABD’nin Ortadoğu’daki mevzisidir. Tıpkı, Davutoğlu’nun götürdüğü mesaj için “Bu mesaj ABD’nin mesajıdır!” diyenlerin haklı olmasının nedeninin de AKP Hükümeti’nin bu mevzide olmuş olması gibi.
Suriye Hükümeti, bir yanıyla canının derdindedir ve Türkiye ne demiş, dememiş onun için ikincil, üçüncül önemdedir. Bu yüzden de elbette onun operasyonları yeniden başlatması bir restten çok gerçek bir kıskaca sıkışmış olmasının sonucudur. ABD, İsrail ve Batılı emperyalistler, özgürlük talebiyle ayağa kalkmaya niyetlenen Suriyelileri provoke edip yedekleyerek, Suriye’yi batı emperyalizminin yönlendirdiği iç savaşa itecek bir çizgiye sürüklemiştir.
Eğer Türkiye, komşusunun bu zor zamanında, batı emperyalizminin politikasının ileri karakolu olma tutumunu sürdürürse, öyle İsrail’e atıp tutmalar ya da Somali’ye duygusal seferler düzenleyip açlık ve Afrika tarihi üstüne yanık konuşmalar yapmak da bu İsrail-Amerikan blokunun unsuru haline gelmenin üstünü örtemez.
Gidişat bu yöndedir.
Batılılar da Türkiye’yi böyle bir noktaya iterek, onu tümüyle kucaklarına alacakları bir politikayı sabırla işliyorlar.
Erdoğan-Gül-Davutoğlu üçlüsünün gayretleri, Türkiye’yi otomatik olarak komşularıyla karşı karşıya geleceği bir çizgiye getirmiştir.
Kendilerini kutlarız!
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00