Sayın Emine Erdoğan’a Açık Mektup
Sanırım, AKP’lilerin Başbakanı olan eşiniz, “Köşe yazarının birinin eşime yazdığı ‘Açık Mektup’ yüzünden psikolojik yapım bozuldu,’ diye dâvâ açmaz.
Efendim, eşiniz beyefendiye, Allah’a, Kuran’a, Hz. Muhammed’e inanan dindar bir kişi olduğu için iktidarının ilk yıllarında, ön yargıyla da olsa biraz fazla güveniyordum. Örneğin verdiği sözleri okudukça bu güvenim pekişiyordu. Çünkü Kuran’da, Mü’minun Suresi 8. ayette şöyle yazıyordu: “Onlar (müminler) emanetlerine ve sözlerine riayet ederler.” Sâf Suresi 2.-3. ayetlerde ise şöyle yazılı: “Ey inananlar! Yapamayacağınız şeyleri ne diye söylersiniz? Allah katında en nefret edilen şey, yapamayacağınız şeyi söylemenizdir.”
8-9 yıl önce, “Dokunulmazlıkları kaldıracağız,” diye söz vermişti. Bu sözünü birkaç yıl içinde defalarca tekrar etmişti. Sonra bu verdiği sözü ya kasten tutmadı ya da unuttu. (Dilerim Alzheimer falan değildir.)
Bugün de pek değişiklik yok. Örneğin 12 Haziran Genel Seçimi’nin akşamı, ünlü balkonundan şöyle demişti: “Bize bu seçimde oy verenlerin de, vermeyenlerin de yaşam tarzını, inanç ve değerlerini, onurumuz, namusumuz ve şerefimiz olarak göreceğimizden hiç kimsenin, ama hiç kimsenin kuşkusu, şüphesi ve tereddüdü olmasın.” (Milliyet, 13.06.2011)
Çok geçmedi, İstanbul’da, Kadıköy’de çarşaflı ve türbanlı kadınlar normal giysili bir ana-kıza saldırarak şöyle bağırıyorlardı: “Yüzde 50 oy aldık. Bu kıyafetle buralarda dolaşamazsınız. Amerika’ya gidin…” Sonra Erzurum’un Yakutiye ilçesinde bir kadın ramazanda sokakta sigara içtiği için tacize uğruyor. Tabii bunlar ve benzeri olaylarda eşinizin hiçbir dahli yok. Ama öyle bir hava yarattı ki, gazetelere yansıyan ya da yansımayan birçok olayın olduğuna inanıyorum.
Örneğin bir olay da benim başımdan geçti. İzmir’de Konak’ta bir adam, “Din düşmanı,” diyerek yanıma geldi ve ekledi: “Er-geç öteki dünyada seninle hesaplaşacağız.” Güldüm, geçtim…
Eşiniz, “Artık bugün fikirler, görüşler, düşünceler potansiyel suçlu olarak değerlendirilmiyor,” demişti. Düşüncelerini belirtenlerin başına neler geldiğini, eminim siz de iyi biliyorsunuz. Sadece bir örnek vereceğim, “Polisin sıktığı 13 kurşunla öldürülen 12 yaşındaki Uğur Kaymaz’ın anmasına katıldıkları gerekçesiyle gözaltına alınan Eğitim Sen üyesi 4 öğretmen, ‘yasadışı örgüt propagandası’ yaptıkları iddiasıyla tutuklandı.” (Evrensel, 6.8.2011) Bir anma bile hazmedilmiyor, varın gerisini düşünün.
Sanırım eşiniz bu söylediğini de unuttu. Bir unuttuğu konu daha var. Polis üzerine söylediği şu sözler: “Türkiye’de artık polis, kısıtlamanın bir aracı olarak değil, tam tersine, demokrasi ve hukukun teminatlarından biri olarak öne çıkıyor.” Polislerin gençlere, işçilere yaklaşımını bilirsiniz. Ama bireysel olaylar da oluyor. Örneğin, bir kentimizde, polis, kendisine öncelik tanımayan bir satıcıyı bayıltıncaya kadar dövüyor… Polislerin gücünün ölçüsünü yabancılar da öğrenmiş. Kendisini “Uluslararası Polis” olarak tanıtan bir İngiliz turist gittiği restoranda ortalığı birbirine katmış. Adam iyi tanımış bizim polisin gücünü…
Gelelim eşiniz beyefendinin hiç önemsemediği bir konuya. Elimde Emek Partisi’nin bir duyurusu var, “Kadınların ölümünden sorumlu olan AKP ile HELALLEŞMEYECEĞİZ!” başlığıyla başlayan. Giriş bölümünü yazıyorum sadece:
“Her gün 5 kadın katlediliyor.
“Bu dehşet rakamını hayatımızın gerçeği haline getiren kim?
“Kim, bu kadınlar ellerinde savcılıktan alınmış koruma belgeleriyle öldürülürken hiçbir şey yapmayan?
“Yakılan, boğulan, bıçaklanan, kurşunlanan, asılan, işkence edilen kadın bedenleri orta yerde dururken, evlerin dört duvarı arasında her gün başka kadınlar şiddetle baş başa bırakılırken sorumlu kim?
“Söz konusu olan kadına yönelik şiddet olduğunda AKP’li yetkililerin dilinden dökülen ‘Biz yapılması gereken her şeyi yaptık, bütün olumlu adımlar bizim dönemimizde gerçekleşti’ oluyor. Peki, hangi kadın AKP’nin yaptık diye övündüğü kâğıt üzerindeki bu düzenleme ve değiştiklerden olumlu etkilendi?”
Sonra çeşitli örnekleri veriyor, Emek Partisi. Sonunda da neyin, nasıl yapılması gerektiğini ve yollarını gösteriyor.
Siz de bir kadınsınız, Emine Hanım. Erkeklerin ezici bir çoğunlukla egemen olduğu Meclis’ten neredeyse bebek yaştaki kız çocuklarımızın, genç kızlarımızın, orta yaşlı, hatta yaşlı kadınlarımızın geleceklerini karartacak, dahası öldürecek olaylara engel olabilecek kararların çıkacağına, açık söyleyeyim, pek inanmıyorum ben. Ama siz etkin ve yetkin bir kadın olarak, en yakınınızdaki kişiyi, tüm kadınlarımızın her an karşılaşabilecekleri bu vahim gidişat üzerinde aydınlatabilirsiniz. Çünkü eşiniz bu halkın sesini, haykırışlarını duymuyor. Ne diyor Cumartesi Anneleri, Galatasaray Meydanı’ndaki 332. toplantılarında: “Bütün dünya sesimizi duydu. Başbakan duymadı.”
Biri Kayseri’den, öteki İngiltere’den iki gazete haberiyle bitireyim bu açık mektubumu. Önce Kayseri’den: “86’lık koca, 65 yıllık 83’lük eşini kendisine ilgi göstermiyor diye bıçakladı.” (Posta, 9.8.2011)
İkincisi İngiltere’den: “İngiltere Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan bir araştırmaya göre İngiliz turistlerin en fazla cinsel saldırıya uğradıkları ülke Türkiye olarak belirlendi.” (Milliyet, 8.8.2011)
Ünümüz dünyaya yayılıyor, di mi Emine Hanım?
Sayın Emine Erdoğan, açık söyleyeyim son umudum sizsiniz. Lütfen eşinizi uyarın. Kadınların tacizine, katline böyle ilgisiz kalırsa, hem öteki dünyada (Eğer Kuran’da yazılanlar gerçekse, verdiği sözleri tutmadığı için, Allah’ın “En nefret ettiği kişilerden” olacak, hem de bu ülkenin tarih kitaplarına, bilgisayar disklerine, “Beyinleri sadece belden aşağı çalışan Erkekler Cumhuriyeti’nin Başbakanı’ydı,” diye geçecek.
N’olur Emine Hanım, vakit çok gecikmeden uyarın eşinizi… Benden bir ağabey öğüdü…
Saygılarımla…
EVRENSEL'İNMANŞETİ

Baykar İsrail’e silah satan Leonardo’ya ortak oldu

Kadınlar güvencesiz, esnek ve düşük ücrete çalışıyor

Gensoru oylanacak, sokaklar boş kalmayacak

Evrensel'i Takip Et