15 Ağustos 2011 10:00

‘Sular durulmaz dalgalanmadan’

‘Sular durulmaz dalgalanmadan’

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yine zor günlere giriyoruz. Ama bundan dolayı yeise kapılmamak gerek. Sular durulmaz dalgalanmadan. En yoğun çatışmalar kalıcı barış öncesinde yaşanır. Çatışan taraflar tüm güçlerini ortaya koyarlar.
Barış süreçlerini yakından izlemek gerek. İyi niyetli adımlar ve karşılıklı güven sağlamak, çatışan tarafların karşılıklı onuruna dikkat etmesi de çözüme gidiş psikolojisinin en önemli unsurlarından biridir.
Megalomani çatışmanın sürmesinin önemli psikolojik unsurlarından biridir.
“Padişahım çok gururlanma, senden büyük Allah var”, geçmişin anlamlı sözlerinden biridir.
Yüzde 50 oy almak önemlidir elbette, Türkiye gibi ülkeler açısından elbette.
Ama yüzde 50’nin oyunu almadığınızı da akılda tutmalısınız hep.
Başbakan Erdoğan’ın 10. Yıl konuşması daha çok acının yaşanacağı doğrultusunda ipuçları veriyor.
Sizin deyiminizle yüzde 99’u Müslüman olan (modernist İttihatçı ve Kemalist sayesinde!) bir ülkede, “yüzde 50 oy alan AKP Müslümanları temsil etmiyor” sözü ne kadar abes kaçıyorsa, yasal ve yasal olamayan Kürt partilerinin Kürtleri temsil etmediği yaklaşımı da o kadar saçma kurulmuş bir cümledir.
Bununla hiçbir çözüme ulaşılması mümkün değil.
Başbakan Erdoğan’ı anlıyorum, de fakto var olan Kürt bölgesinde “ana muhalefet partisi” konumunda. Yani fiilen siyasal tarihi ve sosyolojik gerçeklikler temelinde var olan Kürt bölgesinin Kılıçdaroğlu’su konumunda. Türkiye açısından KIlıçdaroğlu nasıl inandırıcı bir politika üretemiyorsa, Erdoğan da Kürt bölgesi bakımından inandırıcı politika üretemiyor. Kürt gerçekliğini kabul ediyorum demekle o gerçekliği kabul etmiş olmuyorsunuz. Türkiye’de Kemalizmi reddedip, Kürt bölgesinde İslam’a bulanmış bir Kemalizm uygulayamazsınız. Eğer AKP, Kürt bölgesinde muhalefet partisi konumundan kurtulmak istiyorsa, aynı Katalanya’daki İspanyol Sosyalist Partisi gibi gerçekliği kabul edip, eşit şartlarda siyaset yapılmasının şartlarını oluşturmalıdır.
Tankınıza topunuza uçaklarınıza ordunuza polisinize karşın, yarım asırdır ezemediğiniz bir gerçeklik var ortada, Kürt gerçekliği, bunun üstünü Türk milliyetçiliği ile örtemediğiniz gibi, İslam ile de örtemezsiniz.
Israr ederseniz, Cuma namazları da ayrı kılınmaya başlanır böyle.
1921 yılında bile sözü edilen “özerklik” kavramını sindirmeden hangi kalıcı çözüme ulaşılabilir?
O zaman önünüze “federasyon” kavramı konur. Nitekim Kemal Burkay da programlarının bu olduğunu açıkladı.
Yahu, “o adamın zaten toplumsal tabanı yok, istediği gibi konuşsun” rahatlığı içinde olunmaması gerekir.
Ve bir gün önünüze, boşanma hakkı da konur.
Bedeli her iki taraf açısından da inanılmaz derece de ağır olacağı gerçeğine karşın.
Oysa iş o kadar basitti, Taraf gazetesi yazarlarının da belirttiği gibi, iyi bir seçimden çıkılmıştı ve gerek AKP, gerekse BDP, seçimin asıl kazananlarıydı.
Başbakanın yapacağı ufacık karşı tarafta güven yaratacak açıklaması, şu anda içine girilen çıkmazı engelleyebilirdi.
Sadece biz söz verilmesi…
Kemalist devletin müstahkem mevkilerinin provokasyonu tuttu.
Kaldırılması gereken olağanüstü yargı mekanizması, seçilmişlerin parlamentoya girmesini engelleyerek, YSK son rezilliklerini yaparak, herkeste umut yaratan seçim sonuçlarını bir anda berhava etti.
AKP, bir anda DP’nin 1954’teki mağrur havasında büründü ve onun hatalarını tekrarlamaya başladı, dolaysıyla Kemalistlerin değirmenine su taşımış oldu.
1995’te Belfast’a gitmiştim, bizim Kürt bölgesinden farksızdı. Yol kontrolleri, devriyeler, iki toplumda egemen olan kuşku ve korku havası. Ama o sırada bir yandan da “çözüm” akademik boyutta tartışılmaya başlanmıştı. Üniversite kitapçısından Güney Afrika çözümünü, Filistindeki çözüm arayışlarını inceleyen kitaplar almıştım. 15 yıl sonra bambaşka bir noktaya gelindi. IRA da Sinn Fein üzerinden siyasal sistem içinde meşruluk kazanmış, hükümette temsil edilmiş oldu.
Geçen hafta İtalya’da katıldığım toplantı da Sin Fein’dan (İrlanda’nın BDP’si) Raymond MCCARTNEY de konuşmacıydı. İngiltere’nin 900 yıllık İrlanda kimliğini yok sayma ve imha politikalarını anlattı. Bugün İrlanda ve İngiltere AB’nin ortak çatısı altında… İngiltere’nin gaspettiği Kuzey İrlanda’da da siyasal bir çözüme ulaşılabildi, sınırlar değişmeden.
IRA’dan cezaevinde tutuklu olup olmadığını sordum, “görüşmelerin ana maddelerinden biriydi” dedi.
İngiliz Hükümeti uygulanan devlet teröründen dolayı özür diledi mi diye sordum, “Kanlı Pazar’dan dolayı Polis Merkezinde yaptığı konuşmada, bunun bir hata olduğunu söyledi” dedi.
Başbakanın, Dersim Kıyımını gündeme taşıması da (Sağ olasın Kısakürek) aslında bir anlamda devlet adına özür dilemekti.
Bunu yapabilenden, daha fazlasını beklemek hakkımız değil mi?
İsrai’i topa tutarken, Kürt sorunu karşısında İsrail’in çözümsüzlük politikalarında israr neden?

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa