İktisat tanımından, iktisadî yorum sapmalarına
Fotoğraf: Envato
Burjuva iktisatçıları dünyanın dört bir tarafında üniversite düzeyinde iktisat eğitimi alan öğrencilere iktisadın tanımını daha ilk ders ilk dakikadan itibaren, ‘kıt kaynaklar ve sonsuz insan ihtiyaçları arasındaki ilişkiyi’ inceleyen bir bilim olarak ortaya koyar. Suya sabuna dokunmayan bu tanımın hemen arkasından da, bir malın fiyatını, ‘o malın arz ve talebi’ belirler şeklinde dillendirerek birer papağan yaratma sürecini başlatırlar.
Yüzlercesi verilebilecek olan iktisadın aktarılan bu tanımı, aslında, iktisadî krizin tanımından başka bir şey değildir. Öyle ya, insanın açgözlülüğü ya da doymak bilmezliği (sonsuz insan ihtiyacı) aslî yani ekonomideki gelişmeleri harekete geçirecek bir unsur olarak ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle de, kaynakların kıt olma özelliği veri iken, kaynak-ihtiyaç eşitliğini sağlayabilmek mümkün olmayacaktır. Bu da, kaçınılmaz olarak iktisadî sorunları, hem de birikimli olarak beraberinde getirmeye başlayacaktır. Yaşanması kaçınılmaz olan son ise en nihayetinde, kaynak ve ihtiyaç gibi biri nesnel ve diğeri de öznel olduğunu belirtmemiz gereken ve tanımları gereği asla eşitlenemeyecek iki büyüklüğün uyuşmazlığının sonucu olan iktisadî kriz ortamıdır.
Ancak, iktisadın tanımını bir başka şekilde ortaya koyarsanız, bu sefer de insanların olup bitenleri sorgulamasının yolunu açmış olursunuz ve başınızı derde sokarsınız. Bu çerçevede de, gelişmelerin sorgulanmasını gündeme getirir ya da insanların bir an durup, ne denmek istendiğini anlamaya yönelik düşünmeye başlanmalarını dürtüklersiniz. Bu böyleyse, o zaman, iktisadın ‘üretim ve bölüşümün toplumsal kanunlarını ele alan bir bilimdir’ biçiminde ortaya konan tanımından uzak durmanız gerekir.
Üretim, bölüşüm, toplumsal, kanun; işte size birbirini ardına dizilmiş dört kışkırtıcı ve egemenlerin yani hâkim sınıfın sorgulanmasına neden olacak kavramlar. Bu nedenle de, son belirtmiş olduğum iktisat tanımı, iktisat öğrencisinin daha baştan sorgulamasının önlenmesi ve uyandırılmaması açısından telâffuz dahi edilmemesi gereken bir içeriğe sahiptir. Tanımı okumaya başlarken belki ilk kavramda yani üretim kavramında öğrencinin ya da insanların zihninde pek bir şeyi harekete geçiremezsiniz. Ancak, üretim kavramının peşi sıra gelen ve her biri aşama aşama insanın irkilmesinin yanı sıra
- neler oluyor,
- bu kanunları kim düzenliyor,
- bunlar nasıl toplumsal kanunlar ki, aslî olarak üreten biz olduğumuz halde ancak kendimizi yenidenüretebilecek yani sadece geçimlik düzeyimizi sağlayacak, daha açıkçası, ancak nefes alıp vermemize imkân tanıyacak kadar bölüşümden pay almamıza neden oluyor,
- bu bölüşümü düzenleyen kanunların hazırlanmasında rolümüz ve yerimiz nedir? gibi sorular sorulmasına neden kavramlar egemenlerin huzurunu kaçıracak niteliktedir.
Hâl bu iken, bir öğretici olarak daha işin başında son belirttiğim tanımlamadan bir an önce uzaklaşmanız, bu çizgide öğretime devam etmemeniz ve daha ileriki aşamalara geçtiğinizde, hatta iktisat alanında kanat önderi olarak tâltif edildiğinizde asla bulaşmamanız ve kendinize dayanak almadan yorum yapmanız gerekmektedir. Bu yolla, boyunduruğu altına girdiğiniz ve sahibinin sesi olarak varlığınızı sürdürebildiğiniz hâkim sınıfın/sınıfların amaçlarına en iyi hizmet eden kullar haline gelmeniz mümkündür.
Tabii ki, bu son söylediklerimin farkındaysanız yine de affedilebilecek ya da mazur görülebilecek bir tarafınız olabilir ya da bir çıkış yolu bulabilme imkânına sahip olabilirsiniz. Ya da en azından belki ahmak olarak nitelendirilmeyebilirsiziniz. Zira hiç değilse ne olduğunun farkındasınız ve henüz aklî ve zihnî melekelerinizin kapitalist sistem ve bu sistemin efendileri tarafından dumura uğratılmamış olması, sizin için bir kurtuluş ve tedavi olmanın yolunu açabilir.
Peki ya verdiğim ikinci iktisat tanımı çerçevesinde nelerin olup bittiğinin ya da olacağının farkında bile değilseniz size ne denir?
Eh, bunun da cevabını siz veriniz.
Selâm ola.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00