AKP’nin 10. yılı
2001 yılının 14 Ağustos’unda kurulan AKP, kuruluşunun 10. yılında bazı gazetelere tam sayfa ilan vermiş, “Milletin Partisi Birliğin Adresi 10 yaşında” başlıklı. 12 Haziran seçimleri öncesi yayınlanan, hani külliyetli miktarda edebiyat şovlarının yapıldığı “Hayaldi, hakikat oldu” ilanlarına öylesine benziyor ki…
İlan, daha başlığından faul. Ne diyordu başlıkta; “Milletin Partisi Birliğin Adresi”. Yüzde 50 oy, sadece milletin yarısını kapsar, yani milletin yüzde 50’sinin partisisin. “Birliğin Adresi” sözcüklerine gelince… Daha 14 Ağustos 2011 tarihli gazetedeki ilanın neredeyse mürekkebi kurumadan, bir gün sonra, Zonguldak’ta, AKP’nin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar şöyle diyordu: “Oy verenleri de, vermeyenleri de kucaklayacaksın. Oy verenlerle vermeyenler de bir değil tabii; bunu bir kenara koymak lâzım” (Cumhuriyet, 16.8.2011) Pekiii, nerede kaldı “Birliğin Adresi” edebiyatı?
Aslında AKP Bakanı Erdoğan Bayraktar haklı sözlerinde. Oy verenler de vermeyenler de kucaklanıyor; ama oy verenler sevgiyle kucaklanıyor, oy vermeyenler de tekmeyle, copla, biber gazıyla, gaz bombasıyla, işkenceyle kucaklanıyor.
İlandaki bazı cümleler şöyle; “10 yıl geçti. Bu sürede durmadan, dinlenmeden, aynı hedefler için çalıştık: ileri demokrasi, büyük ekonomi, güçlü toplum, lider ülke… Bizim için durmak yok. Daha iyisini yapmak için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz”
Allah aşkına, durun artık. Çünkü “İleri demokrasi”nizde polis tekmeleri, hamile annelerin çocuğunu düşürmesine neden oluyor; bir üniversitenin rektörüne polis dayak atıyor; “İleri demokrasi”nizden cesaret alan sokaktaki adam, şort giyen sporcu bir kıza saldırıyor; daha niceleri…
“Büyük ekonomi”ye gelirsek… Güçlüysen eğer işsizlikten dolayı gencecik insanlar intihar etmez, parasızlıktan cinnet geçirmez, küçücük çocuklar evlerine birkaç kuruş katkıda bulunmak için ölümü bile göze alarak hurdacılık filan yapmaz. Büyük ekonomilerde sağlıktan eğitime kadar bir çok alanda böylesine çöküş, böylesine rezalet yaşanmaz…
Bir de “Güçlü Toplum” var. Her şeyden önce güçlü toplumlarda kadınlar tacize uğramaz, katledilmez. Ekonomisi büyük, güçlü toplumlarda iş kazalarından gıda zehirlenmelerine, trafik kazalarından suda boğulmalara, aile kavgalarından toprak-su konularındaki çatışmalara kadar gittikçe artan yoğun ölümlere engel olunur…
“Lider ülke” konusuna gelince… Neyse, şimdi Suriye’den, İsrail’den, Libya’dan, Kıbrıs’tan, Somali’nin korsanlarından falan söz etme gereği duymuyorum…
İlandaki bir cümle de şöyle: “Demokrasimiz güçlendi, refahımız ve itibarımız arttı. Şimdi Türkiye daha demokratik”
Güçlenen demokrasimizden, ekonomimizden üç kısa örnek: AKP’li Kırşehir Belediyesi hakkında yazdığı haberler nedeniyle Kırşehir Postası Gazetesi sahibi ve Yazı işleri Müdürü Havva Karakaya 375 gün meslekten men edildi.
İkinci örnek: Gazeteci Ahmet Şık’ın basılmamış kitabı toplatıldıktan sonra, Halil Gündoğan’ın yazdığı 200 sayfalık kitap, “Mektup” sayılarak cezaevi yetkililerince el konuldu.
Bu iki olay, kucaklananların “Oy vermeyenler sınıfı”na mensup kişilerle ilgili. Peki ya buna ne denir: “Sokak sanatçısı Tristan Trevvissick, gezdiği dünya sokaklarında görmediği baskıya birkaç haftadır bulunduğu Türkiye’de tanık oluyor. 5 kez polisler tarafından engellenen Trevvissick, polislerin kendisine ‘hayvan muamelesi’ yapmasından şikâyetçi.” (Evrensel, 16.8.2011, yani malum ilandan 2 gün sonra.)
İlanın son iki cümlesi şöyle: “Şimdi halkımız sayesinde AK Parti’nin ışığı daha parlak” (Eminim efendim, eminim.) Ve son cümle: “Milletimizle beraber nice 10 yıllara…” (Allah yazdıysa bozsun, ne diyeyim…)
Kurşun oruç bozmaz
Veli Bayrak, “Kurşun yedim orucum bozulur mu?” (Evrensel, 7.8.2011) başlıkla yazısında mizahi bir açıdan (ki içinde gerçeklik payı da var) nelerin orucu bozup bozmayacağı üzerinde durmuş. Yazısının sonunda da 12 sorusu var ulemalara. Bunlardan bir kaçını yazıyorum: “Tükürdüğümü yalasam orucum bozulur mu? Haram yedim orucum bozulur mu? Kocamdan dayak yedim! Orucum bozulur mu? Eylemciyim! Biber gazı yedim orucum bozulur mu?”
Elimde bir kitap var 1965’te yayınlanmış: “Nurul izah ve tercümesi”. 24 şey orucu bozmazmış. Biri şöyle: “Ağzına dışardan susam tanesi kadar bir şey alıp yok olacak ve boğazında tadının eseri kalmıyasıya kadar çiğneyip, yutmak.”
22 şey orucu bozar ve kefaret gerektirirmiş. Biri şöyle: “Dışarıdan ağza alınan susam tanesi yemek.”
39 şey orucu bozup, kefaret gerektirmezmiş. Bunların ikisi şöyle: “Boğaza düşen yağmur damlasını ve kar tanesini istemiyerek yutmak.” –“Unutarak cima ettikten sonra, bilerek cima etmek.”
Bu kitabı didik didik taradım. Haram yemek de yok, biber gazı da… İleri Demokrasi’ye ulaşan ülkelerde bazıları haram yer, bazıları da biber gazı… Veli Bayrak’a duyurulur…
EVRENSEL'İNMANŞETİ

Baykar İsrail’e silah satan Leonardo’ya ortak oldu

Kadınlar güvencesiz, esnek ve düşük ücrete çalışıyor

Gensoru oylanacak, sokaklar boş kalmayacak

Evrensel'i Takip Et