‘Türk işi yardım’ı sorgulamak!
Fotoğraf: Envato
Maliye Bakanlığı emekli maaşlarına yüzde 4 zam mı öngörmüş, Başbakan, “Yüzde 1 de ben ekliyorum, yüzde 5 yapıyorum zammı” diyor. Bunu da resmi yetkililer, “Biz yüzde 4 demiştik ama Başbakan yüzde 5’e çıkardı!” diye Başbakana yalakalık yarışına giriyorlar.
Yıldız Kız Voleybol Milli Takımı’na federasyon “25’er cumhuriyet altını ödül” veriyor, Başbakan ayaküstü ekliyor: “25 altın da benden ekleyin 50 altına çıkarın; bayramdan önce de hesaplarına girsin ha!” diye basın önünde konuşuyor.
Aslında örnekleri çoğaltabiliriz. Hatta nerede parayla ilgili iş konuşuluyorsa orada aynı ianeci, ulufeci tavır sırıtıyor dersek, abartmış olmayız.
Bir batılı bürokrat ya da politikacı bu diyalogları dinlese, sanır ki, Başbakan bu artırmaları babasının kasasından karşılıyor! Çünkü modern bir devlette devletten bir kuruş para çıkacaksa, bunun yolu yöntemi vardır. Bu yollardan geçilmeden devletin hazinesinden kimseye para verilemez. Çünkü başka türlüsü keyfiliğin, devletin hazinesinin yağmalanmasının yolunun açılması demektir.
Ancak Erdoğan ve Hükümeti, Özal’ın da açtığı bu keyfilik ve popülizm yolundan ilerlemekte, “Şuna şu kadar verin, bu kesime bu kadar verin” diye ianeci, ulufeci tarzı giderek normalleştirmiştir!
Ve Erdoğan Hükümeti, iç politikada uyguladığı bu popülist, keyfiyetçi yöntemi, şimdi de dış politikada devreye sokmuş bulunmaktadır.
“Libyalı muhalifler” denilen, ama gerçekte neyi ne kadar temsil ettiği meçhul de olan gruba para desteğini (Bilinen miktar bugüne kadar 300 milyon doları bulmuştur), elden sunmaya başlamıştır. Buna da “Türk işi (usulü) yardım” adı takılmıştır. Gerekçe olarak ise, “Mevcut koşullarda böyle bir yardımı yapmanın çok uzun bürokratik prosedürler gerektirdiği” gösterilmektedir.
Peki, bu yüz milyonlarla ifade edilen paralar kime, hangi kaynaklardan (Her halde Başbakanın emrindeki “Örtülü ödenek”tendir) sağlanarak verilmiştir. Bu, “muhalefet” denilen ve şu anda bilenen tek özellikleri batıya ve Türkiye’ye bağlı oldukları söylenen bu kişiler, bu paraları kimlere dağıtmakta, nerelere harcamaktadırlar; dahası yarın da yerlerinde kalabilecek midir?
Kaddafi’nin başını getirene (ölü ya da diri) 1.3 milyon dolar ödül biçen bu muhalefet, ödül parasını Türkiye’den “Türk usulü yardım”dan mı karşılayacaktır?
Bu soru hemen geliyor insanın aklına.
Her ne kadar bu ödülü, “Bingazili bir iş adamı verecek” dense de bu iş adamının Türkiye’den giden, ulufeden 10 milyon yağmalayıp bunun 1.3 milyonunu ödül koymadığını kim söyleyebilir?
Böyle olmuş olması daha akla yakın değil mi?
Gelişinin kaydı olmayan bir paranın harcanırken kaydını neden tutsunlar ki? Hele de Libya’nın, bugün kimin elinin kimin cebinde olduğunu kimsenin bilmediği koşullarında.
Kuşkusuz ki AKP Hükümetinin “olağanlaştırdığı” bu “ulufeci” anlayış, bir yandan kamu kaynaklarının yağmalanmasını kolaylaştıran bir yöntem olurken, iş dış yardıma dönüştüğünde, bu paranın o ülkede “kayıt dışı”, dağıtanın keyfine bağlı olarak dağıtılmasının yolunu da açmaktadır. Ve dahası bu, Libya’da Türkiye’nin iş birlikçisi, komprador Libyalılar yaratmaya yarayan bir tutumudur. Ve muhtemeledir ki hükümet de bu amaçla, eski sömürgecilerin yaptığı gibi, bu parayı dağıtmaktadır?
Belki emperyal hayalleri olan politika ve sermaye çevreleri, bu yöntemin iyi, pratik ve Türkiye’nin çıkarına olduğunu söyleyeceklerdir. Ama “elden beslenmeye” alışan iş birlikçiler, başkalarının elinden daha çok beslenirlerse hemen sırt dönmeye de en yatkın burjuvalardır.
Ülkelerine hainlik edip yabancılarla ülkesini bombalayanlar, NATO uşakları bir yabancıya niye ihanet etmesin ki?
Önümüzdeki dönemde Suriye başta olmak üzere “Libya türü muhalefetler” daha çok çıkacağına göre (Hatta Türkiye’den para sızdırmak için muhalefet oluşturanlar da çıkacaktır) “Türk işi yardım”lar da artacaktır. AKP Hükümeti, Yeni Osmanlıcı hayallere dayandırdığı çöken dış politikasını, milyon dolarlarla satın alarak kurtarmaya çalışmaktadır.
Bu yüzden de Türkiye’nin demokratları, ilerici güçleri, cebinden hazineye vergi kesilen her yurttaşı, bu “elden besleme iş birlikçiler” yetiştiren dış politikaya ciddi biçimde karşı durmak zorundadırlar.
Tabii bu “elden verilen” “Türk işi yardım”ın kaynağını ve kimlere verildiğini yüksek sesle sorarak!
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00