‘Besleme muhalefet’ sizi kurtarmaz!
Fotoğraf: Envato
ABD, İngiltere ve Fransa’nın Suriye Devlet Başkanı Esad’a, resmen; “Senden reform filan beklemiyoruz. Artık çekil!” demesinden sonra, “bölgenin hakimi” gibi konuşan Türkiye’nin Başbakanından, Dışişleri Bakanından pek ses çıkmadı.
“Hiç olmazsa şu bizim 1-2 hafta bekleyelim talebini dikkate alsaydınız” tepkisi bile çıkmadı. Ama açıkça Esad’a “Artık çekil!” de demediler.
Ne var ki Başbakan Erdoğan, çeşitli zamanlarda kameralar karşısına çıktığında, “Mübarek Ramazan Bayramı’nın Libyalı kardeşlerimiz tarafından da Suriyeli kardeşlerimiz tarafından da bayram olarak kutlanmasını diliyorum” diyerek; ABD, Fransa ve İngiltere’nin çağrısına zımnen katıldığını söylemiş oluyor. Çünkü burada kastedilin bayram “takvimsel” ve “dini” olan bayram değil. O kimse dilemese de her halükarda 1500 yıldan beri olduğu gibi kutlanacak! Burada kastedilen bayram, Kaddafi’nin Esad’ın tümden devrilmesidir!
Böylece AKP Hükümeti, batılı emperyalist güçler gibi, “Esad’la yürünecek yol olmadığı’nı söylemiş oluyor.
Öte yandan ilk toplantısını temmuz ayı başında Antalya’da yapan “Suriye muhalefeti”nin son bir haftadan beri İstanbul’da toplandığı, Esad’ın devrilmesi durumunda ne yapacağını kararlaştırmaya çalıştığını biliyoruz. Eğer görüşmeler başarılı olursa, bu muhalefetin bu hafta sonunda kendi yol haritasın çıkarmış olacağı belirtiliyor.
Ancak Suriye sorununun, İstanbul’da toplanan “muhaliflerin” ne deyip, ne yapacağından çok daha önemli olduğu anlaşılıyor.
Her şeyden önce İstanbul’da toplanan “Suriye muhalifleri”nin sadece İslamcı eğilimdeki muhalefet unsurları olduğu, Türkiye ve ABD’nin, Suriye’deki Sünni muhalif çevreleri birleştirip bir güç oluşturmaya çalıştığı görülüyor. Bunun ise etkili olma şansının çok olmadığı belirtiliyor. Çünkü Suriye’de Esad rejimine karşı çok geniş bir muhalefet olduğu ama Kürtlerden Hıristiyanlara, Dürzilerden Sünni kimi laik kesimlere kadar bu geniş muhalefetin Esad’dan çok da bir Sünni (Bu şeriatçı anlamına da geliyor) bir Suriye rejiminden çekindiği geniş bir kabul görüyor. Bu yüzden de (Türkiye ve ABD’nin, Suriye’deki rejim değişikliğini Alevi-Sünni çatışması üstünden gerçekleştirmek istedikleri bir gerçek) Sünni şeriatçı eğilimlerin arasında bir koordinasyon gerçekleştirilse de öyle, bu muhalefetin yakın bir gelecekte, kolay bir biçimde iktidara gelemeyeceği anlaşılıyor.
Gazetemizde, hafta başında yayımlanan Mustafa Yalçıner arkadaşımızın “Suriye izlenmeleri”nde ve Muhabirlerimiz Gürbüz Şahin ve Ali Karataş’ın Suriye’yi iyi bilen Hataylı Aydın Bereket’le yaptığı röportajda (dün yayımlandı) dikkat çektiği gibi, Suriye’de Esad rejimine herkes muhalif ama bu muhalifler, ABD ve Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesine de son derece karşılar. Hatta Türkiye ve ABD düşmanlığı neredeyse at başı gidiyor.
Doğrusu Türkiye ile Suriye’nin yüzyıla yaklaşan Hatay üstünden süren sınır çekişmeleri ve ABD’nin İsrail’in arkasındaki esas güç olarak Arap dünyasında uyandırdığı nefretin derinliği dikkate alındığında, Suriye’deki ABD ve Türkiye düşmanlığının at başı gitmesi ve muhalefetin bile böyle bir dış müdahaleye karşı olması anlaşılır olmaktadır.
Bu durumda Türkiye’de toplanan “besleme, Müslüman kardeşler ve kardeşlerinin” Suriye’de egemen olması zor olacağı gibi, ABD ve Türkiye’nin desteği ile iktidara gelseler bile iktidarda kalmalarının çok daha zor olduğu görülüyor. Çünkü Suriye’deki onca etnik grubu, onca din ve mezhebi bir arada tutup ülkeyi az çok barışa kavuşturacak ne güce, ne itibara, ne güvene, ne birleştirici, demokratik bir programa sahip görünmüyor İstanbul’daki besleme muhalefet!
Bu yüzden de Türkiye’nin çöken Ortadoğu politikasını Suriye’deki iş birlikçisi muhaliflere dayanarak kurtarması çok zordur.
Ve şu açık ki; ABD ve AKP Hükümetinin işi, Libya’dan bile çok zor olacak Suriye’de. Ama kader birliği ettikleri açıkça ortaya çıkan bu iki ülkenin Ortadoğu batağına daha çok batacakları da kesin!
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00