Elif Shafak
Her şeyin adını doğru koymak gerek. İskender’e tutup Alexander demek olmazsa, bu da öyle.
Elimde tuttuğum kitabın kapağında “Türk Edebiyatı” yazıyor. Bu ifadenin normal koşullarda, yazarının uyruğu ya da bahsettiği konuyla değil, kitabın yazıldığı dille ilgili olduğunu herkes bilir. Ama kaç kitaptır Elif Shafak’ın yayıncıları öğrenemedi. Yazar, Türkçe yazmıyorsa Türkiyeli olması, olayların bazen Türkiye’de geçmesi bunu değiştirir mi?
İngilizce yazılıp da Türkçeye çevrilmiş bir kitabın yazarının adının doğrusu bu: Elif Shafak. Türkçe’den bildiğimiz isimlere benziyor diye, Shafak’ın göçmen edebiyatı kulübünden Afganistanlı arkadaşı Khalid Hosseini’nin adını Halit Hüseyni diye çevirmek ne kadar yanlışsa, o da öyle. Kitabın orijinal dilinde yazarın adı olarak ne yazıyorsa, bizim alfabemizdeki yazılışını korumaktır doğru olan. Elif Shafak’sa, Shafak.
Kitabı orijinal dilinden okumadığımıza göre, çeviri yazar tarafından onaylansa, hatta kendi ifadesiyle “yeniden yazılsa” bile (Öyleyse neden çeviri ve çevirmenin adı var?), kitabın diliyle uğraşıp çevirmen Omca A. Korugan’ı eleştiriye tutmaya insanın gönlü razı olmuyor. Hani, nasıl diyordu köyünden çıkmamış Türkçesi zayıf Kürt kadını; “Korkarım herkes gibi insanım ben de”. (İskender, Doğan Kitap, s.261)
Kitabın “Türk Edebiyatı” kategorisinin çelişkileri bir yana, Batılı okuru cezbetmek için yazılmış satırların arasında kaybolan Türkiyeli okurun kendisini enayi gibi hissetmesi daha fena. Çünkü çok belli, bu kitap bize yazılmamış. Ama öyleymiş gibi tantana yapılıyor.
Daha ilk birkaç sayfasında, annesinin ardından helva kavuran bir kadın, bir kadının “erkek çocuk doğuramama” problemleri, sünnetten kaçan velet, köyün ebesi olma kurumu gibi doğulu doğulu göndermeler okuru o kadar yoruyor ki, temel meselenin bir namus cinayeti olduğunu öğrenmek insanı şaşırtmıyor. Sürpriz yok. Sonra da selam göndermeler, “Fırat Nehri yakınlarında” bir Kürt köyüne, hippilerin özgürlükçü mülkiyet karşıtı eylemlerine, tasavvufçu hapishane arkadaşının “Kalp ehli der ki...” nutuklarına… Hoşuna giden istediği yerden yakınlık kurabilir.
Lafı uzatmaya gerek yok. İskender’in kötü bir dili olması, Türkiyeli olmak üzerine akla gelen bütün klişeleri kullanması, namus cinayetiyle, aile içi sevgi ve sevgisizlik halleriyle uğraşması, dini mesajları o kadar sinir bozucu olmazdı… (Kısmen) güzel bile olabilirdi… Elif Shafak hepsini bu kadar tepeden bakarak, böyle bir kibirle, bitmeyen tükenmeyen bir öğreten kadın edasıyla anlatmasaydı.
Kadın cinayetleri hakkında mesaj verirken yazar “İskender’i anlamak bu yüzden benim için çok önemli” (Radikal Kitap, 29 Temmuz 2011, Arafta Tutunmaya Çalışmak) diyor. Belki kitabın kapağında ve arka iç kapaktaki erkek kıyafetli fotoğraflarıyla da bunu söylemeye çalışıyordur, yoksa bu fotoğrafların sadece reklam için yapıldığını düşünmemiz gerekecek. Bu anlama çabası uğruna kitapta ırkçılık baskısı, evde babanın olmamasının erkek çocuğuna yüklediği sorumluluk gibi meseleler küçük ayrıntılar olarak geçiyor da büyük laflar kandırılıp da sünnet edilen çocuğa saklanıyor; “O güne dek bilmezdi, birine bütün kalbinle muhabbet besleyip yine de onu incitmek istemenin mümkün olabileceğini…” (s.27)
Ölümcül bir basitleştirme arazı taşıyan İskender’de anladığımız ne? Doğulular namus cinayeti işliyor ama Batılılar da ırkçılıklarıyla onları çileden çıkarıyorlar. Peki. “İnsan niye nefret eder ki?” (s.153) diye anlamlı bir soru sorup bütün ırkçılık tartışmasını bitirince, insan bir şey demiş oluyor mu gerçekten?
Yine de yazar İskender’i anladım diyorsa anlamıştır. Ama anlamadığı, hatta bırakalım anlamayı, ters köşeye yattığı şeyler olmalı. Bir aydır göçmen ve yoksul gençlerin Londra’yı nasıl sallayıp yaktığını izleyen bizler için, bundan otuz yıl öncesinin Londra’sında geçen kitabıyla ilgili temmuz sonunda verdiği röportajda söylediklerini biz başka nasıl anlayalım: “Bence İngiltere, bu konuda muazzam yol kat etmiş bir ülke. Bu demek değil ki ırkçılık kalmadı. Ama özellikle Londra çok kültürlülüğü, kozmopolit enerjiyi özümseyebilmiş bir yer. (…) İngilizlerin otuz sene içinde katettiği yolda; demokrasiye yaptıkları vurgu, ifade özgürlüğüne, güçlü bir sivil topluma, farklı seslere, çok kültürlülüğe inanmalarının payı çok büyük.” (Radikal Kitap, 29 Temmuz 2011, Arafta Tutunmaya Çalışmak)
Londra yangını İskenderleri yazarından daha iyi anlatıyorsa, biz ne yapalım?
GÜNÜNYAZILARI
![Melih Şabanoğlu](https://staimg.evrensel.net/upload/yazar/cache/100x100/yazar_fcd053ad9337319a7d69dfb1b70ad59b3647f396.jpg)
![Ahmet Yaşaroğlu](https://staimg.evrensel.net/upload/yazar/cache/100x100/yazar_703e30a97e74ac280b271a5e46066b21f67351c1.jpg)
![Yücel Özdemir](https://staimg.evrensel.net/upload/yazar/cache/100x100/yazar_b15b8db0be3c5c349399f04bf94b1934ae698316.jpg)
![Adnan Gümüş](https://staimg.evrensel.net/upload/yazar/cache/100x100/yazar_4c28ba0343b2ebb8bb11fab9fb206854a8009f78.jpg)
![Yusuf Karadaş](https://staimg.evrensel.net/upload/yazar/cache/100x100/yazar_132e40090d710a9c66e87888ce89dc45341cf1e9.jpg)
Evrensel'i Takip Et