29 Ağustos 2011 10:31

Bodrum açılımı

Bodrum açılımı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Medyada bir haftadır Bengi Yıldız’ın Bodrum’da çekilen fotoğrafı ile uğraşanlar var. Görüldüğü kadınla ilgisini sorgulayanlar, ramazanda bira içmesine takılanlar da oluyor ya, meselenin çıkış noktası “Beyaz Türklerin mekanı Bodrum’da bir Kürt” ifadelerinde gizli. Hem dağdan söz edip, hem Bodrum’da gezmek de ne oluyor, demeye getiriyorlar.
Konuyu açmaları kadar, bir haftadır kapatamıyor olmaları bir şeyi gösteriyor. Eski saldırı yöntemlerine yenisini eklemeye çalışıyorlar.
Biz belki alışık değiliz, Kürtlerin, Kürt siyasetçilerin tanışıklığı yok ama memlekette kaset siyaseti diye bir şey var, hatırlayalım. Medyayı yönlendiren birileri, biriyle uğraşmak istediklerinde, belden aşağı vurmalarının, “Bu yanındaki kadın kim” haberleriyle üstüne varmalarının, artık şaşıracak bir yanı kalmadı. Tersine, onların ciddiye alıp bir şey söyleme tarzı, bu.
Söz konusu olan bir BDP’li olunca, onu adamdan saymamak, sadece “terör destekçisi” olduğuna ilişkin haberler yapmak, eski, geleneksel taktiğin bir parçasıydı. Hele de bu kişi, medyanın üslubuyla en çok didiştiği, kelimelerini cımbızla çekip yerden yere vurmayı çok sevdiği Bengi Yıldız ise. Ama artık, bu kâr etmiyor olmalı ki, magazin haberi yaparak itibarsızlaştırmak gibi yöntemler kullanılıyor. Hani ne diyordu ilk haberi yapanlar; “Beyaz Türklerin mekanı” olan magazin sayfalarına taşıyarak.
İtibarsızlaştırmak için her yolu deneyecekler demek ki. Bunun bir de yan etkisi var; tek yanlı BDP fotoğrafından vazgeçmek, bir anlamda inkardan dönmek zorunda kalıyorlar. İçinde BDP’nin, Kürtlerin, Blokun geçtiği ama “bölücülük” ve “terör desteği” vurguları yapamayan sözler de söyleyebiliyorlarmış demek ki, işte bunu itiraf ediyorlar.
Yılmaz Özdil’in “Tatili en çok BDP’lilerin hak ettiği” yazısı da bunun bir örneği elbette. Şovenist açıklamalarına alışık olunan bir kalemin BDP’lilerin olumlu özelliklerinden söz etmesi yeterince dikkat çekiciydi ve bunu da mümkün kılan, onların “çalışkanlık”, “tutarlılık” gibi içinde “terör” geçmeyen birtakım özelliklere sahip olmalarını kabul etmek olacaktı.
Yani, bugüne kadar bir çeşit “Terörle bağlarını kes, ben seni öyle muhatap alayım” türünden bir medya davranışı var idiyse, bu kampanyayla bundan vazgeçmek gerekti. Bunu belki bazı yazarlar daha önceden yapıyordu, bazı gazeteler yumuşak geçiş yaptı falan ama şimdi en faşist gazetelerin bile dahil olduğu bir kampanyadan anladığımıza göre, Bodrum açılımı, yeni bir niyet göstergesi.
Bu, ne her şeyin çok kolaylaştığı, ne medyanın Kürtleri kucakladığı anlamına geliyor, gördüğümüz üzere. Saldırılarının artması ve şiddetlenmesi muhtemel, üstelik çeşitlenmeleri ve böyle beklenmedik bel altı yerden gelmeleri, işten bile değil. Neyse ki, karşılarındaki halkı açılımlara şerbetlediler.

UZAYLILARIN ŞAFAĞI

Bu hafta gösterimdeki filmlerden biri Uzaylıların Şafağı, bilim kurgusal tarafından bir Londra banliyösü hikayesi. Filmin konusu “Mahalleye düşen uzaylı” diye başlayınca işin böyle güncel tarafları ilk bakışta izleyicinin aklına gelmiyor. Ancak, Londra’da patlayan yangından önce çekilmesine rağmen, göndermeleri çok açık.
Mahallenin çocukları uzaylıyı bulup dövüyorlar, sonra da diğer gelenlere karşı mücadeleye başlıyorlar. En ilginç olan, uzaylıların polisle özdeşleştirilip, “Mahallemizden gidin” diye sürekli mahallelerini savunmaları.
Aslında başka gezegenlerden gelen, bizim “uzaylı” dediğimiz canlıların dünyaya indikleri, bazen istila ettikleri filmlerde, genellikle “Yaşam tarzını tehdit eden” düşmanlar, Sovyetler, Araplar, bugünlerde de daha çok göçmenler kastedilir. Ama bu kez, göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı yoksul bir mahallede, mahalleye dışarıdan gelen uzaylı ile polis arasında bir paralellik kurmak, değişik bir düşünme tarzı olmuş.
Filmin bunun dışında pek bir numarası yok, eğlenceli ve tahmin edilebilir bir rota üstünden ilerliyor.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa