30 Ağustos 2011 08:34

Alaçatı’yı öldürdüler dirildi, bakalım gene dirilebilecek mi?

Alaçatı’yı öldürdüler dirildi, bakalım gene dirilebilecek mi?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Çeşme-Alaçatı arasındaki 8 kilometrelik yolu pek seviyorum. Çeşme merkezden ayrılıp, ağaçlarla çevrelenmiş yolu takip ederek, rüzgarın enerjiye dönüştüğü tepenin eteğindeki sörf merkezine ya da tam karşısındaki plaja gitmek için tek yol da zaten bu! Gerçi denemedim, ama plaj boyunca, hafif engebeli tepeleri aşarak pek çok sakin koy keşfetmek de olasıymış ve de Alaçatı Plajı, yaklaşık yirmi yıldır sörfçülerin uğrak yeriymiş. Nisan-kasım ayları arasında en yoğun dönemini yaşarmış sörfçülerin doldurduğu plaj. Bu denli yeğlenir olma nedeniyse, sahilden yaklaşık yedi yüz metre mesafeye kadar derinliği bir metreyi geçmeyen kum bir sahile sahip olması olarak gösterilmekte. “Ne var bunda” dedim, meğer bu sayede yüzme bilmeyenler bile rüzgâr sörfü öğrenebiliyormuş. Bir diğer önemli özelliği de, plajdaki tesislerde her türlü malzemenin bulunması ve ders alma olanağının olması.

TURİZM BELDESİ

Alaçatı’da, Alaçatı-Paşalimanı Turizm Kenti yapımı hâlâ sürmekte. Aman sakın ha: “Ne olacak bu turizm kenti,” demeyin, derdimi depreştirmeyin! Golf alanları; turistik konaklama tesisleri; termal köy; tedavi, sağlık-güzellik merkezleri; butik tatil villaları; kür (tedavi) mekanı; yiyecek tesisleri; kıyının günübirlik kullanıma yönelik işletmeleri ile sosyal kulüpleri ve kongre merkezleri olacak. Uzaktan bakınca “Aman ne iyi”, içine girince “abooo”luk bir olay!

YABANCI SERMAYE GELİYOR

Neden böyle? Yabancı yatırımcının ilgisini çekmek amacıyla, proje yurt dışında müşavirlikler kanalıyla tanıtılmış. İspanyol, Japon ve Rus turizmcileri büyük ilgi göstermişler. Güya, yabancı sermayenin yatırımlarla Türkiye’ye girmesi ve bu doğrultuda riskin de azaltılması amaçlanmış. Söz konusu “Turizm Kenti”nde, yetmiş beş bin yatak kapasiteli bir yatırım hedeflenmiş. Bölge, tahsise SİT alanı dereceleri düşürülerek ve mülkiyete ilişkin sorunlar çözülerek hazırlanmış. Mülkiyete konu olamayacak kamu varlıkları (güya) özel kurum ve kişilere devredilecekmiş.

RÜZGAR SÖRFÜNÜN YOK OLUŞU

Alaçatılılar, Alaçatıport’u kestirmeden: “Rüzgar Sörfünün Ölümü,” diye tanımlıyorlar. Tedirginlikleriyse, Alaçatıport’un rüzgara engel olacağından değil yapılaşmadan, gelecek varsıl teknelerden ve “jet ski” kullanacak varsıl aile çocuklarından kaynaklanmakta. Zira sahilde, 2 kilometrelik kanal açılarak yapılan projeye göre ev sahipleri teknelerini evlerinin önüne kıçtankara bağlayabiliyor.
Diğer taraftan, “Turizm Kenti” ile ilgili olarak kamu varlıkları, özel kurum ve kişilerin mülkiyetine devredilmekte. Tarımsal niteliği korunacak alanların, orman sahalarının ve ağaçlandırılacak alanların plan kararları getirilen bölgelerde lokanta, café-bar, gazino, çay bahçesi, eğlence, spor, golf tesisleri, su parkı gibi tesisler yapılmasına olanak tanınmasıyla, koruma-kullanma dengesinin ortadan kalkacağı da biliniyor. Çeşme-Alaçatı bölgesinin “endemik (bölgeye özgün)” bitki topluluğu, doğal SİT alanları, orman alanları dahi yapılaşmaya açılmış durumda.  

BOZULAN KARARLAR

Ben de dahil, geçmiş yıllarda yazdık çizdik, sonuç itibariyle Çeşme Alaçatı’da “Alaçatıport” projesine olanak sağlayan imar planının dayanağı olan “kıyı kenar çizgisi” uygulaması Mimarlar Odasınca 2007 yılında yargıya taşındı. İzmir 3. İdare Mahkemesi de hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle uygulamayı iptal etti. Ancaaak Danıştay 6. Dairesi, Mimarlar Odasının dava açma ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle bu kararı bozdu. Buna karşın, İzmir 3. İdare Mahkemesi, davacının dava açma ehliyetinin varlığı konusunda ısrar etti (kih… kih… kih…). Bayındırlık ve İskan Bakanlığıyla Alaçatı Belediyesi ve Alaçatı Turizm Yatırım İşletme AŞ doğal olarak kararı temyiz etti.

VAH HALKIMA, VAHLAR ALAÇATILILARA

Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu, İzmir 3. İdare Mahkemesinin ısrar kararını onadı. Esasa yönelik temyiz istemini ise Danıştay 6. Dairesine gönderdi. İptal kararı esastan onanırsa imar planları da iptal edilme durumuyla karşı karşıya kalacaktı.
Alaçatılılar “Suya bu kadar yakın yapı yasal olarak yapılamaz. Kıyı Kanunu ve imar mevzuatına göre olası değil. Burada kıyı kenar çizgisi deniz içinden geçirilerek tespit edildiği için imar planlarında denize temas eden yapılaşmaya olanak sağlayan planlama çalışması yapılabilmiş. Oysa kıyı çizgisinden itibaren 100 metre mesafede yapı yapılmaması gerekir” çerçevesinde yürümekte” diye için için söylendi. O sıralarda Alaçatıport’ta yapılaşma sürmekteydi.

BİR YÜRÜTMEYİ DURDURMA KARARI DAHA

Mimarlar Odasının İzmir-Çeşme-Alaçatı-Paşalimanı Kültür Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi 1/25.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı’nın iptali talebiyle açtığı ve planın nokta ölçeğinde olmasının planlamanın amacı ve ilkeleriyle Alaçatıport girişimine yönelik özel ve ayrıcalıklı bir imar planı niteliği taşıdığı, 1. ve 2. derece doğal SİT alanlarını, ormanları, kıyıları, tarımsal niteliği olan alanları yapılaşmaya açtığı, kaynakların koruma-kullanma dengesini gözeten bir yönü bulunmadığı, bölgede yer altı ve yer üstü su potansiyeli yetersiz olduğu halde planlamada bu durumun göz önünde tutulmadığı, teknik alt yapıya ilişkin belirsizlikler taşıdığı, plana dair bir açıklama raporunun olmadığı, bölgede mülk edinen girişimcilerin rant beklentisini karşılamaya yönelik yapıldığı hususlarının açıklandığı davaya Danıştay 6. Dairesi bu kere yürütmenin durdurulması kararı verdi (hoh… hoh… hoh…).

DANIŞTAY KARARININ İÇERİĞİ

Danıştay kararında, Alaçatı-Paşalimanı Kültür Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi Çevre Düzeni Planı’nın, planlama açısından belirsizlikler içermesi, koruma ve kullanma dengesini sağlamaması, yapılaşması mümkün olmayan alanları yapılaşmaya açması gerçekleri de yer aldı. Yetmedi, hukuki dayanaktan yoksun şekilde büyük alanların tek yatırımcıya tahsisine olanak sağlaması, yetersiz ve ayrıntılı olamayan mekansal çalışmalara dayalı olarak hazırlanması karşısında şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına uyarlık taşımadığı da açıklandı (oh… oh… oh…).
Dava konusu planın dayanağını oluşturan Alaçatı-Paşalimanı Kültür Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi belirlenmesine ilişkin Bakanlar Kurulu Kararı’nın Danıştay 6. Dairesinin daha önce verdiği kararla yürütmesi durdurulmuş olduğundan dava konusu planın hukuki dayanağının kalmadığı da ortaya çıktı.
Alaçatılılar şimdi iptal kararının esastan onanmasını beklemekte…
Elbette çizgi yeniden saptanmalı, yeni çizgiye göre imar planları değişmeli. Alaçatıport projesindeki yapılar mevzuata göre saptanmalı, yeni kıyı kenar çizgisinin dayanak olacağı planlar yapılmalı.
Şimdi bu durumda, Alaçatı Körfezi yapılaşmadan kurtulmalı, var olan yapılar da hukuk dışı konuma düştüğü için yıkılmalı.
Sizce de yıkılmalı mı?
Elbette…
Ama benim gözlemim o ki, Alaçatı’da yapılaşma hız kesmeden hâlâ sürmekte.


BU ORTAMDA ‘BAYRAM’ KUTLANABİLİR Mİ?

Yurdumda aç açık insanlar milyon artı milyon dert doğururken; Somali’ye şu kadar, Libya’ya bu kadar hem de ceplerinden de değil, hazineden iane saçanlarla “bayram” kutlanabilir mi?
Pekiii… İnsanları birbirine düşman eden, toplum içindeki bağları kopararak parçalanmaya iten, bu ötekileştirici, bu olamazcasına düşmanca politikalar sürdükçe bu ortamda “bayram” kutlama olanağı yaratılabilir mi?
Her türden etnik, dini ve benzeri kimliklerin özgürce yaşayabildiği, farklı kültürlerin ve düşüncelerin kendilerini ifade olanaklarının olacağı ortam yaratılmadıkça, çocuklarımız yeni ayakkabılarını yastıklarının altına huzur içinde saklayabilir mi?
Özgürlükçü laiklik anlayışı bu topluma egemen olamazsa, bir arada kardeşçe yaşama kültürüne yeniden kavuşulamazsa, toplumsal barış ve huzur tek reçete sayılamazsa; ülkenin dört bir tarafını yeni cenazeler sararken, ağlayan anaların babaların, kardaşların, yavukluların acısı yüreklerimizi dağlarken ve de ben onların göz külhanlarının altında ezilip büzülürken “bayram”laşma yapılabilir mi?
Son otuz yıldır sorunu şiddete dayalı politikalarla çözemediklerine göre, silahların konuştuğu ortamlarda demokrasinin esamisinin okunamayacağını bile bile, bizler sorunların barışçıl ortamda ve demokratik yöntemlerle çözülebileceği inancından inatla uzaklaştırılıyorsak, bakanların başı ile cumhurun başının ve de diğer başların televizyon kameraları önünde kıldıkları “bayram” namazı sevap sayılabilir mi?
Yürütülen sosyoekonomik politikaların sonucu çözülmeler ve çökme, geçici ve kısmi önlemlerle aşılamazken; ilkesizleşmiş ve birbirinin aynası olan siyasi partiler Türkiye’nin sorunlarına köklü çözüm üretemezlerken; antidemokratik yasalar, emek karşıtı özelleştirmeci politikalar halkı karar mekanizmalarından uzaklaştırırken “bayram” helalleşmesi yapılabilir mi?
Ülke halkı, kendisini yönettiğini sandığı kısır beyinlerin güdümünde yoksulluğa, ırkçılığa ve gericiliğe teslim edilirken; dayatılan sahte çözümler halkımıza “yol” olarak kakalanırken; ırkçılığa varan milliyetçi söylemler, sosyal ve siyasal yaşamı din temelli anlayışa göre kurgulamayı düşlerken, “bayram” sevinci yaşanabilir mi?
Olmaz!
Gayri bu bayram da bayramdan sayılmaz!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa