DİĞER YAZILARI
Selçuk Yula 12 Ağustos 2013
Ayaklardan başlara 1 Temmuz 2013
Direnişin aynası 10 Haziran 2013
Züğürdün çenesi 20 Mayıs 2013
Şemsiyenin altı 15 Nisan 2013
Kara para 25 Şubat 2013
Hangi yemeği yemeli?.. 18 Şubat 2013
Hangi suyu içmeli? 11 Şubat 2013
Şahin demokratlar 4 Şubat 2013
YAZI ARŞİVİ

Devrimci 78’liler Federasyonu ilginç bir bildiri yayınladı. Ulucanlar Cezaevi’nde bulunan ve Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, Erdal Eren ve Necdet Adalı’nın katledildiği o meşhur idam sehpasını çalacaklarmış…
Bizim 78’liler alem adamlardır, aynı kuşaktanım, iyi bilirim. Artık gözleri iyice kararmış olmalı ki, açık açık o sehpayı çalacağız diye tutturdular… Bence çalamazlar; çünkü çalmayı falan bilmezler, ne çalmışlar ki hayatlarında?… O kuşaktan birkaç tane çalıp çırpabilen çıkmışsa da onlar zaten idam sehpasıyla falan uğraşmaz, onların işi büyük ve başka, onlarla bizim 78’lilerin ilgisi yok.
78’liler, iki yıldır 12 Eylül Utanç Müzesi açıyor ve bir dizi etkinlikle tamamlıyor. İlki geçen yıl açıldı; Erdal Eren’in ceketi, cezaevi anıları, mektuplar, işkence aletleri ve o dönemin mahkemeleri ile cezaevlerine dair ne bulunabildiyse sergilendi. Önümüzdeki hafta, 6 Eylülden itibaren bu utanç müzesi yeniden açılacak ve 3 hafta açık kalacak. Konuştuğum arkadaşlar, bu yıl müzede sergilenecek olan malzemelerin daha zengin olacağını söylüyor. Ayrıca bu yılki etkinlik programı çok daha kapsamlı ve özenle hazırlanmış. Çankaya Belediyesine ait Çağdaş Sanatlar Merkezinde sergiler, paneller, film gösterimleri, kitap imza günleri gibi birçok etkinlik yapılacak, okurlarımızın takip etmesini hararetle öneririm. Program gazetemizde de yayınlanır, ama isteyenler (www.78liler.org) web sitesinden inceleyebilir.
Peki neden celallendi bizim arkadaşlar, biraz ona bakalım. Geçen yıl, kapatılmış olan Ulucanlar Cezaevindeki o idam sehpası 12 Eylül Utanç Müzesinde sergilenecekti, ama eski cezaevinin kullanımını üstlenen AKP’li Altındağ Belediyesi sehpayı vermedi. 78’liler de inadına üç tane kalası bir araya getirip çakma idam sehpası yaptılar ve o müzede sergilediler. Bu yılki müze için de o gerçek sehpayı, sergilendikten sonra geri vermek kaydı ile tekrar istemişler, Belediye Başkanı yine vermemiş. Çünkü o sehpa,  garip bir gösteri yeri haline getirilen Ulucanlar Cezaevinde, kişi başı 5 lira karşılığında halka sergileniyor… Bizimkiler de haklı olarak kızıp, tutturmuşlar şimdi ille o sehpayı çalacağız diye…
Bu AKP’lilerin paraya tahvil edilemeyen hiçbir şeye değer vermediğini hepimiz biliyoruz. Şimdi çalmak yerine paşa paşa gitsek o belediye başkanına ve “Birader bu sehpa kaç para?​” diye sorsak, adam onu kesin satar… Oturur pazarlık yaparız, üç aşağı beş yukarı anlaşırız… Bize uyar uymaz, o ayrı ama bunlar bundan anlar, AKP’lilerin tıyneti budur.
Ulucanlar Cezaevi şu anda tam bir gösteri yeridir, bu rezaletin sorumlusu da AKP’li Altındağ Belediyesidir. Halbuki orası boşaltıldıktan sonra, tekniğe ve tarihe uygun bir şekilde restore edilebilmesi için çok emek harcanmıştı. Ankara Barosu ve Mimarlar Odası Ankara Şubesi, uzun uğraşlar sonunda Ulucanlar Cezaevini “Korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı” olarak devlete tescil ettirdiler. Adalet Bakanlığı ve Altındağ Belediyesi ile ortak protokoller yapıldı, görevler paylaşıldı. Ulucanlar Cezaevi için mimari proje fikir yarışması düzenlendi, yüzlerce genç mimar ve mimarlık fakültesi öğrencisi bu projelere emek verdi, jüriler de günlerce bu projeleri değerlendirdi. Yarışmayı kazananlara ödüller verildi, birini de ben vermiştim. Fakat AKP’li Altındağ Belediyesi tarihi ve tekniği reddedip bütün bu projeleri çöpe attı; orayı kendi kafasına göre sıvacı-boyacı ekibiyle restore etmeye kalktı. Bazı koğuşlar yıkılıp yerine kafeterya yapıldı, görüş kabinlerinin çoğu yok edildi, bir sürü rüküşlük yapıldı,  sonuçta orası cezaevi ruhunu kaybetti. İşte bu, AKP’nin genel huyudur, her şeyi sahiplenir görünürler, ama her şeyin ruhunu da yok ederler…
Ulucanlar Cezaevinin hikayesi elbette ki idam sehpası ve restorasyon rezaleti ile bitmiyor. Orada 26 Eylül 1999 günü bir katliam yapıldı, 10 devrimci tutsak, askerler tarafından vahşice öldürüldü. Onu unutmadık, yakında bu katliamı daha geniş yazacağım.
Şimdi bizim 78’lilerin sehpayı çalma fikri kafama takıldı. 78’liyiz ya, ben de ciddi ciddi oturup düşündüm nasıl çalınır diye… İdam sehpası dediğin, cebine atıp götüreceğin bir şey değil ki, koskoca bir teşkilat… Önce evdekilere sordum, bana tuhaf tuhaf baktılar…
Ben en iyisi Turgut Özal’ın parlak prenslerini bulup, nasıl çalınacağını onlara sorayım…
Onlar bilir…

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et