2 Eylül 2011

Deniz Feneri ve yargıda eşitlik

Türkiye yargı düzeni geçmişte  adaletin tecelli ettiği bir zemin olamadı, bugün de bu doğrultuda bir seyir içinde değildir. Yargının kişiye, sosyal statüye, ideolojik çevreye özgü ayrımcı tutumları devam etmekte, sadece taraflar, aktörler değişmektedir. Ergenekon, Balyoz, KCK gibi Deniz Feneri de ulusal hatta küresel ölçekte  ilgi odağı olan davalar arasında yer almaktadır. Dava konusundan bağımsız olarak yargılama usulüne  dair tüm ilke ve kuralların bu davalarda özenle uygulanması gerekir. Hiçbir dava bir başkasından daha önemli  olmamakla birlikte bu davaların  sembolik anlamı da göz ardı edilmemelidir.
Tutuklu yargılama konusunda hangi hassasiyetlerle hareket ediliyorsa,  yargıç tarafsızlığı konusunda hangi ölçütler doğrultusunda  tutum takınılıyorsa bu çerçeve tüm davalar için geçerli olmalıdır.
İnsan haklarında kötü muamele emsal olmaz. Birine yönelik haksızlık, başkalarına da aynı haksızlığın yapılmasını gerektirmez. Doğru olan herkesin adaletle muamele görmesidir.
Deniz Feneri davasında  nasıl peşinen suçlu muamelesi yapmanın izahı mümkün değilse diğer davalarda da böylesi uygulamaları hoş görmemeliyiz. İki yıldır seçilmiş belediye başkanları, görevi başındaki bürokratlar kaçma ya da delilleri karartma gerekçesi ile tutuklu yargılanmaktalar. Aslında daha doğru bir ifade ile yargılanamamaktalar. Neredeyse dava sonunda alacakları muhtemel ceza kadar tutuklu kalıp hâlâ iddianamenin bile hazırlanamamış olmasının hiçbir mazereti olamaz.
İster bir kasta dayalı olsun, isterse imkansızlıktan kaynaklansın, sanıkların duruşmaya getirileceği araç temin edilememesi, tercüme hizmeti sunulamaması gibi nedenlerle  yargılama sürecinde ilerleme sağlanamaması büyük bir hukuk ayıbıdır.
Deniz Feneri davasında üç savcı ile ilgili karar, hangi nedenlere dayanıyor,  bu davanın seyri ve sonucunu nasıl etkiliyor olursa olsun ciddi bir tartışma  gerekçesi oluşturacaktır.
Söz konusu savcılardan kaynaklı haklı nedenler bile olsa, diğer davalarla karşılaştırmalı tepkiler uzun süre kamuoyunu meşgul edecektir. Bu kadar özensiz hareket eden mekanizmaların kendiliklerinden  ya da üzerlerindeki baskı nedeni ile bu kararı almış olmaları da çok şey değiştirmeyecektir.
Yıllar sonra geriye dönüp Türkiye hukuk tarihini   okuduğumuzda,  hafızalarımızdaki yeri taktir ve şükran duyguları ile anılmayacak olan her davranış vicdanlarda hak ettiği yeri bulacaktır. Gerçek adalet ne yazık ki sadece vicdanlarda tecelli etmeye başladığında o ülke için iyimser  duygular taşımak  son derece zordur.

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Çayırhan’da çakal sofrası

Çayırhan’da çakal sofrası

AKP iktidarının özelleştirmek istediği Çayırhan Termik Santrali ve maden işletmesinin ‘adrese teslim’ ihalesi bugün gerçekleştirilecek. İşçiler ve kamuoyu özelleştirmeye karşı çıkarken, adrese teslim ihaleye sicili kabarık patronların katılması bekleniyor. Çayırhan’ı yutacak sofrada IC İçtaş, Cengiz, Kolin, Limak, Alagöz, Ciner, Yıldızlar SSS var.

Bugün günlük milyonlarca lira değerinde elektrik üretimi yapan termik santralin yıllık 120 milyon dolar, 2060 yılına kadar 4.2 milyar dolar kâr elde edebileceği kaydedildi.

TPAO, BOTAŞ, ETİ Maden, EÜAŞ hedefte

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et