Füze kalkanı ‘yumuşak karın’
Fotoğraf: Envato
Hükümet ve Başbakan Erdoğan, hükümetin İsrail politikasını eleştirenlere ateş püskürüyor. Bu konuda son hedef CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu oldu.
Başbakan Erdoğan’a, Yardımcısı Arınç’a ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu’ya göre; “Kılıçdaroğlu, İsrail’in avukatlığına” soyunmuş!
Evet, Kılıçdaroğlu, önceki gün AKP Hükümetinin Mavi Marmara politikasını, İsrail’in lehine BM’den çıkan Palmer Komisyonu Raporu’nu , “Dünya kamuoyunun desteğine rağmen Türkiye’nin ve dolayısıyla Gazze’nin aleyhinde çıkan rapor, dış politika tarihimizin en ağır hezimetlerinden biridir. Türkiye, can ve mal kaybetmiştir, itibar kaybetmiştir.” biçiminde oldukça sert eleştirmiştir. Ama bu eleştirilere, hükümetin en tepesindeki üçlü; “İsrail avukatlığı” gibi Türkiyeli bir politikacıya yönelik en ağır sayılacak bir suçlamayla yanıt vermiştir.
Böylece hükümet, dış politikadaki perişanlığına yönelik eleştirileri “İsrail avukatlığı” olarak göstererek, eleştirilerin önünü kesmek istemektedir. Ama aynı zamanda, böylece hükümet, dış politikadaki “yumuşak karnını” da göstermiş olmaktadır
Eğer hükümet, haklılığına inanıyor, aldığı önlemlerin sonuç alıcı etkisine güveniyor olsa, böyle kendisini eleştiren muhalefete karşı itici, kavgayı büyütecek ve kendini haksız konuma itecek bir tutum takınmaz; herkesi hükümetin ve alınan önlemlerin haklılığına inandıracak yanıtlar veren bir tutum izlerdi.
Ancak hükümet herkesten çok bilmektedir ki; gerek koparılan gürültü, gerekse “B Planı” denilen (Bir de “C Planı” varmış!) yaptırımlar, aslında İsrail’e karşı sonuç alınsın diye değil, kamuoyunun dikkatini Diyarbakır’a değil de Akdeniz’in doğusundaki “dingin sulara” çevirmek için alınan önlemlerdir.
Peki dikkatler neden Diyarbakır’dan uzaklaştırılmak istenmiştir?
Bu sefer bunun nedeni Kürt sorunu ve Diyarbakır’ın bu sorunun çözümünde çağrıştırdığı talepler değil.
Çünkü Diyarbakır bu sefer, tüm Ortadoğu’yu tehdit eden ve bölgedeki savaş etkenlerini yükseltecek bir emperyalist üs olarak, “Füze Kalkanı Sistemi”nin yerleştirilmek istendiği kenttir.
Çünkü AKP Hükümeti, “Füze Kalkanı Sistemi”nin Diyarbakır’a (Bölgedeki bazı başka illerin de “sistem yerleştirilecek” diye adları geçiyor) yerleştirilmesine izin vererek, NATO’ya girişten sonra, batı emperyalizmine hizmette en önemli katkısını yapmıştır.
Çünkü Tayyip Erdoğan Hükümetinin bu kararı NATO’ya verilmiş gerçek bir “hayat öpücüğü”dür.
Çünkü komünizme karşı batı emperyalizminin çıkarlarını savunmak için kurulan NATO’nun, SB’nin dağılmasından sonra anlamı kalmamıştı. Ve bugüne kadar da NATO, “terörizme karşı savaş” gibi, ABD’nin dayattığı, ne idüğü belirsiz bir stratejinin gücü olarak ite kaka ayakta tutuluyordu.
Şimdi İran’a karşı kurulan “Füze Kalkanı Sistemi” ile NATO, Ortadoğu’nun yeniden biçimlendirilmesinde merkezi güç durumuna gelmiştir. Ve böylece bugün İran’a karşı olan “füze sistemi” yarın ABD ve batı emperyalizminin çıkarına ters düşen herkese, her ülkeye karşı bir NATO silahı olarak işleyecektir. Böylece NATO, ABD’nin yeni dünya stratejisinin silahlı kuvveti olarak anlam kazanmıştır.
NATO’ya bu anlamı kazandırma ve ona dünya halkları gözünde Ortadoğu’da varlığına meşruiyet sağlama onuru da Tayyip Erdoğan ve hükümetine nasip olmuştur.
Türkiye’nin İsrail’e karşı böyle gürültülü çıkışlar yapması, bu daha geniş açıdan bakıldığında, şimdi her geçen gün de daha iyi anlaşılmaktadır ki, İsrail’e karşı bağırıp çağırmalar, Gazze üstüne yanık ağıtlar, genlerdeki kaba Yahudi düşmanlığının ortalığa salıverilmesi, İslam dünyasına karşı bir tehdit olduğu apaçık olan bu “füze kalkanı” rezaletinin gürültüye getirilmesidir.
Çünkü Libya’ya NATO saldırısında başrolden ve Suriye’ye tehditlere koçbaşılık yapıldıktan sonra bir de “füze kalkanı”, “çok ağır” gelebilirdi! İsrail’e karşı “beş önlem”le bu vahim gelişme, en azından önemli ölçüde gözlerden saklanmıştır. Eğer koparılan gürültü yetmeseydi, örneğin üstüne “Gazze’ye çıkmak” da eklenebilirdi.
Erdoğan’ın yakında Mısır, Tunus gibi “yeni Arap ülkelerine” yapacağı ziyaretlerin de, elindeki medya gücü tarafından Türkiye’nin Ortadoğu’daki İsrail-ABD blokuna katılmasının üstüne sis perdesi örtme çabalarının belirlediği (Propaganda öyle organize edilecektir) gezilere dönüştürüleceğinden de kimsenin şüphesi olmamalıdır.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00