09 Eylül 2011 09:51

Gidişat postliberalizm mi? (1)

Gidişat postliberalizm mi? (1)

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Tarihi gelişim süreci çerçevesinde ele alındığında, burjuva iktisadının pek bir gelişme kaydetmemiş olduğunu söylemek hatalı bir ifadelendirme olmaz. Bir başka deyişle, burjuva iktisadında ‘mış’ gibi gösterilen gelişme ve elde ettiği iddia edilen başarılar, sadece söz konusu iktisadın dış görünüşü itibariyle gerçekleşmektedir. Daha açıkçası, burjuva iktisadına sürekli olarak makyaj yapılmakta, makyajı akıncaya bundan yararlanılmakta ve kaçınılmaz bir biçimde beraberinde getirdiği kan ve gözyaşı makyajını bozup onu çıkmaz sokağa soktuğunda da tazelenmektedir. Bu çerçevede, makyaj malzemeleri arasında özellikle de ‘neo’ ya da ‘yeni’ ve ‘post’ gibi ön ek kullanılarak ortaya atılan ve yeni bir teorik temelmiş gibi ileri sürülen yapılar önemli bir yer tutmaktadır. Neoklasik, Yeni Keynesyen, Postyapısalcı v.s. diye başlayan ve iktisat biliminde son gelişmeler diye yutturulmaya çalışılan teorik temeller ve yapılar, belirtmiş olduğum düzenlemelerin tipik birer örneğini teşkil etmektedir.
Üstüne üstlük yeniymiş gibi ortaya konan bu iktisadi teorik temeller sanki birbirlerinin aksiymiş, daha açık ifade etmek gerekirse, ideolojik olarak sanki birbirlerinin zıddıymış gibi ifadelendirilerek, zihin karışıklığı yaratılmaktadır. Oysaki dünya ekonomisindeki gelişmeleri şekillendiren hakim iktisat görüşü, burjuva ideolojisine dayandırılarak yapılandırılmakta ve uygulamaya dahil edilmektedir. Kısacası, burjuva iktisadındaki bu makyaj malzemeleri, kapitalist dünya sisteminin kendisini yeniden üretmesi temelinde malumun sürdürülmesi amacından yani geniş emekçi halk kitleleri üzerinden emek sömürünün sürdürülmesi amacına yönelik girişimlerden başkaca bir şey değildir . Daha doğrusu, 250 yıllık tarihi geçmişi içinde Adam Smith’ten bu yana burjuva iktisadında değişen hiçbir şey olmamıştır.
1970’li yılların başlarından itibaren devreye sokulan ve neoliberal iktisadi politika uygulamaları adı altında ifade edilen gelişmeler de, burjuva iktisadının 20. yüzyılın son çeyreğinden itibaren kullanmaya başlamış olduğu tipik bir makyaj malzemesidir. Bu tarihin bir başka önemi de, neoliberal iktisat politikalarının uygulanmasının yanı sıra dünyada 20. yüzyıl itibariyle ve özellikle de II. Savaş’tan sonra hızlandırılan globalizasyon sürecinin de yaşanıyor olmasıdır. Bu noktada hemen bir yanlış ele alışa ilişkin bir not düşmek gerekir. Bu da, bilerek ya da bilmeyerek, neoliberalizm ve globalizasyon kavramlarının sanki eşanlamlıymış gibi kullanılmaya devam edilmesi ve özellikle de 1970’lerin başından itibaren yaşanan sürecin ‘neoliberal globalizasyon’ süreci olarak adlandırılmasıdır.
Yaşanmaya başlanan gelişmeler hangi ad ve nam altında ifade edilmiş olursa olsun, beraberinde getirdiklerinde bir farklılığın olmadığına tanık edersiniz. Ortaya çıkan ve yaşanan sürecin yaratmış ve yaratmaya da devam ettiği sırasıyla sonuçlar ve gelişmeler, dünyanın dört bir tarafında milyarca insanın yaşamını başta iktisadi, siyasi, kültürel, çevre olmak üzere tüm alanlarda boyunduruk altına alarak gelişme göstermekte, gün be gün hazırlamış olduğu bataklığa doğru çekmektedir. Sürecin gelişimi ise tüm dünya halklarının açlık, sefalet, yoksulluk içine düşmesi biçiminde sürmekte ve işsizlik, sendikasızlaştırma, iş güvenliğinden yoksun, taşeronluğu hakim kılma, nokta savaşlara cevaz verme vs. gibi insan onurunu ve yaşamını yok eden bir çizgide tüm hızıyla devam etmektedir.
Doğrusunu söylemek gerekirse, dünya ekonomisinde yaklaşık olarak son 40 yıldır her alana şamil olan ve neoliberal politikalar olarak ifadelendirilen gelişmelerin kendisine özgü çok özel bir hareket noktası bulunmaktadır. Bu ise bana göre, neoliberal düşünce çizgisinin aklınıza gelebilecek her alanda ‘değersizleşmeyi’ hedef alması ve bu alanlara ilişkin politika araçlarını ve uygulamalarını söz konusu hedefin gerçekleşmesini temin edecek bir biçimde işletmesi ve bunu da, dini akımlar, Arap baharı, terörizm vs. gibi her türlü kisve altında sürdürüyor olmasıdır.
Ancak, değersizleştirenlerin, hedefledikleri değersizleştirmeyi gerçekleştirmede kullandıkları değişik kisveler tarafından ve/veya söz konusu kisvelerin mahkum edilmesiyle ve de en nihayetinde sosyalizmin işçi sınıfının önderliğinde tahtına oturtulmasıyla bir gün değersizleştirileceğinin unutulmaması gerekir.
Selam Ola.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa