AKP, ‘ağzındaki baklayı’ çıkarıyor
Fotoğraf: Envato
“Siyaset alanında ve Ortadoğu’da neler oluyor?” sorusuna çok yakından bakmayanlar için anlaşılmaz olaylar gelişiyor.
Örneğin, İslam dünyasının koruyuculuğuna soyunduğunu her vesileyle ilan eden AKP Hükümeti, Libya’da NATO saldırısında kalkan görevi yapıyor. Ya da İsrail’le kanlı bıçaklı görülen aynı AKP Hükümeti, topraklarına, yakın hedefi İran’ın İsrail’e atabileceği füzeleri önlemek olan bir “Füze Kalkanı Sistemi”nin kendi topraklarına konuşlandırılmasına izin veriyor. Yine Türkiye, daha dün “ebedi dost” ilan ettiği Suriye’ye batı emperyalizminin sözcüsü ve vurucu gücü gibi davranıyor. Açık ki, bu gelişmelerden en çok İsrail memnundur ama bunları yapan hükümetin başı çıkıp; İsrail’e verip veriştiriyor.
Bu yüzden de olup bitenleri izleyenlerin de bir bölümünün, bu olup bitenler karşısında iyice kafaları karıştırılıyor, kimileri de “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” diyor.
Ancak süreç ilerledikçe, olup bitenler aydınlanmaya da başlıyor.
Bu gelişmelere ışık tutanlardan birisi de AKP Genel Başkanı Yardımcısı Hüseyin Çelik oldu.
Hüseyin Çelik, AKP genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun Mavi Marmara ve İsrail’e karşı alınan önlemleri eleştirmesine yanıt verdi: “Ana muhalefetin lideri Baas rejimini savunma refleksine girmiştir. ... Açıkçası aklıma başka kötü şeyler de geliyor. Acaba Sayın Kılıçdaroğlu mezhep yakınlığı dayanışmasıyla mı Suriye’ye bu manada sahip çıkıyor? Bu da aklımıza gelir. ...”
Evet, her aklı başında kişi, Çelik’in burada bir Alevi-Sünni ayrımcılığı yaptığını, seçimlerde sıkça yaptıkları gibi Kılıçdaroğlu’nun Aleviliğini anımsatarak, Suriye rejiminin de Alevi olduğunu ekleyip, onun söylediklerinin Sünni çoğunluğun gözünde değerini düşürmek isteği üstünden, bölücülük yaptığı söylenebilir.
Ancak, asıl önemlisi Çelik’in, Kılıçdaroğlu’nun Aleviliğine gönderme yaparak, Suriye rejiminin Alevi azınlığın rejimi olduğunu iddia etmesi ve kendilerinin bu rejime karşı mücadeleye destek verdiklerini açıklamasıdır. Çelik böylece; Türkiye’deki Sünni çoğunluğa, “Biz Suriye’deki Alevi azınlığın rejimini yıkmak ve Sünni bir rejim kurmak için destek veriyoruz” demek istemiştir. Asıl vermek istediği mesaj budur. Böylece de Çelik, Türkiye’de Sünni çoğunluğun desteğini AKP’nin dış politikasının arkasına almak istemiştir.
Çelik’in açıklamasının iç politikaya yönelik boyutu budur. Ancak, burada şunu da eklemek gerekir ki, İran Devrimi’nden beri ABD’nin Ortadoğu politikasının merkezinde İran’a ve Suriye’ye karşı tutumun da arkasında, bölgenin yeniden yapılandırılması, Şii-Sünni çatışması, üstünden yaratılacak baskıyla biçimlendirmek istenmesi yatmaktadır. Ve süreç giderek böyle karşıtlık ve baskıyla bir saflaşmayı zorlayacak biçimde yönlendirilmektedir.
Diyarbakır’a konuşlandırılacak “Füze Kalkanı Sisitemi”nin açıklanmayan gerekçesi de aynı stratejidir ve Tayyip Erdoğan Hükümeti de ABD’nin bu stratejisine bağlanmıştır.
AKP gibi kendi genlerinde Yahudi ve Hıristiyan düşmanlığı olan bir partinin ABD-İsrail stratejisinin silahşoru olması ancak daha güçlü bir düşmanlık geniyle baskı altına alınması gerekirdi ki; bu, 1500 yıllık Sünni-Şii düşmanlığı olabilirdi!
ABD, Sünni-Şii çatışması üstünden bölgeyi biçimlendirmek için sürece müdahale ederken, AKP de ABD’nin bu stratejisine bağlanmıştır.
Dolayısıyla Çelik’in açıklamaları, Sadece Alevi-Sünni karşıtlığı üstünden bir bölücülük değil, aynı zamanda ve daha önemli olarak, AKP’nin bölgede izlediği politikaya ışık tutmuştur.
Öyle görünmektedir ki, AKP artık “Baklayı ağzından çıkarma” aşamasına geldiğini düşünmektedir.
Yani Çelik, sözlerini ağzından kaçırmamıştır. Bu yüzden de bundan böyle içeride Alevi-Sünni ayrımı daha çok kışkırtılırken bölgede de Sünni-Şii çatışması stratejisinin unsurları daha çok öne çıkarılacaktır.
Dün Başbakan, “Gazze’ye gidecek yardım gemilerine savaş gemileri refakat edecek” diye Akdeniz’de gerilimi tırmandırmaya devam edeceğini gösterdiğine göre, demek ki önümüzdeki günlerde ABD’ye hizmette, ABD stratejisine bağlanmada daha belirleyici adımlar da atılacaktır. Bunların da Suriye’ye müdahaleyi derinleştirmek, “içeride” ve Kürt Federe Devleti topraklarında PKK’ye karşı askeri harekat gibi alanlarda (Ve elbette İsrail’e karşı şov biçiminde) olacağını söyleyebiliriz.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00