10 Eylül 2011 09:50

Daha çok gererek sonuç alma taktiği

Daha çok gererek sonuç alma taktiği

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Rum ve Yunan orduları teyakkuzda!”, “Yunanistan Başbakan Yardımcısı haddini aştı!”, “Dikkat! İsrail ateşle oynuyor...” gibi haber başlıkları öne çıkmaya başladı.
Söz konusu haberler, Yunanistan, Kıbrıs ve İsrail’le ilgili.
Türkiye’nin İsrail’e yönelik olarak, “B Planı” kapsamında açıkladığı “beş önlem”le bağlantılı haberler.
Türkiye’nin “İsrail’e yönelik” dediği ama aslında Doğu Akdeniz’de petrol ve doğal gaz arama girişimlerini de kapsayan “önlemlerin” açıklanmasından sonra herkes, İsrail’in yanı sıra Kıbrıs ve Yunanistan hükümetlerinin de (Başka hükümetler de çıkacaktır) bu “önlemlere” derhal tepki göstereceğini biliyordu. Nitekim Kıbrıs ve Yunanistan’dan gelen haberler bunu gösteriyor.
Ya da İsrail’in Türkiye’nin “önlemlerine” karşı bir savaş ilan etmeyeceğini ama ellerindeki her olanağı kullanarak, özellikle ABD yönetimi, Temsilciler Meclisi, Senato, Yahudi Lobisi, Ermeni Lobisi, Rum Lobisi gibi imkanları kullanacağını herkes biliyordu. Dahası İsrail’de Liberman ile Netenyahu’nun farklı tutumlar içinde olduğu, Liberman’ın aşırı Siyonist tutumunda çok da ileri gidemeyeceği de herkesin malumudur.
Bu bilinenlere, elbette İsrail basınında “PKK’nin desteklenmesi” diyebileceğimiz “seçenekler” de ekleniyor. Ve bunlar, bizim basına aktarılırken, sanki PKK ile (öteki azınlıklarla da) İsrail iş birliğine girmiş gibi veriliyor. Ve öyle anlaşılıyor ki, bugünden sonra PKK ile ilgili yeniden  “arkasında İsrail var” propagandasına hız verileceği gibi, Kürtlerin en haklı talepleriyle ilgili eylemleri bile “İsrail’le bağlantılı olması”yla lekelenecektir.
Bu tür haberler elbette İsrail’de Yunanistan ve Kıbrıs’ta da çıkacaktır. Bu ülkelerde de mevcut durumu şoven, milliyetçi, dinci açıdan değerlendirenler vardır ve bunlar devletlerin çıkar çatışmasını halkların birbirine karşı düşmanlaşmasına, hatta bir savaşa kadar götüreceklerdir; götürmektedirler de.
Yukarıdaki haberlerin Türkiye’de basında verilişine bakıldığında  da açıkça görülmektedir ki, aynı anlayış, sadece marjinal kimi milliyetçi çevrelerin değil “en büyük gazetelerin” de tutumudur. Ve onlar, bu haberleri hükümetin aldığı “sert önlemlerin haklılığına” dayanak sağlamak, hükümetin daha da sert adımlar atmasına destek vermek için kullanmaktadırlar. Tabii, bütün bu gelişmeleri başlatanın “hükümetin aymazlığı” ve cihat çağrıları eşliğinde gidilen “Gazze seferi” ve nihayet bu tepkilerin dayanağının hükümetin sadece İsrail’e karşı değil bölge ülkelerini de tehdit ederek “Gazze’ye gidecek yardım gemilerinin seyri sefer güvenliğini sağlamak” kararı yokmuş gibi.
Ve Mısır, yeniden gündemde!
Önceki akşam, eski rejimin kalıntılarının ve ordunun reformlarda ayak sürümesine tepki göstererek, Tahrir Meydanı’na çıkan Mısırlıların gösterisi İsrail karşıtlığına dönüştü. İsrail’in Kahire Büyükelçiliğinin koruma duvarını yıkarak elçiliği işgal eden göstericiler polisle çatıştı. Çatışmalarda 500 dolayında kişinin yaralandığı belirtiliyor. Kuşkusuz bu gelişme, Ortadoğu’da yeni benzer olayların da fitilini ateşleyebilecek mahiyette bir gelişmedir. Ve umalım ki bu gelişme, Mısır yönetimi ve antisemitist güçler tarafından istismar edilmesin!
Öte yandan Türkiye’nin Kandil’e yönelik bir “kara harekatı” ve bölgede “tampon bölge” ya da “Kandil’i kontrol altında tutacak üsler” istemesi, gündemin ön sıralarına tırmanmış bulunuyor. Böylece Türkiye’nin İran’la birlikte bir kara operasyonu baskısıyla gerek Irak gerekse Kürdistan Federe Devleti üstünde baskı oluşturmak istediği anlaşılıyor. Ve bölgede savaş etkenlerinin yükselmesini kullanan AKP Hükümeti’nin diğer alanlardaki başarısızlıklarını askeri güç ve Irak üstündeki baskıları artırarak dengelemek istediği gözleniyor.
Böylece hükümet, Kürt sorununu Kuzey Irak’a, Kandil’e taşıyarak sorunu “dışsal” bir mekana hapsetmek istiyor. Ancak, Türkiye Kürtlerinin talepleriyle, her gün sokağa çıktığı koşullarda, hükümet bunu başarabilir mi? Bunun çok zor, hatta imkansız olduğu görülüyor.
Açık olan şudur ki; AKP Hükümeti gerilimleri daha da sertleştirerek ve askeri gücü ve bölgedeki pozisyonunu, ABD’nin arkasındaki desteği ile birleştirerek bir avantaja dönüştürerek sonuç almak istiyor. Burada da hükümetin yöntemi, bölgedeki gerilimleri bir savaş çıkacakmış gibi sert cereyanlar yaratacak eşiğe kadar germektir. Bu politikaya çanak tutanlar, sadece Kürt-Türk çatışmasına değil bölgedeki tüm halkların birbirini boğazlamasına, Türkiye-Suriye, Türkiye-İran çatışmalarına da çanak tutmuş olacaklar.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa