DİĞER YAZILARI
Selçuk Yula 12 Ağustos 2013
Ayaklardan başlara 1 Temmuz 2013
Direnişin aynası 10 Haziran 2013
Züğürdün çenesi 20 Mayıs 2013
Şemsiyenin altı 15 Nisan 2013
Kara para 25 Şubat 2013
Hangi yemeği yemeli?.. 18 Şubat 2013
Hangi suyu içmeli? 11 Şubat 2013
Şahin demokratlar 4 Şubat 2013
YAZI ARŞİVİ

Tepeden tırnağa inanılmaz bir sığlığın ablukasındayız. Sığlık, cahillik ve pespayelik insanlarımıza film serileriyle, televizyon dizileriyle ve köşe yazıları ile boyuna aşılanıyor.  Kaba davranmak, başkalarını aşağılamak gibi davranış bozukluklarının kaynaklarına inecek kadar yerimiz yok ama kültürsüzlüğün ve kültür düşmanlığının yukarıdan aşağıya indiğini hep birlikte görüyoruz.

Bu ülkenin, sadece Red Kid okumakla yetinen Turgut Özal tarafından yıllarca yönetildiğini hatırlayınız. Kültüre düşmanlık besleyen iktidarların temsilcileri kültürü ve kültür varlıklarını da aşağılar. Onlar için sanatçılar “entel zibidi”, kültürel varlıklar ise çanak çömlektir. Yine onlar için işçiler baldırı çıplak, memurlar işini bilen avantacı, diplomatlar ise monşerdir. Görgüsüz iktidarları döneminde kültürü yok edip aşağılayan bu zevatın, bir gün ölüp gittiklerinde adlarına hiçbir kültürel etkinlik yapılmaması ise çok dikkat çekicidir.

Mesleği inşaat mühendisliği olan Çevre Bakanı, tüm dünyanın tarihi eser olarak kabul ettiği Allianoi’yi yok saydı ve suya gömdü. Bakan kendi başına araştırmış ve de karara varmış ki, Allianoi denen şey iki tane uyduruk sütundan ibaretmiş.  Allianoi artık yok,  suyun ve kumun altında kaldı. Onun Başbakanı hafriyat yapılırken ortaya çıkan “çanak çömlek”ten şikayetçi, ülke tarihini halka şikayet ediyor. O şikayet ederken hafriyatı yapan firmanın sahibi de onu alkışlıyor. Firmayı ben tanıyorum, birtakım sosyal sorumluluk projelerine katkı sağlıyor, kültürel etkinliklere sponsor oluyor. Özetle, sığlığın ve menfaatin başı sonu birbirine girmiş durumdadır.

Katar’da geçen yıl bir müze gezmiştim, birçok İslam ülkesinden toplanmış olan tarihi eserlerin sergilendiği son derece modern ve kapsamlı bir müzedir. Müzenin önemli bir bölümünü de ülkemizden getirilen eserler oluşturuyor. O eserlerin o ülkelerden  nasıl getirildiği belli değil, aslında çok önemli de değil. Belki çalınmış, kaçırılmış, satın alınmış; ama sonuçta yok edilmemiş ve o müzede bütün dünyaya sergileniyor. Tarihi bizim kadar derinlere inmeyen bir ülkenin,  tarihe bu ölçüde sahip çıkmış olması önemlidir, ülkeyi  yönetenlere ders olmalıdır.

Hoyratlık kültüre değildir sadece, kültürü yaratan insanadır hoyratlık. Yönetenlerin sığlığı ve hoyratlığı, onların kuklası köşe yazarlarında etkisini daha da artırınca ortalık mide bulandırıyor, gazeteler nefret ve hakaret kusuyor. Kukla olmayan, şaklabanlık yapmayan basın emekçileri ise gözaltına alınıyor, yargı kıskacında yaşamaya mahkum ediliyor.

Tüm bu yaşadığımız hoyratlığa rağmen gençlerimizin kültür değerlerimize sahip çıkması ve kitap okuma alışkanlığının artması bizi umutlandırıyor. Kitap fuarlarının ve kültürel etkinliklerin gençlerle dolup taştığını gördükçe, yönetenlerin kültür düşmanlığına karşı bir barikat kurulacağına inanmalıyız, gençler umudu boşa çıkartmazlar. Ülkeyi yönetenlere kültürü ve kültürle yaşamayı öğretmek gençlere düşüyorsa bu da bize özgü bir durumdur; bu çanak çömlek edebiyatının, bu sığlığın başka çaresi yok gibi görünüyor!..

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et