17 Eylül 2011

AKP Hükümetine nasip oldu!

Kürecik son birkaç gündür yine siyasi tartışmaların odağında. Ve “yine” Kürecik, ABD’nin ve NATO’nun “Füze Kalkanı Sistemi”nin bir ayağı olan radarların yerleştirileceği üs olarak gündemde!
Kürecik ve onun etrafındaki radar üssü tartışmasında “yine” denmesi yaşı 40’ın altında olanlara bir şey ifade etmiyor olabilir.
Onun için burada anımsatmakta yarar var.     
Kürecik, Malatya’nın, irili ufaklı 13 köyden (mezradan) oluşan bir bölgesinin adıdır.
Ancak Kürecik’i ülke çapında tanınmış yapan herhangi 13 köyden oluşması değil; bütün bölgeye adeta tepeden bakan Çatşağ Dağı’nın tepesine bir ABD üssü olarak kurulan radar tesisleridir.
Malatya’dan Ankara’ya, İstanbul’a gidip gelenler; bir yanı Darende öte yanı Malatya, Akçadağ, Doğanşehir ovalarına hakim bu dağın tepesine doğru kıvrım kıvrım çıkan, daha Kürecik köylerine gitmek için hiçbir yolun izin olmadığı zamanlarda yapılmış yolun hikmetinin, Kürecik radar üssüne çıkmak için yapıldığını tahmin edebilirler.
Çıplak gözle bakıldığında bile yüzlerce kilometrelik alanın gözetlenmesini mümkün kılan stratejik bir mevkideki Çatşağ Dağı’nın tepesindeki üssün; “radar ufku” ise Kafkasya’dan Suriye’ye, Karadeniz’den Ağrı’ya kadar geniş bir coğrafyada kuş uçsa Amerika’nın haberi olmasını sağlıyordu.
Türkiye’nin, İkinci Dünya Savaşı sonrasında batı emperyalizminin stratejisine bağlanması, bu yönelişin devamı olarak 1952’de NATO’ya girmesi ve ABD ile “ikili anlaşmalar” yaparak, ülkenin her yanını onlarca gözetleme, haberleşme ve hava üsleriyle donattığı dönemde Kürecik Üssü de 1950’li yıllarda, ABD tarafından kurulmuştu.
Elbette ki Çatşağ Dağı’nın zirvesini kış kıyamet demeden açık tutulan yolla çıkılan radar üssünü bölge halkı biliyordu. Ama “Kürecik üssü” asıl, 1972 yılının martında Sinan Cemgil ve arkadaşlarının, bu üssü basmak için giriştiği eylem, bu eyleme giderken kurulan pusuya düşürülüp katledilmesiyle (*) bütün Türkiye tarafından bilinir hale gelmişti.
Ve bu üs, SB’nin dağılmasından sonra, artık “SB’yi gözlemeye ihtiyaç kalmadığı” (Aslında teknolojisi de eskidiği için o güne kadar kullanılan radar sistemine artık ihtiyaç kalmadığı) gerekçesiyle kapatılmıştı.
Şimdi Kürecik yeniden gündemdedir. Yine ABD’nin (resmiyette NATO’nun) bir radar üssü olarak, ama bu sefer sadece gözlem üssü olarak değil, ama aynı zamanda füzelere karşı füzesavar sistemini de yönetmek üzere kurulmaktadır.
Öte yandan Kürecikliler ve Malatyalılar, böyle bir füzesavar sisteminin radarlarının kendi bölgelerine konuşlandırılmasına karşı çıkmaktadırlar. Bölge halkı, haklı olarak, bu üssün bir çatışma durumunda ABD ve İsrail’in çıkarları uğruna kendilerini hedef haline getireceğini belirtmektedirler.
Öte yandan her ne kadar “NATO üssü” paravanı arkasına saklanarak, kamuoyunda ve Mecliste tartışılmadan böyle bir üssün kuruluşu “ikili bir anlaşma” ile oldubittiye getirilse de halk, bu sistemin İsrail’e yönelik bir İran ya da genelde doğudan batı ülkelerine yönelebilecek füze saldırılarına karşı kurulduğunu bilmektedir. Bunun da ötesinde ABD’li yetkililer de bu radar sistemi üstünden toplanacak bilginin sürekli olarak “İsrail’le paylaşılacağını” söylemektedirler.
ABD’li yetkililerin bu üsle ilgili öne sürdükleri diğer bir gerçek de; “Türkiye ile yapılan bu anlaşmanın son 15-20 yıldır yapılmış en büyük stratejik anlaşma” olduğudur. Ve ABD ve İsrail için stratejik önemde olan bu anlaşmayı imzalamak da AKP Hükümetine nasip olmuştur!
Ve bu anlaşmanın bir yandan İsrail’e meydan okunup, “İsrail’in nefesini kesen önlemler alıyoruz”, dahası “Türkiye’nin İslam dünyasının kurtarıcısıdır” propagandasının her şeyi bastırdığı bir dönemde yapılması herhalde kaderin bir cilvesi olmalı! Çünkü bu anlaşma; Türkiye’nin Ortadoğu’da batı emperyalizminin bir üssü olduğunun yanı sıra, bu üs olmanın bir görevinin de İsrail’in güvenliğini sağlama yükümlülüğü olduğunun tarihe not düşülmesidir.
Bu gerçeği ne yüksek sesle İsrail’e yapılan sövgüler ne de el altından “ABD ile bölgede liderlik rekabeti yapıyoruz” propagandası gizleyemez.  
(*) THKO’nun Kurucularından Sinan Cemgil, Kadir Manga ve Alpaslan Özdoğan bu pusuda yaşamlarını yitirmiş,
Mustafa Yalçıner de yaralanmıştı.

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et