18 Eylül 2011 10:56

“Kürt piyonları”, “Türk kalesi” ve bölgesel dengeler

“Kürt piyonları”, “Türk kalesi” ve bölgesel dengeler

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Doğu kökenli bir zekâ oyunu olan satranç, siyasal hesap ve gelişmeleri anlatmak için de sıkça kullanılır. Hindistan’ın eski Türkiye Büyükelçisi M.K. Badrakumara, “Kürt piyonları Türk kalesini sıkıştırıyor” başlığıyla Asia Times’ta yayımlanan yazısında Bölge’deki gelişmeleri satranç oyunu üzerinden analiz ediyordu. Eski büyükelçi yazısında ABD ve Avrupa’nın Türk uçaklarının Güney Kürdistan’daki kampları bombalamasına sessiz kalmasının Türkiye’ye Bölge’de biçilen rolle bağlantılı olarak ikiyüzlü bir tutum olduğunu söylüyor.  Öte yandan Kürt sorunundaki çatışmalı sürecin İran ve Suriye tarafından istenir olduğunu, çünkü bu sorunun Türk egemenlerinin Bölgesel rollerini oynamalarını zorlaştırdığını söylüyor. Dolayısıyla “Kürt piyonu”nun “Türk kalesi”nin hamle yapmasını zorlaştırdığı belirlemesini yapıyor. Badrakumara, Kürtlere ‘piyon’ payesini biçerken elbette emperyalizm ve Bölge gericiliklerinin geleneksel bakış açısını ortaya koyuyor. Çünkü Badrakumara gibi egemen güçlerin temsilcileri, halkların demokrasi ve özgürlük için yürüttükleri mücadeleleri sadece gerici kamplar arasındaki hesaplaşma içinde taşıdıkları anlamdan ibaret olarak görüp değerlendirmektedirler.

Eski büyükelçinin diğer söylediklerini bir kenara bırakırsak, bugün Bölge’deki mevcut durum gerçekten de hamle yapmayı zorlaştıran bir denge durumu olarak görünmektedir. Bir yanında Suriye, İran, Rusya, Çin gibi güçlerin ve öte yanında Türkiye, ABD, İsrail ve AB’nin yer aldığı bu kamplaşmada Kürt sorunu, dengeleri değiştirmek bakımından belirleyici öneme sahip bir sorun konumunda bulunmaktadır. Son dönemlerde Kürt sorunu üzerinden gerçekleştirilen hamleler ve yapılan hesaplara bakarak, sorunun Bölgesel dengeler içindeki önemini görmek mümkündür. Bu hamle ve hesapları ana yönleriyle ortaya koymak gerekirse:

1- İran, Temmuz ayında PJAK’a karşı harekât başlatmış, bu harekâtın istihbarat bilgileri Türkiye tarafından (ABD’den alınan istihbarat bilgileri) sağlanmıştı. İran, bu operasyon ile hem Arap ülkelerindeki halk hareketlerinin kendi topraklarına sıçraması ihtimali karşısında ülke içindeki en önemli demokratik muhalefet odağını etkisizleştirmek istiyordu, hem de Türkiye’yle Kürt sorunu üzerinden kurduğu/kuracağı yakınlık üzerinden Türkiye’nin İran’a karşı bir ‘üs’ olarak kullanılmasını engellemek, olmazsa geciktirmek istiyordu. Ama Malatya-Kürecik’e kurulacağı açıklanan radar üssü bu beklentiyi boşa çıkarmıştır.

2- Radar üssünün Malatya-Kürecik’e kurulacağının netleşmesinden sonra İran, Güney’deki Kürdistan Federe Yönetimi’nin arabuluculuğunda PJAK ile ateşkes ilan etmiş, dikkatini bu yöne çevirmiştir.

3- Bu noktadan sonra Türkiye egemenlerinin olası bir kara harekâtında İran’a yaptıkları birlikte harekete geçme (ikili kıskaç) önerisi İran tarafından “terörle mücadelenizde sizi destekliyoruz” söylemiyle geçiştirilmiştir.

4- Türk Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, olası kara harekâtına destek için gittiği Irak’tan da umduğunu bulamamış, Talabani’den Kürt sorununun müzakere yoluyla çözümü için Öcalan’ın ‘ev hapsi’ne alınması tavsiyesini alarak dönmüştür.

5- 1990’lı yılların başında Türk ordusu ile birlikte PKK’ye karşı savaşan Kürt liderlerden Barzani, “Ben başta olduğum sürece Kürtler birbiriyle savaşmayacak” açıklamasıyla Türkiye’nin olası kara operasyonuna karşı duracaklarını ortaya koymuştur. Leyla Zana’nın Sinirlioğlu ile eşzamanlı gerçekleşen ziyaretinde de Kürt sorununun savaş dışındaki yöntemlerle çözümü yönünde mesajlar verilmiştir.

6- Zaten Kürt ulusal hareketinin Türkiye, İran ve Suriye’de önceki dönemlerde olmadık düzeyde bir güç kazanmış olması ve birlikte hareket etmesi, Irak Kürtlerinin PKK’ye karşı açık tutum alma olanaklarını daraltmaktadır. Dahası, Irak Kürtleri de önümüzdeki dönemde yapılacak Kürt Ulusal Konferansı’nda yer alacaklarını açıklamıştır.

7- Suriye’de Esad rejimi ve başını Müslüman Kardeşlerin çektiği muhalefet arasındaki mücadelede tarafsız bir tutum takınıp özerklik taleplerini ilan eden Kürtler, mevcut dengeyi bozabilecek bir güç konumunu edinmiş bulunmaktadır. Erdoğan ve AKP Hükümeti, Kürtlerin statü talebini boşa çıkarmak üzere Suriye muhalefetine (Kürtleri içlerine almamak kaydıyla) kapılarını sonuna kadar açmış bulunmaktadır. Suriye muhalefeti Antalya’dan sonra geçtiğimiz hafta İstanbul’da bir araya gelmiştir.

8- KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, dün nasıl ki İran’a PJAK’la çatışarak ABD’nin oyununa geldiği uyarısını yapmışsa, bugün de PKK’yi Erdoğan’a karşı kullanma yönünde açıklamalar yapan İsrail’e Kürt hareketinin kendisini kimseye kullandırtmayacağını açık açık söylemektedir. Bu tutum, Kürt ulusal mücadelesinin emperyalizm ve Bölge gericiliklerinin hesapları karşısında hakların demokratik birliği, barış ve kardeşlik içinde yaşaması mücadelesinin en önemli dinamiklerinden biri olduğunu ortaya koymaktadır.

Bölge’de hamle yapmayı zorlaştıran bu denge durumu üzerinden özetlemek gerekirse, bugün Bölge’nin geleceğini belirleyecek olan kimin kale, kimin piyon olduğundan daha çok bu taşların arkasında hangi güçlerin/kimin durduğudur. Ve Bölge’nin en örgütlü, dinamik halk gücü olarak Kürtler (eski büyükelçinin değimiyle piyon), taşların yeniden diziliminde kendisini göz ardı edenlerin kaybetmeye yakın olduğu belirleyici bir konumda bulunmaktadır.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa