İyimserlik, gaflet dalalet ve ihanet!
Fotoğraf: Envato
Emek mücadelesi içinde olanların, bir emek örgütün yöneticisinin “iyimser” olması genellikle iyidir. Çünkü emek mücadelesi haklı, yığınlara dayanan, toplumsal bakımdan da toplumu ileri götüren bir mücadele olarak; önündeki engellerin aşılması için son derece geniş olanaklar sunan bir mücadeledir. Bu yüzden de o mücadele içinde olabilecek yenilgiler, geriye düşüşler karamsar olmayı gerektirmez; mücadele içinde emekçiler yeniden toparlanıp, yanlışlarından dersler çıkararak, zafer türküleri söyleyen sınıf düşmanlarını alt edebilirler. Sınıflar mücadelesi tarihi bunun sayısız örnekleriyle doludur.
Ancak nesnel gerçeklere dayanmayan iyimserlikler; karşı tarafın silahlarının etkinliğini görmek, onlara karşı gerekli önlemleri almak yerine, “Bize onların gücü yetmez. Onların gücü varsa bizim de imanımız var; onlar güçlüyse biz de haklıyız!” gibi “iyimser” bir tutum, aptalca iyimserliktir. Başka bir söyleyişle bu türden bir iyimserlik; eğer gerçekleri anlamadığı için girilen bir ruh hali ise artık iyimserlik değil “gaflet”tir. Ve gaflet, mücadelenin başındakiler kişisel olarak iyi niyetli de olsa onları yoldan çıkmışlar safına, “dalalete düşenler” safına iter.
Yok, bütün bu gerçekler görüldüğü halde; “Yok canım, bize bir şey yapamazlar; hele biz bir dokunsunlar, gösteririz onlara hanyayı konyayı!” tutumu, günü kurtarmak ve çaktırmadan düşmana zaman kazandıran, emekçileri rehavete sürükleyen bir tutumsa bu artık ne “aptalca iyimserlik”, ne “gaflet”, ne “dalalet”tir; bu artık sınıfa, işçilere, “ihanet”tir!
Nerden çıktı bu “dalalet”li, “gaflet”li, “ihanet”li kavram tartışması diyeceksiniz?
Hemen söyleyelim: Pek çoğunuzun da az çok tahmin ettiği gibi bu tartışmanın nedeni, dün kameralar karşısına çıkan Türk-İş’in Genel Başkanı Mustafa Kumlu’nun söyledikleridir.
Günlerdir basın ve TV kanallarında konuşuluyor; “kıdem tazminatı”nın kaldırılacağı. Yerine konulacak sistem bile “Avusturya modeli” olarak belirlenmiş! Bakanlar bile böyle bir çalışmanın yapıldığını, Meclisin açılmasından hemen sonra bu konun çözülmesi için çalıştıklarını dünyaya ilan etmişler. Ve herkes de Türk-İş’in en büyük işçi sendikaları konfederasyonu olarak bu konuda neden konuşmadığını merak ediyordu.
Dün nihayet, Sayın Kumlu, kameralar karşısına çıktı. Bilinen üslubuyla, dinleyenlerin gözünün içine bakmadan konuştu; Türk-İş üst yönetiminin “kıdem tazminatının kaldırılması tartışmaları” ile ilgili görüşlerini dile getirdi.
Ona göre (Türk-iş’e göre de), Bakanlar bile yasayı değiştiriyoruz dese bunlara kimse inanmamalı; gülüp geçmelidir! Çünkü Türk-İş’e haber vermeden kimse böyle bir kıdem tazminatı yasa değişikliği yapamaz. Onun için işçiler boş yere tedirgin olmasınlar; böyle diyenler bakan bile olsa gülüp geçsinler dedi.
“Yok, bu kadarını da dememiştir!” diyenler için bir de Kumlu’nun ağzından verelim söylediklerini: “Ben bir kez daha işçilerimize sesleniyorum. İkide bir gazetelerde çıkan ‘Kıdem tazminatı kaldırılıyor’ haberlerini ciddiye almayın, gülüp geçin. Çünkü eğer gerçekten kıdem tazminatı kaldırılıyor olsa, biz çoktan Başkanlar Kurulumuzu toplar, eylem kararlarımızı alır, diğer emek ve meslek örgütleriyle dayanışma içine girer, sizleri meydanlara davet eder, ülke çapında üretimden gelen gücümüzü en etkin şekilde kullanabilmemizin hazırlıklarını yapmış olurduk. Bu konuda bizden duymadığınız hiçbir şeye inanmayın. Niyet olabilir, hazırlıklar olabilir, hatta fon yaklaşımıyla hükümet programına da alınmış olabilir. Hükümet programının onca maddesi dururken ‘ses çıkarıyor’ diye bu maddeye odaklananlar da olabilir. Ama hiç merak etmeyin, 50 yıldır kıdem tazminatlarınız kaldırılmadıysa bundan sonra da kaldırılamayacaktır.”
Evet, aynen böyle söylüyor Türk-İş’in Genel Başkanı!
Son 10 yıldır; emeğin haklarına karşı sermaye güçlerinin ve hükümetin azgın saldırı karşısında nasıl tutum aldığı göz önüne alındığında Kumlu’nun bu söyledikleri olumlu anlamda bir “iyimserliktir” denebilir mi?
Türk-İş’in Genel Başkanı’nın böyle konuşması işçilere “Uyuyun ve biz haber verinceye kadar sakın uyanmayın!” diyen mesajı, işçiyi rehavete sürükleyerek karşı tarafın işçileri, hazırlıksız yakalamasına yol açmaz mı?
Eğer öyleyse bu çağrı gafleti ve dalaleti de aşan bir sınıf tutumuna karşılık gelmez mi?
Bu sorulara gerçek yanıtlar vermeyi okurlarımıza; mücadeleci işçilere ve sendikacılara bırakıyoruz.
- Metal TİS'i ve bir kez daha sendika bürokrasisine karşı mücadele sorunu 08 Şubat 2020 00:08
- Şimdi gözler 5 Şubat’ta başlayacak metal grevinde! 31 Ocak 2020 00:12
- Grev komiteleri etrafında örgütlenme günleri 25 Ocak 2020 00:30
- Örgütsüzlük bir işçi sağlığı sorunudur! 22 Ocak 2020 00:21
- Şimdi zaman, gerçek bir grev için birleşme zamanıdır 18 Ocak 2020 00:00
- Din ve milliyetçilik istismarcılığı artık eskisi kadar etkili değil 15 Ocak 2020 00:40
- İşçiler siyasetle uğraşmadan kazanılmış haklarını bile savunamaz! 07 Ocak 2020 23:31
- İşçiler, iki 2020’den birini tercih edebilir! 03 Ocak 2020 00:29
- 2021 asgari ücretinde de aynı oyun sahnelenmesin diyorsak... 28 Aralık 2019 00:45
- "Asgari ücret"te bu yıl da aynı oyun sahnede! 21 Aralık 2019 00:36
- Ya işçiler devreye girerek kazanacak ya da hiçbir şey! 14 Aralık 2019 00:42
- MESS’in TİS’i YHK’ye götürmesi önlenmek isteniyorsa... 11 Aralık 2019 00:45