Ustalık dönemi mi, kazmalık dönemi mi?
Fotoğraf: Envato
Öyle görünüyor ki, Erdoğan’ın ‘ustalık dönemi’ içeride ve dışarıda gerilimin eksik olmayacağı bir dönem olacak. Erdoğan’ın, Kürt sorununda ‘barışa’ yaklaşımlarının artık farklı olacağına dair sözlerinden ardından yaşananlar ortada.
Zaten, seçilmiş Kürt siyasiler ve belediye başkanlarının da aralarında bulunduğu binlerle ifade edilen kişi KCK adı altında yürütülen dava kapsamında tutukluyken, buna bir de seçilmiş vekillerinin Hatip Dicle örneğinde olduğu gibi, vekillikleri düşürülerek, onun yerine AKP’li bir ismin vekil yapılması gibi yöntemler eklendi. Şimdi de askeri operasyonların, artık sınır ötesi hava harekatı ile devam ettiği, kara harekatının da bir tehdit unsuru olarak gündemde tutulduğu bir dönemdeyiz.
Bizzat ülkenin Cumhurbaşkanı Gül tarafından defalarca Türkiye’nin en önemli sorunu olarak adlandırılan Kürt sorununda bu noktadayız. Ardı arkası kesilmeyen ölüm haberleri, bu çözümsüzlük politikasının doğal bir sonucu olarak sanki herkesin kabullenmesi gereken bir gerçeklik haline getiriliyor.
Dışarıda ise İsrail, Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan’ın, Türkiye karşısında birleşmesini doğuran bir dış politika anlayışı.
Mavi Marmara sürecinden itibaren takındığı tutumla İsrail ile ilişkilerin bu noktaya gelmesinde şu ya da bu ölçüde pay sahibi olan AKP iktidarı, BM’den istediği yönde bir raporu çıkaramayınca, ‘Doğu Akdeniz’deki seyrü seferi denetleme’nin de aralarında bulunduğu bir dizi tehditde bulundu.
Ve bu tehditlerin tetiklediği provokatif zemin, İsrail ve Kıbrıs Rum yönetimi
tarafından Ankara’nın ‘sinir sistemi’nin ne durumda olduğunu görmek üzere harekete geçirilmiş durumda. Rum Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Enerji Dairesi Müdürü Solon Kassinis, ABD’li şirket Noble’ın, Kıbrıs’ın güney sahili açıklarında sondaj çalışmalarına başladığını söyledi. Rum haber ajansına konuşan Kassinis, çalışmaların, Güney Kıbrıs ve İsrail arasında yapılan anlaşmayla “münhasır ekonomik bölge” olarak belirlenen alan içinde kaldığı belirtilen 12’inci parseldeki Homer Ferrington platformu üzerinden yürütüldüğünü söyledi.
Noble Energy şirketinin platformunun üzerinde İsrail insansız casus uçakları uçuş yaparken, İsrail donanmasına ait gemiler de platformun doğusunda görünerek Ankara’ya mesaj göndermiş oluyor.
Öte yandan Türk savaş gemileri de bu süreci takip ediyor. Son olarak Başbakan Erdoğan da, “Biz de şu anda KKTC ile adımı atmış veziyetteyiz, çok kısa bir süre içerisinde, bu hafta içerisinde olması da mümkündür, münhasır ekonomik bölgemiz içerisinde bu çalışmaları başlatacağız” ifadelerini kullandı.
Tüm bunlar Akdeniz’in önümüzdeki dönemi oldukça sıcak geçireceğinin somut işaretleri. Türkiye’de AKP iktidarının yandaş medyasının tüm temel sorunlarda olduğu gibi bu konuda da, hükümetin politikasını tartışmaya açacak her türlü tutumun karşısında adeta birleşmiş olduğunu da vurgulamak gerekiyor.
Örneğin İsrail ile bu krizi yaşamadan bir süre önce, bizzat Dışişleri Bakanı Davutoğlu ve Başbakan Erodğan’ın, Avrupa Birliği Dönem Başkanlığı’nı 2012’de Rum Kesimi’nin üstlenmesi halinde Brüksel’le ilişkileri donduracağını söylemelerinin ne kadar akılcı bir tutum olup olmadığının sorgulanması gerekmez mi?
Ankara’nın ilişkileri dondurma tehdidinde bulunarak Rum Kesimi’nin Dönem Başkanlığı’nı engelleyecek bir sonuca ulaşmasının ne teknik olarak ne de siyasi açıdan mümkün olmadığı bu kadar açıkken, AKP iktidarı girdiği bu boş restleşme tutumuyla, bugün karşısında oluşan İsrail-Rum yönetimi ittifakının taşlarını döşememiş midir?
Ayrıca bu sıcak sürecin biraz gerisine çekilerek şunu da sormak gerekiyor. Tıpkı Kürt sorununda olduğu gibi Kıbrıs meselesinde de, geleneksel yönteme geri dönülmüş olmasının bir sonucu değil midir bu yaşananlar? Erdoğan, Kürt sorununda ‘artık kimse bizden esneklik beklemesin’ ifadelerinin aynısını bir süre önce Kıbrıs’a dair olarak da söylemişti.
Ve gelinen noktanın kendisi bugün bize şunu söylüyor: ‘Rüzgar eken fırtına biçer.’
Bu dönemin Erdoğan’ın ‘ustalık dönemi’ diye adlandırıldığını da hatırlayarak, şunu da sormadan edemiyor insan: Ustalık dönemi mi, kazmalık dönemi mi?
- Büyükada’dan günümüze ‘Etki Ajanlığı’ komplosu 29 Ocak 2025 11:35
- Ahmet Güneştekin bizim acılarımızı da görecek mi? 27 Ocak 2025 06:45
- Tek adam düzeniyle onun sınırları içinde baş edilemez 20 Ocak 2025 15:37
- 'Zalim iyimserlik' 13 Ocak 2025 04:59
- Çok aktörlü bölgesel inşa ve ortasında bir “süreç” 06 Ocak 2025 05:00
- Enternasyonalizm bayrağı, daha daha yukarı! 30 Aralık 2024 06:30
- Diyarbakır notları: Seçim öncesi gelip ‘Ser sera, ser çava’ demeyin 16 Aralık 2024 04:52
- Kürt meselesinde bir ihtimal daha olmalı 13 Aralık 2024 04:57
- Sınırımızdaki yeni Afganistan ve kaostan rant devşirmek 09 Aralık 2024 07:00
- Geniş atılan ağda çıkışı aramak... 02 Aralık 2024 06:55
- Türkiye zor bir değişimin ağır sancılarını yaşıyor 25 Kasım 2024 06:35
- Ebedi barış mümkün mü? 18 Kasım 2024 04:23